Siyonist Basın : İsrail Canavar Bir Devlet!

Siyonist Basın : İsrail Canavar Bir Devlet!

İsrailli yazar Gideon Levy, işgalci İsrail ile alakalı itiraf mahiyetinde bir yazı yazdı.

Hretz gazetesinde Gideon Levy imzasıyla yayınlanan bir analizde Siyonist rejimin işlediği Hcürümler, en küçük örneklerine kadar aktarılırken Filistin topraklarını işgal eden İsrail rejiminin şeytani bir doğaya sahip olduğu ve işgal tarihi boyunca her türlü canilik ve kötülüğe imza attığı gerçeği itiraf/ifade ediliyor.

Netenyahu hükümetinin kontrolünde olan İsrail basınına yönelik bir eleştri mahiyeti taşıyan "Reddetmeyi Bırakın! İsrail Canavar Bir Devlettir!" başlıklı analizi:

"Reddetmeyi Bırakın! İsrail Canavar Bir Devlettir!"

Gideon Levy

İsrail, Nazi olmayabilir. Belki Faşist bir devlet bile değildir. Fakat yine de bu korkunç tür ile aynı familyaya mensuptur. Şeytani devletler familyası! Devletin işlediği canavarlıkları; şeytani suçları hatırlayın…

Milliyetçilik ve ırkçılık, Arapların yaşamına karşı duyulan kin ve nefret, güvenlik kültü ve işgal, mağduriyet ve mesihiyetten bahsettikten sonra, İsrail işgal rejiminin açıklayamayacağı bir tavra/konuya daha değinmemiz gerek: Kötülük. Saf kötülük. Sadistçe kötülük. Kendi iyiliği için kötülük. Tek açıklaması bu!

Eva Illouz, (30 Temmuz,Haaretz, “Kötülük şimdi”) yazısında bunun göstergelerini yazdı. Illouz, yazısında kötülüğün sıradanlığı iddiasına karşı çıkarak, ulusal bir grubun bu kötülüğün kaynağı olduğunu ifade etti. Filozof Ludwig Wittgenstein’ın tabiri ile; İsrail işgali ile tarihteki şeytani rejimlerin arasında bir “aile benzerliği” buldu. Bu benzerlik, İsrail’in Nazi rejimi olduğu ya da faşist bir yapı olduğu anlamına gelmiyor. Fakat yine de İsrail, aynı korkunç aileye mensuptur. Şeytani devletler familyası! Hüzünlü ama harika bir analiz!

Illouz’un İsrail ile bağdaştırdığı kötülük sıradan bir kötülük değil! Hiçbir yerde olamayacak bir kötülük. İsrail toplumu içerisinde sosyal ve siyasi olarak derin kökler salmış bir anlayış! Bu yönüyle Illouz, (7 Temmuz’da, Haaretz İbranice’de, “Faşizmin doğuşu” başlıklı analizi kaleme alan) Zeev Sternhell ile aynı fikirleri paylaşıyor. Sternhell, o etkileyici yazısında İsrail’in kültürel zemininde faşizmin büyüyen bir unsur olduğunu gündeme getirmişti.

Fakat bu analizlerin yanı sıra, bu söz konusu kötülüğün tarihçesi hakkında da kısa bir özet geçmek zorundayız. İsrail’in işgal ettiği topraklarda işlediği cürümlere ilişkin örnekleri sunmalıyız ki; o büyük ve korkunç resim tam olarak ortaya çıksın ve kötülüğü yok sayanlara somut bir karşı duruş sergileyebilelim. Bir kere bu işlenen cürümler/kötülükler bireysel bir formda gelişmiyor. Örneğin, el-Halil’deki Filistinli saldırganın öldürülmesi olayı ön plana çıkarılıyor ve bu olaydan da astsubay Elor Azaria bireysel olarak sorumlu tutuluyor. Fakat işgal rejiminin kendisi ve yönetim anlayışı bizzat kötülüğün kaynağını teşkil ediyor.  Yani işgalin devam ediyor oluşu bile bunun kanıtı. Illouz, Sternhell ve diğer yazarlar, meselenin özüne ilişkin çekinceli/şüpheci analizler ortaya koyuyorlar; fakat ne olursa olsun, artık bunun inkar edilecek bir taraf yok!

Binlerce şahidi olan bir dava: Bilal Kayed davası! 14,5 yıllık cezasının tamamını, babasının cenazesine gitmek için bile tek bir çıkış izni verilmeden ve babasına elveda diyecek tek bir telefon görüşmesine dahi müsaade edilmeden hapishanede tamamlamıştır. Şeytanlığın bariz kanıtı!

Yaklaşık altı hafta önce, Kayed tahliye için hazırlıklara başlamıştı. Hatta İsrail’deki en büyük şeytani örgütlerden biri olan Şin Bet güvenlik servisinden bir yetkili, ona ailesinin onun için aldığı/hazırladığı evin fotoğrafını göstererek onu daha da heyecanlandırmış ve hapishaneden çıkma arzusunu körüklemişti. Ailesi, evlerine yakın bölgedeki kontrol noktasında Kayed’i beklerken, Kayed’in de hücresindeki heyecanı artmıştı. Fakat birden tutukluluk halinin idari bir kararla altı ay daha uzatıldığı haberini aldı. Ne bir yargılama olmuştu ne de bir açıklama yapılmıştı!

Hemen sonra, Kayed açlık grevine başladı. Yatağa kelepçelenmişti. Ailesinin onu görmesine izin verilmedi. Gardiyanlar hücresinden bir an bile ayrılmadı ve hücresinin ışıkları bir dakika bile kapatılmadı! Şeytanlık!

Kayed’e yönelik devletin uyguladığı bu muameleyi ancak kötülük kavramıyla açıklayabiliriz. Ancak şeytani bir devlet bu şekilde muamele eder! Son dakikada duyurulan keyfi ve anlamsız tutuklama kararı, apaçık istismardır. O günden sonra gördüğü muamele de öyle!

Bir diğer genç adam Hiran Ceredat’ın tutukluluk halini de yalnızca kötülükle açıklayabiliriz. Ceredat’ın Down sendromlu kardeşi Arif, Haziran ayında öldürülmüş; babası da iki gün önce ölmüştü. Ceredat ise “Facebook üzerinden tahrik” uyandırmak suçundan tutuklanmış ve babasının cenazesine bile katılmasına izin verilmemişti! Canilik!

Şair Darin Tatur’un tutukluluğu da tam olarak şeytanlık! Batı Şeria’nın kuzeyindeki Hirbet Tana’daki Filsitinlilerin kendileri için inşa ettikleri yüzme havuzunun yıkılması; şeytanlık! Ürdün Vadisi’ndeki çobanların istifade ettiği su depolarının Temmuz sıcağında istimlak edilmesi; şeytanlık!

İşgal rejiminin, kişilerin, ailelerin, cemaatlerin, köylerin, şehirlerin kaderi hakkında aldığı birçok karar, bütünüyle kötülüğün doğasını yansıtıyor. Kötülük kavramı anılmadan bu muameleler açıklanamaz! Liste, işgal kadar uzun! Gazze’deki hastaların çıkışı için rüşvet alınması, mahallelere ve şehirlere haftalarca süren ablukaların uygulanması, Gazze ablukası, evlerin yıkılması… Hepsi şeytanlık!

Sıradan olsun ya da olmasın! Böylesi bir durumun var olduğu gerçeğinin üstü örtülmemeli ve bunun İsrail’in en etkin politikalarından biri olduğu kabul edilmelidir! Dolayısıyla İsrail’de şeytani bir rejim hüküm sürmektedir ve İsrail şeytani bir devlettir!