Seyyid Kutub'un Şehadet Yıldönümü

Seyyid Kutub'un Şehadet Yıldönümü

Şehid Seyyid Kutup’u şehadet yıldönümünde rahmet ile anıyoruz.

Mısır'daki ahlaki yozlaşma ve özellikle yönetimdeki Batılılaşma temayüllerini eleştiren, halkın İslami bilince ve kaybolan kimliğine yeniden kavuşması için çaba sarf eden, İslami anlayışın yeniden ihya edilmesi gerektiğini düşünen Seyyid Kutub'un, dönemin devlet başkanı Cemal Abdül Nasır tarafından şehit edilişinin 53'inci yıl dönümü.

20'nci yüzyılın önemli düşünürlerinden biri olarak bilinen Kutub, davası uğruna bütün sıkıntı ve güçlüklere göğüs geren, hatta bu yolda canını vermekten dahi çekinmeyen, düşünce, fikir ve yaşantısıyla çevresine meşale tutan nadide önder şahsiyetlerden biridir.

Kutub, 20'nci yüzyılın ikinci çeyreğinde Mısır'ın yetiştirdiği önemli mütefekkir ve ediplerinden, Arap edebiyatının da nadide şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilen İslâm âlimidir.

İslam âleminin kendisinden istifade ettiği ve çoğu İslami harekete ışık tutan Fi-Zilal-il Kur'an adlı tefsirin müellifi olan Seyyid Kutub, 1906'da Mısır'ın Asyut kasabasına bağlı Kalia köyünde dünyaya geldi. Daha 10 yaşına gelmeden Kur'an-ı Kerim'in tamamını ezberlemişti.

Seyyid Kutub'u okutan hocaların başında Mehdi Allame geliyordu. Allame, talebesi için "Seyyid Kutub'un benim talebem olması bana çok büyük bir mutluluk veriyor." diyordu.

İslam düşünce tarihinin önemli şahsiyetleri arasına ismini yazdıran, adı son yüzyılda en çok telaffuz edilen ve bir o kadar da eleştiriye maruz kalmış olan Kutub, düşünceleri itibarı ile sadece müntesibi olduğu coğrafya ve fikri hareketle sınırlı kalmamış, İslam dünyasında oluşum aşamasındaki birçok İslami harekete etki etmiştir.

Ortaöğretim ve lise tahsilini el-Ezher'de tamamlayan ve ardından Kahire Üniversitesi Dar'ul Ulum Fakültesine giren Kutub, 1933 yılında mezun olduğu fakülteye aynı yıl öğretim görevlisi olarak atandı.

1946'da yazdığı "Konum Dersleri" başlıklı makalede, toplumun ıslahının ve Müslümanların bu yönde çalışmasının Kur'an'ın emri olduğunu savunan Kutub, Mısır'da toplumsal yapıyı ve ahlaki yozlaşmayı eleştirir.

1949'da ABD'ye giden Kutub, orada yaklaşık 3 yıl kaldı. Bu dönem boyunca ABD'nin yaşam tarzını ve toplumunu, tanık olduğu ırkçılığı eleştirmiş ve Amerikan medeniyetini (!) ilkel olarak görüp, reddetmiştir. Aynı yıl kendisi yurt dışında bulunurken "İslam'da Sosyal Adalet" isimli eseri yayımlanmıştır. ABD'de kaldığı zaman zarfında arkadaşlarına gönderdiği mektuplarda, bu toplumu devamlı olarak tenkit ediyordu. Mektuplarında, "Amerikan medeniyetinde ruhi değerlerden hiçbir şey yoktur."  teması sürekli ön plandaydı.

Eserlerinde genellikle hurafelerle dolu İslami anlayışa karşı gerçek İslami çizgiyi savunan Kutub, Mısır'a döndüğünde kamu hizmetinden ayrılıp, Müslüman Kardeşler Teşkilatına (İhvan-ı Müslimin) katıldı.

Kutub'un hayatında önemli bir diğer merhale ise 1951-1965 yılları arasındaki süreç oldu. Şehit Kutub, bu dönemde edebiyattan tamamen sıyrılarak, İhvan-ı Müslimin teşkilatına katıldı. Artık bu teşkilatın önemli bir fikir elemanı olan Kutub, devamlı olarak teşkilatın medya organlarında düşüncelerini aktarmaya çalışarak, batılılaşma temayülü içine giren Mısır halkını bilinçlendirdi.

Şehadeti

7 Kasım 1954'de İhvan-ı Müslimin, Cemal Abdül Nasır'a suikast girişimiyle itham edildiğinde Kutub da bu teşkilatın saflarına katılmıştı.

İhvan-ı Müslimin'e mensup birçok kişiyle birlikte tutuklanan Kutub'a, yargılama sonucunda, ağır işlerde çalıştırılmakla birlikte 15 sene ağır hapis cezası verildi.

Burada ağır işkencelere maruz kaldığı için mide ve bağırsak kanaması oluşan Kutub, hapiste 10 yıl kaldıktan sonra sağlık sebepleri nedeniyle kendi evinde zorunlu ikamete tabi tutulma şartıyla 1964'te serbest bırakıldı.

1965'te "Yoldaki İşaretler" adlı kitabı yayımlanan Seyyid Kutub tekrar tutuklanırken, devlete karşı darbe girişimi ileri sürülerek, İhvan-ı Müslimin ve Kutub darbeci olarak itham edilir.

İdam kararını tebessümle karşıladı

Kendisine idam cezası verilen Kutub, bu kararı tebessümle ve Allah'a kavuşacak olmanın verdiği büyük mutlulukla karşılamıştı.

Cemal Abdün Nasır'ın adamları, idam kararından sonra Kutub'u davasından vazgeçirmek için kız kardeşi Hamide Kutub vasıtasıyla kendisine, "Şimdiye kadarki söz ve hareketlerinde yanıldığını beyan ederek, Cumhurbaşkanı Cemal Abdün Nasır'dan özür dilediğin takdirde idam hükmü bozulacak ve serbest kalacaksın." teklifinde bulundular.

"Batıldan merhamet dileyecek kadar alçalamam"

Ağabeyinin idam edilmemesini isteyen Hamide Kutub, bundan dolayı teklifi kardeşine iletti ancak Seyyid Kutub'un cevabı gayet açık ve tavizsizdi. Kutub, bu teklife karşılık "Eğer idamı hak etmiş olarak hakkın emri ile ipe çekiliyorsam buna itiraz etmek haksızlıktır. Eğer batılın zulmüne kurban gidiyorsam batıldan merhamet dileyecek kadar alçalamam!" dedi.

"Rasulullah 'Sen üzerine düşeni yaptın, şehitlik sana kutlu olsun' dedi"

Üstat Kutub, idam kararından sonra kendisini ziyaret için gelenlere, "Üzülmeyin, rüyamda Rasulullah'ı gördüm, beyaz bir at üzerindeydi. 'Sen üzerine düşeni yaptın, şehitlik sana kutlu olsun.' dedi." diyerek ihlâs, samimiyet ve Allah'a olan teslimiyetini ifade etmiştir.

Bu sözleri üstadı ebedileştirmiş, İslam âleminde örnek ve önder bir mücahit olarak tanınmasına vesile olmuştu.

Seyyid Kutub'a verilen idam kararı İslam âlemine yayıldığında çeşitli yürüyüşler tertiplenmiş ve bu karar kınanarak, Cemal Abdün Nasır'dan kararı yeniden gözden geçirmesi istenmiştir.

Bütün girişimlere rağmen Seyyid Kutub, 29 Ağustos 1966 yılında idam kararıyla infaz edilerek, çok arzuladığı ve dualarında gözyaşları içerisinde istediği şehitlik mertebesine ulaştı.

Şehadetinin üzerinden 51 yıl geçen Şehit Seyyid Kutub'un, merhum Pakistanlı âlim Ebu'l A'lâ el-Mevdudî'den etkilenerek, Müslümanları tekfir ettiği yönündeki iftira, bilinçli olarak uzun yıllar dillere dolanmıştır. Bu iftiraların gerçeklikle alakası olup olmadığı ise Seyyid Kutub'un aşağıdaki sözleriyle çürütülüyor:

İslam'ın bugün karşı karşıya olduğu durum; inanç, bilgisizlik, İslami ahlak ve değerlerden uzaklık bakımından ilk geldiği durum gibidir. İslam düzeni ve şeriatından uzaklaşma yanında bir menfi durum da gerçek İslam'a davetin karşısındaki haçlı ve Siyonist sömürgeci teşkilatların kurduğu tuzaklar ve her vasıtayı kullanarak koydukları engellerdir.

Yerel İslami hareketler farkında olmadan yerel siyasi hareketler ve taleplerle meşgul oluyor, asıl hedefi ihmal ediyorlar. Yine bu yerel hareketler, halkın İslam inancından ne kadar uzaklaştıklarını görmezden gelerek hükümetlerden, İslam şeriat ve düzeninin uygulanmasını istiyorlar.

Bu durumda yapılacak şey ise tabandan başlamak, önce insanların kafa ve kalplerinde sahih İslam bilgi ve imanını ihya etmek ve bunu kabul eden insanları aynı çerçevede eğitmektir.

İktidarı ele geçirerek İslam düzenini topluma dayatmak yol değildir. Önce insanlar eğitilecek, onlar sahih bir İslam bilgisi, imanı ve şuuruna kavuştuktan sonra kendileri İslam düzenine talip olacaklar ve işte o zaman düzen değişecektir.

İslam düzeninin uygulanması hedefi acil bir hedef değildir. Ne kadar zamana ihtiyaç varsa o kadar süre içinde öncelikle iman, şuur ve ahlak bakımından topluluğu sahih İslam'a taşıma faaliyeti yürütülecektir.

