Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Sırlarla dopdolu bir ay

Kirli bir dünyada yaşıyoruz. Global kirlilik, hayatın bütün alanlarına nüfuz ediyor. Siyaset, ticaret, medya, kültür, sanat, ahlâk, sokak... Her şey bu kirlilikten nasibini alıyor. Toplumun vitrinindeki zevâtın el, dil ve bel kirliliği tepeden aşağıya tüm kesimlere sirayet ediyor; söylemler, eylemler, işler, ilişkiler kirleniyor, kararıyor. Fahşâ, münker, azgınlık, açgözlülük, sefahat, lüks, israf, şiddet, bencillik, yalan, dolan, sapıklık sistemli olarak yaygınlaştırılırken; adalet, ihsan, infak, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, diğergâmlık, itidal, tevazu, sabır, takva, affetme, hilm, sevgi, vefa gibi erdemler unutturuluyor, törpüleniyor, aşındırılıyor. Kötülerin çoğalması ve kötülüklerin yaygınlaşması ise, ruhumuzu daraltıyor, içimizi burkuyor ve adeta ufkumuzu karartıyor…

İşte, tam da böyle bir anda Ramazan imdadımıza yetişiyor. Paslanan, kirlenen, katılaşan kalplerimizi rahmet deryasında yıkayıp arındıracak, yumuşatıp itminana, sekînete erdirecek kutlu mevsim başlıyor. İnsanlığımızı, kulluğumuzu, sorumluluklarımızı, görevlerimizi hatırlamak için bu ayda inen Kur’ân’ın ebedi mesajlarına kulak vereceğimiz, hakkı batıldan ayıran şaşmaz ölçülerine sımsıkı sarılıp, işaret ettiği dosdoğru yolda yürüyeceğimiz bir mânâ iklimine dalıyoruz; bereket, mağfiret, merhamet, huzur ve barış iklimine...

- Rasûlüllah’ın (s.) ‘sabrın yarısı’ buyurduğu orucumuzla; yalnız midelerimizi boş bırakmakla yetinmeyip, gözümüze, kulağımıza, elimize, ayağımıza, hasılı tüm vücudumuza hükmedecek, arzularımıza gem vuracağız...

- Rasûlüllah’ın (s.), “Ramazan ayı girince göklerin/Cennetin kapıları açılır, Cehennemin kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur” hadis-i şerifindeki müjde ve fırsatlardan faydalanarak; yine Allah Rasûlü’nün (s.), “damarlarınızda akan kan” gibi dediği şeytanı, oruç, namaz ve Kur’ân’dan güç alarak zincire vuracağız... Nefis ve şeytanın hâkimiyetinden kurtulup yalnız Allah’a teslim olarak Cehennem kapılarını kapatacak, Cennet’in kapısını aralayacak; ‘sabredenlere’ vaad edilen ‘hesapsız mükâfat’a (39/10) nail olacağız inşaallah...

- “Ramazan’ın evvelini rahmet, ortasını mağfiret, sonunu cehennem ateşinden azad oluşturur” buyuruyor Peygamberimiz. İlahi rahmete, mağfirete ne kadar da ihtiyacımız var. Hele ateşten kurtulmaya.

Bu sonucun hasıl olması için, elbette bir bedel ödemek, samimi bir çaba ve gayret göstermek gerekiyor:

- Yalnız ‘hatim olsun’ diye değil, her âyetini anlayıp düşünerek ve bir bir yaşayarak Kur’ân’la yoğrulmak...

- “Oruç benim içindir, onun mükâfatını ben vereceğim” vaad-i ilahisi gereği sırf Allah için oruç tutmak...

- “Ramazan ayında verilen sadakanın en faziletli sadaka olduğunu” bilerek bu ayda infakta bulunmak...

- “İnanıp sevabını umarak Allah rızası için teravih namazı kılmak” suretiyle ilahi mağfirete kavuşmak...

- “Bin aydan daha hayırlı” olan (97/3) Kadir Gecesi’nde inen Kur’ân’ın kadrini bilip hakkını verebilmek...

- Bu ayda ibadet, zikir, dua ve Kur’ân kıraatini çoğaltıp, mümkünse son on gününde itikâfa girebilmek...

- Bütün bunları ve daha fazlasını yapabilmek için Ramazan ayı bulunmaz bir fırsat. Hem, bir yıl sonraki Ramazan’a ereceğine kimin garantisi var? Doludizgin akıp giden şu fani hayatın hızını bir anda keserek; ‘dur yolcu!’ demeye imkân veren böyle bir ilahi lütuf bulunabilir mi? ‘Dur ve dinle! Rabbinin söylediklerini işit ve anla! Bir muhasebe yap, bir muhakeme yap ve rotanı tayin et!’ Peygamberimizin (s.) bu ayda itikâfa girmesinin hikmeti buralarda aranmalı: İtikâf, vakfe, tevakkuf, vukûfiyet, vakıf olmak... Durup düşünmek, içe dönerek nefis muhasebesi yapmak; hayatımızı anlamaya, anlamlandırmaya ve anlamlı kılmaya çalışmak… Ramazan ayında oruç, zaten hızınızı yavaşlatıyor; hayata başka türlü bakmaya, hayatı başka türlü algılamaya başlıyorsunuz... “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz” emr-i nebevisini uyguluyorsunuz... Ve “Nice oruç tutanlar var ki, oruçtan nasipleri aç kalmaktan ibarettir. Nice namaz kılanlar var ki, namazdan nasipleri yorulmaktan ibarettir. Sizin aç kalmanıza da yorulmanıza da Allah’ın ihtiyacı yoktur.”

Evet, bütün bereketleri, feyizleri ve güzel ibadetleri kendisinde toplayan ‘on bir ayın sultanı’ kutlu ay başlıyor. Bir rivayette Allah’ın isimlerinden olan Ramazan’ın kelime kökünde saklı olan ‘güz yağmuru’ ile arınmayı, kavurucu sıcağında sırf Allah için aç ve susuz kalarak günahlarımızdan kurtulmayı, şeytana ve nefsimize karşı bilenmeyi arzuluyoruz. Bütün İslâmi güzellikleri bir aya sıkıştırıp bize sunan Ramazan fırsatını millet ve ümmet olarak yeniden dirilişimize vesile kılmak istiyoruz.

İnşaallah, bu arınma, bilenme ve dirilme arzularımızla, dua ve niyazlarımızla Ramazan ayını dopdolu yaşarız...

İnşaallah, Rabbimiz, millet ve ümmet olarak özlediğimiz huzur ve sükûnet iklimini bu ayda bahşeder...

İnşaallah, şeytanın adımlarını izleyen tutsak nefisler Şehr-i Ramazan’la gerçek özgürlüklerine kavuşurlar.

Bütün dünyada, İslâm âleminde ve ülkemizde ins ve cin şeytanlarını zincire vurmayı, şeytani güçlerin sinsi oyunlarını bozmayı; buna karşılık sekîneti, sükûneti, merhameti, sabrı kuşanmayı istiyoruz, Rabbimizden!

Kur’ân’ı kalbimizin baharı, sadrımızın nûru, hüzün ve sıkıntılarımızın giderilme vesilesi kılmasını diliyoruz. İşte bu duygularla tekrar tekrar Ramazan ayımızın cümle Müslümanlar için hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

yeniakit

Bu yazı toplam 751 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar