Şeyh Mahir'den Müslümanlara Çağrı

Şeyh Mahir'den Müslümanlara Çağrı

Bu haftaki Cuma hutbesinde Bedir Savaşı üzerinden değerlendirmelerde bulunan Lübnan’ın önde gelen Sünni alimlerinden Şeyh Mahir Hammud, Müslümanlara Bedir'i ve Kur'an-i öğretileri hakikatiyle idrak etmeye çağırdı

Hutbesinde Gazze ve Lübnan’da Müslümanların kazandığı zaferlerin Bedir’i temsil etttiğini belirten Şeyh Mahir Hammud’un, İslamî Analiz sitesinde yayınlanan 3 Temmuz 2015 tarihli Cuma hutbesini sizlerle paylaşıyoruz:

“Hicretten sonra İslam dünyasının yaşadığı ilk zafer… İslam dünyasında yaşanan tüm zaferler Bedir üzerine inşa edilmiştir. Çünkü Bedir ayrıcalıklıdır.

Müslümanlar Bedir’e savaşmak üzere gitmemişlerdi. Amaçları Ebu Süfyan’ın kafilesini silahsız bir şekilde yağmalamaktı.

Sayıları 314 idi. Karşılarındaki ordu ise 1000 savaşçıdan oluşuyordu.

Müslümanların tarafında yalnızca 2 atlı vardı. Yaklaşık 70 civarında kişi deve üzerindeydi. Onun haricindekilerin tamamı yaya olarak ilerliyordu. Müşriklerin tarafında ise herkes atlı ve silahlıydı.

Savaş mekanını kendileri seçmediler, mecbur kaldılar. Ancak Allahu Teala onları lütfuyla kuşattı.

Suları çok azdı.

Peki, tüm bunlara rağmen nasıl oldu da denklemler bozuldu?

Allah tabiatı onların emrine sundu. Müslümanların bulundukları yerde yağmur yağarken müşrikler tarafında hiçbir şey yoktu.

Müslümanlar savaş öncesinde derin bir uykuya dalmışlardı. Müşrikler ise sabaha kadar uyuyamamışlardı.

Rasulullah(sav)’ın savurduğu bir avuç kum gözlerine isabet etmişti. Kumlardan etkilenen Müslümanlar müşrikleri az sanıp cesaretlenmişler, müşrikler ise Müslümanları az görüp küçümsemişlerdi.

Savaşa melekler de katılmışlardı.

Bu hadise Kur’an-ı Kerim’de Enfal Suresinde aktarılarak ölümsüzleştirilmiştir. Yaklaşık olarak 10 sayfada yani yarım cüzde aktarılan bu hadiseye Ali İmran, Nisa ve Hac surelerinde de yer verilmiştir. Peki, niçin?

Çünkü Bedir Savaşı hakkın batıla galip geldiği sembolleşmiş bir zaferdir. Bu sembol zaman geçse de, silahlar değişse de, modernleşse de ölümsüzleşmiş bir semboldür.

Bugün Gazze’de ve Lübnan’da Müslümanların kazandığı zaferler azın çoğa, zayıfın güçlüye galip geldiği zaferler olarak Bedir’i temsil etmektedir. 

Peki, niçin Müslümanlar, hatta “İslamcılar” bu tarihi örneklikten ders çıkararak direnişi yorumlayamıyorlar da, İslam’la alakası olmayan mezhepçi savaşlar içerisinde boğuluyorlar? Niçin Bedir ve direniş temel kıstasımız olamıyor?

Nasıl oluyor da İsrail ve Amerika kolaylıkla bizi çiğneyebiliyor? Amerika plan yapıyor, İsrail uyguluyor. İslamcı ise bu planı sorgulamadan gereğini yerine getiriyor.

Suriye’yi yıktılar, masumları mescitlerde katlettiler. Vatanlarını korumak için savaşan askerleri öldürdüler. Bizler batı karşısında adeta büyülendik. Bugün gerçekler daha da ortaya çıkmış olsa da planlar uygulanmaya devam ediyor. Müslümanlar hala cehaletle olayları yorumlayıp hainliklerini meşrulaştırmaya çalışıyorlar.

El-Mütebenni çok yerinde bir söz söylemiş: “Ümmetin cehaletin ümmetlere güldü.”

Biz bu cehalet üzere yaşamaya devam ediyoruz. Bedir’den ve Bedir’in değerlerinden uzaklaştık. Kur’an’ın öğretilerinden uzaklaştık. Kıyamet günü Rasulullah (sav) bizim için diyecek ki: “Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur’an’ı terkedilmiş bir kitap olarak bıraktılar.” (Furkan:30)

Biz bu cehalete Kuveyt’teki patlamalarda, Sina’daki saldırılarda, Lübnan’da, Tunus, Fransa ve dünyada yaşananlar karşısında şahit oluyoruz.

İslam kültürünün ve özellikle de Selefi -Vahhabi anlayışın yeniden gözden geçirilmesi, tekfirci anlayışın ne olduğunun cesaretle masaya yatırılması gerekmektedir. Biz şu anda bu türden kararlar almaktan maalesef uzağız.”