Programı yürütürken İhvan'ın şiddete ve günlük olaylara bulaşmaması, hükümetlerin mücadele hedefi haline gelmemesi için orduya veya yönetimin önemli kademelerine sızma ve yerleşme gibi bir talep ve teşebbüsleri olmamalıdır.

İslam'a göre bütün insanlar, birbirlerine yakın bağlarla bağlı bir ailedir.

İslamiyet, diğer dinlere nefret manasını taşıyan dini taassubu kabul etmez.

Şehit Seyyid Kutub'un bazı veciz sözleri

Onlar Amerikancı İslam'ı istiyorlar. Onlar abdesti bozan şeylere fetva veren ama Müslümanların siyasi, iktisadi ve içtimai durumlarına fetva vermeyen İslam'ı istiyorlar.

Hayata hükmetmeyen İslam, İslam değildir. Onu hayatına geçirmeyen Müslüman, Müslüman değildir.

Bu yol zor bir yol; güller ve çiçeklerle döşeli bir yol değil. Dikenlerle bezeli, kanlarla süslenmiş bir yol.

Ümmet elbet bir gün doğacak; hiçbir doğum da acısız olmaz.

Üzerine "La İlahe İllallah" bayrağı dikilmeyen hiçbir toprak parçası Allah adına kurtarılmış değildir.

Ya dünyayı kuşatacak zafer ya da Allah'a sunulacak şehadet.

Acaba Müslümanlar nasıl zevkle yiyip içiyorlar, nasıl rahat uyuyorlar? Din kardeşleri en aşağılık, en rezil insanların ellerinde en kötü işkenceleri görürken, çeşit çeşit zillete layık görülürken?

Batılılardan nefret ediyorum, Amerika'dan nefret ediyorum ama daha çok Amerika'nın vicdanına sığınan Müslümanlardan nefret ediyorum.

Allah'a giden yolun sorumluluğunu bilen yolcular geri dönmez ve umutsuzluğa kapılmazlar.

Allah yolunda yaptığım bir iş için asla özür dilemem.

Konuşmak, sürekli konuşmak... Sonra kalkıp bir şey yapmamak... Çoğu zaman içine düştüğümüz abes durumlardan biridir bu.

Kalem sahibi kimseler, birçok işleri yapabilirler ancak fikirlerin yaşaması pahasına kendilerini feda etmek şartıyla.

Ya bütünüyle izzet, şeref ve özgürlük olan yüce Allah'a kulluk ya da tamamıyla zillet ve mahkûmiyet olan Allah'ın kullarına kulluk... Dileyen dilediğini seçsin.

Özgürlüğün yumruğu zulüm karşısında kanayabilir fakat öldürücü darbeler daima onundur. Özgürlüğün hiç şüphesiz bir karşılığı vardır. Esaretin, "esaret" olabilmek için kurbanlar verdiği gibi, özgürlük de özgürlük olabilmek için kurbanlar vermesin mi?

Namazda Allah'ın birliğine şehadet eden parmağım, bir tağutun hükmünü asla onaylamayacaktır.

İslam, şehvetlerin her an uyarılmadığı, kan ve et tepkilerinin her vakit tahrik edilmediği temiz bir toplum kurmayı gaye edinir.

Siz tağutlar ancak bedenlere hükmedebilirsiniz, düşüncelere asla.

Gecenin en karanlık olduğu an, şafağın en yakın olduğu andır.

Kuşkusuz Kur'an, bütün zenginliklerini ancak eylem için bilgi edinme ruhu ile kendisine yönelen ruha açar.

Aşağılık bir yöntem kullanılarak şerefli bir hedefe varılmaz.

Birlik olmuş 3 kişi, birlik olamamış 100 kişiden daha aktiftir.

Bu din nasıl rabbani bir din ise bu dinin de rabbani bir metodu vardır.

İslam için verdiği mücadele kapsamında bazen işkenceler bazen de zindanlar gören Şehit Seyyid Kutub, kendinden sonra gelen nesle büyük ilmi miras bırakmıştır.

Şehid Seyyid Kutub'un Türkçeye kazandırılan bazı eserleri:

Ruhun Sevinci

Fi-Zilal-il Kur'an

Yoldaki İşaretler

İslam'da Sosyal Adalet

Din Budur

İslam Düşüncesi İlkeleri-Esasları

İstikbal İslam'ındır

Kadın ve Aile

İslam ve Emperyalizm

İslam-Kapitalizm Çatışması

Peygamberimizin Hayatı

Cihan Sulhu ve İslam

Bela ve İmtihan

İslam'ın Hareket Metodu

İslam Toplumuna Doğru

Kur'an'ın Gölgesinde Kadın

Kur'an'da Edebi Tasvir

Kur'an'da Kıyamet Sahneleri

Topbaş'tan flaş uyarı! Teyakkuz durumundayız

Topbaş'tan flaş uyarı! Teyakkuz durumundayız

Topbaş'tan flaş uyarı! Teyakkuz durumundayız

Topbaş'tan flaş uyarı! Teyakkuz durumundayız

Topbaş'tan flaş uyarı! Teyakkuz durumundayız

İLKHA