ŞEHİD İMAD MUĞNİYE GAZZE"DE…

ŞEHİD İMAD MUĞNİYE GAZZE"DE…

İmad Muğniye’nin Filistin davasındaki konumu nedir, Filistinliler ona nasıl bakıyorlardı?

İmad Muğniye'nin Filistin davasındaki konumu nedir, Filistinliler ona nasıl bakıyorlardı?

İmad Muğniye'nin Filistin davası ile irtibatının bu kutsal davaya duyduğu aşk ve gösterdiği fedakarlık üzerinde temellendiğinden şüphe yoktur. Kendisinin Filistin davasına duyduğu aşk kadar Filistin halkı da ona muhabbet beslemekteydi. Çünkü o, 1948 yılından Arapların 1967 yılında İsrail karşısında aldıkları Haziran Savaşı yenilgisine kadarki bütün süreçlerde Filistin halkının dert ve eziyetlerine tanık idi. Hacı İmad Muğniye yirminci yüzyılın yetmişli ve seksenli yıllarında Siyonist düşmanın Lübnan ve Filistin halkları karşısında işlediği cinayetleri kendi gözüyle görmüştü. Filistin halkının mazlumiyeti ve Siyonist rejimin Ortadoğu halkları karşısında gerçekleştirdiği katliamlar Hacı İmad'ın direniş hareketlerine katılıp işgal ve adaletsizlik karşısında savaşması için yeterli sebebi sağlamıştır. Gasıp rejimle yüzleşmede ise cihad çizgisine iman etmişti ve bu imanında da sabit kalmıştır. Hiç şüphesiz ki onun Lübnan İslami direniş savaşçılarının safları arasında bulunması Filistin direnişine destek vermesinde hiçbir engel doğurmamaktaydı. Tam aksine uzun yıllara dayanan mücadele tecrübesini tamamen Filistinli mücahitlerin hizmetine sunmuştu.

Filistin İslami Cihad hareketi bu büyük insanın canını, fikrini ve bütün yorulmak bilmez telaşını Filistin'in mazlum halkının savunmasına vakfettiğinden hiç şüphe duymamaktadır. Bu halk hiçbir zaman Hacı İmad Muğniye'nin hatırasını ve eserini unutmayacaktır. Halkımız, Şehid Muğniye'nin Filistin direnişinin savaşçılarının ruhlarında yaşadığına inanmaktadır. Onun adı Filistinli mücahitlerin mermilerine ve roketlerine işlenmiştir. İşgal edilmiş topraklardaki bütün istişhadi eylemlerde onun parmak izi vardır. Ben inanıyorum ki Hacı İmad Muğniye Filistin halkı için aydınlatıcı bir kandil ve bu topraklardaki direniş hareketleri için en iyi destek idi.

- Hacı İmad Muğniye'nin hayatını gençliğinden itibaren Filistin davasına adadığına işaret ettiniz. Özelde İslami Cihad'ın Muğniye hakkında nasıl bir görüşe sahip olduğundan bahsedebilir misiniz?

Şehid Hacı Rıdvan'dan söz ettiğimizde bütün yüce değerlerden; bağlılık, fedakarlık ve direnişten söz ediyoruz demektir. Hacı İmad'ın Filistin direnişinin şekillenmesinde benzersiz bir konumu olduğuna hiç şüphe yok. Bugün Filistinli direnişçiler cihad ve mücadele yolunu sürdürmede İmad Muğniye'nin sancağını ellerinde tutuyorlar ve bu iftihar dolu yolu nihai zafere kadar da sürdürecekler. Ben Muğniye'nin Siyonist düşmanla mücadelenin ilerletilmesindeki rolünün ve fedakarlığının yakın gelecekte aşikar olacağına inanıyorum. Zira o bize nasıl özgür yaşanıp nasıl ölüneceğini öğretmiştir.

Bu röportajda şuna işaret etmeyi de zorunlu görüyorum ki Hacı İmad Muğniye sadece Filistin İslami Cihad'ı ile sağlam ilişkilere sahip birisi değildi, o bütün Filistinli direniş örgütleriyle işbirliği içersindeydi. Direniş örgütlerine her türlü fikri, lojistik ve uzmanlık yardımını sunmaktan asla çekinmezdi. 30 yıllık cihad tecrübesini Filistin halkının hizmetine sunmuştu. Bu yorulmak bilmez savaşçıyı tanımayanlara Lübnan İslami direnişinin Filistin direnişine -geçmişte olduğu gibi bugün de- ilham verdiğini söyleyebiliriz. Şehadet operasyonları tecrübesi ve diğer mücadele teknikleri Hacı İmad ve onun diğer özverili mücahid arkadaşları aracılığıyla Filistin sahnesine taşınmıştır. Şehid Muğniye ve diğer Filistinli devrimciler, mücadelenin geçmiş evrelerindeki güç dengesinin Siyonist düşman ve batılı müttefiklerinin lehine olduğunu ve yeni yöntemlere başvurmak gerektiğini anlamışlardı. Böylelikle de ellerindeki mütevazı olanaklara rağmen düşmana çok acı ve sarsıcı darbeler indirebilmeyi başarmışlardır. Filistin direniş hareketleri bu alandaki başarılardan dolayı yüce Allah'a hamdetmektedirler.

- İmad Muğniye'nin hangi tarihten itibaren uluslararası casusluk teşkilatlarının takibine takıldığından haberiniz var mı?

1983 yılında gerçekleştirilen iki büyük istişhadi eylem sonucunda Beyrut'taki Amerikan deniz piyadelerinin ve Fransız paraşütçülerinin karargahlarının havaya uçurulmasının sonrasında olmalı bu. CIA bu operasyonun sonrasında İmad Muğniye'nin adını iki eylemin de sorumlusu olarak arananlar listesine eklemişti. Amerika'nın bu girişiminden sonra İsrail ve Batılı istihbarat teşkilatları Muğniye'nin kimliğinin ve nerede olduğunun keşfi için yoğun çabalar başlattılar. Fakat Hacı İmad Muğniye 25 yıl boyunca gözlerden gizli kalmayı ve CIA ve Mossad'ı atlatmayı başarabilmiştir.

- Sizce İmad Muğniye Lübnan ve Filistin'de İsrail ile yapılan mücadelede ne gibi değişikliklere neden olmuştur?

Hacı İmad Muğniye İslam Ümmetinin bütün izzetinin ve başı dikliğinin bu kanser tümörünün peygamberler yurdu olan Beytülmukaddes'ten sökülüp atılması ile elde edileceğine inanmaktaydı. Bu kabulüne dayanarak da Siyonist planların Lübnan, Filistin ve diğer İslam halkları için doğurduğu tehlike karşısında yegane yolun direniş olması gerektiğine iman etmişti. İmad Muğniye bu inanç çerçevesinde Filistin meselesini İslam Ümmetinin temel davası olarak görüyor ve bütün imkanlarını ve düşünsel gücünü bu davanın hizmetine koşuyordu. O, Lübnan ve Filistin arasındaki coğrafi sınırları resmen tanımamakla kalmamış, Lübnan ve Filistin direnişi arasında fiziki bir bağlantı sağlamaya da çalışmıştı. Zira hem Lübnan, hem de Filistin Siyonizm tehlikesinin kapsam alanı içersinde yer alıyordu.

İşte bu bakış İmad Muğniye'yi bütün olanaklarını ve fikri dehasını Lübnan ve Filistin'de direniş çekirdekleri ve karargahları kurmakta yoğunlaştırmasına neden olmuştu. Bu düşünce tarzının sonucunda da bu çağda benzersiz olan bir direnişçi topluluğu vücuda getirdi ki bu insanlar, 2000 ve 2006 yıllarında tepeden tırnağa silahlı olan İsrail ordusunu Allah'ın yardımıyla mağlup edebildiler. İmad Muğniye mücadele yılları süresince de Filistin direnişine gerekli olan tüm yardımları –farklı nitelikte yöntemler teklif etmek ve direniş güçlerin işleyişinde değişikliklere imza atmak suretiyle- sunmaktan çekinmedi. Bu yardımlar ve sonuca etki eden buluşlar Siyonistlerin 2005 yılında Gazze'den geri çekilmelerinde önemli rol oynamıştı.

- Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah'ın İmad Muğniye'nin intikamının alınacağını söylemesinin ardından işgal edilmiş Filistin topraklarındaki durum nasıl?

Siyonist düşmanın, işlediği cinayetin büyüklüğünden ve Hacı İmad'ın Lübnan ve Filistin direnişindeki ehemmiyetli konumundan haberdar olduğuna hiç şüphe yoktur. Düşman, Lübnan İslami direnişinin bu suikast karşısında vereceği cevabın bu cinayetin ağırlığında olacağından ve bundan kaçışın asla mümkün olmadığından da emindir. İşte bunun için, Siyonist toplum İslami direnişin intikam operasyonundan duyduğu korku yüzünden endişeli bir bekleyiş içersindedir. Hizbullah Genel Sekreteri İmad Muğniye suikastine verecekleri cevabın yeni usuller ve sınırsız savaş kavramı çerçevesinde verileceğini söylediğinden dolayı, Siyonist rejim yetkilileri de Hacı İmad Muğniye'nin intikamının alınmasına ve İslami direnişin bu cinayete göz yummasına imkan olmadığına kesin gözle bakmaktadırlar.

Bugün Siyonist düşman Lübnan direnişinin caydırıcılık gücünün farkındadır ve Muğniye cinayetine verilecek bir cevabın önlenmesi sadedinde bütün gelişmiş askeri ve istihbari olanaklarını seferber etmiş durumdadır. Siyonist toplumun bağrında yaratılan bu korku ve endişeyse İslami direnişin büyük başarılarından biridir, zira artık inisiyatif üstünlüğünü ve olaylara hakimiyeti eline alan taraf direniştir ve İmad Muğniye'nin kan bahasını almak için en uygun zaman ve mekanı da direnişin kendisi belirleyecektir

Şehid İmad Muğniyye'nin Gazze ve Filistin İslami Direnişine Desteği

İMAD MUĞNİYE GAZZE'DE"

İsrail'in 33 gün savaşında Hizbullah karşısında aldığı yenilginin üzerinden daha henüz birkaç ay geçmişken, Şehid İmad Muğniye Lübnan İslami direnişinin tecrübelerini Filistin'e taşımak için kollarını sıvadı. Muğniye, bu amacına ulaşmak için Filistinli dostları ve silah arkadaşları ile temas kurdu ve çok geçmeden de direnişçilerin eğitimi ve ihtiyaç duyulan silahların ve teçhizatın sağlanması için gerekli olan çok boyutlu bir programlandırma sürecini başlattı. Hacı İmad Filistinli savaşçıların komutanlarına, yeraltında irtibat şebekeleri oluşturmanın ve özel bölgelere silah yığmanın Siyonist rejimin savaş makinesi karşısında en temel önemdeki araçlardan ikisi olması gerektiğini söylüyor. İmad Muğniye ve Filistin direnişinin komutanları arasında gerçekleşen planlamaların sonucunda da yüzlerce Filistinli savaşçının Lübnan ve Suriye'deki kamplardaki eğitimlerine başlanıyor ve Lübnan direnişinin benzersiz tecrübeleri ve uzmanlıkları olduğu gibi Filistinlilere aktarılıyor.

Kısa bir süre sonra Gazze Şeridi'nin tüm temas cephelerinin hatları hesaplı ve dakik programlar sayesinde, Siyonist rejim ordusunun yapacağı her hangi bir delice saldırı ihtimali karşısında ele geçirilmesi mümkün olmayan sağlam kalelere dönüşmüşlerdi. Filistin direnişinin, özellikle de Hamas hareketinin askeri direniş altyapısı zirve noktasına ulaşmıştı. Teçhizat ve silahlar güvenli bölgelere, casus gözlerinden uzak noktalara yığıldılar. Komuta kademeleri ile savaşçılar arasındaki yardım yolları ve irtibat noktaları önceden belirlendi.

Muğniye'yi tanıyan bazıları, kendisinin Filistinlileri "Yenilmek bilmez, bütün güçlüklere tahammül etme gücüne sahip insanlar" olarak tanımladığını aktarıyorlar. Gazze'de yer altından istifade etmeleri de önceki hareketlerin aklına gelmemiş bir kazanım idi.

Siyonist rejimin 2009 yılının başında gerçekleştirdiği Gazze saldırısında başarısız olması İsraillilerin Gazze'de yeni bir Güney Lübnan tecrübesi ile karşı karşıya geldiklerini göstermektedir. Yayınlanan bilgiler, İsraillilerin Hamas'ı hızlı bir şekilde gafil yakalama amaçlı operasyonlarının sonucunda bu hareketi Filistin'in siyasi sahnesinden silmek ve Mahmud Abbas'ı tekrar Gazze'ye hâkim kılmak istediklerini gösteriyor. Fakat Hacı İmad'ın Gazze halkının direniş altyapısı için sağladığı imkânlar Siyonistlerin ve işbirlikçi Arap çevrelerinin bütün planlarını alt üst etmişti.

İsrail'in o zamanki dışişleri bakanı Livni, Gazze saldırısından önce Mısır devlet başkanı Hüsnü Mübarek ile görüşmüş ve kendisini savaş hakkında bilgilendirmiş, Gazze saldırısının çok sarsıcı ve etkili olacağını söylemiş, Hamas'ın tüm siyasi ve askeri liderlerinin, bütün alt yapısının hava kuvvetlerinin ağır saldırısı ile ortadan kalkacağını vaat etmişti. Siyonist dışişleri bakanının öngörüsü hava saldırılarının başlamasından 3 gün sonra Hamas'ın işini tamamen bitirmek ve Filistinli esir kervanını İsrail'e nakletmek üzere kara kuvvetlerinin de Hamas'ın Gazze'nin kalbindeki mevzilerine doğru olan ilerleyişlerini başlatacakları şeklindeydi. Bu esnada da Mahmud Abbas'a bağlı binlerce polis gücü Gazze yönetimini ikinci kez devralacaktı.

Olaydan haberdar olan kaynakların aktardığına göre Livni, Mübarek ile görüşmesi esnasında kendisine 1967'de İsrail'in Sina Çölüne saldırmakla başlattığı Haziran savaşındaki hatıralarından ve bu geniş araziyi birkaç saatte nasıl ellerine geçirdiklerinden söz etmiş. Bu konuşma Mübarek'i çok etkilemiş ve o da siyasi danışmanlarını ve uzmanlarını toplayarak kendileriyle istişare etmiş ve nihai kararlarını vermelerini istemiş kendilerinden. Güvenlik danışmanları da ona, Hamas'ın yok edilmesinden sonra Gazze Şeridinin tamamen zayıf unsurlara sahip olan Abbas'a terk edilmemesi gerektiğini; ne surette olursa olsun Gazze'deki gücün merhametsiz Dahlan güçlerine bırakılmasının şart olduğunu söylemişler.

Saldırının ardından uzun bir süre geçmesine rağmen, İsrailliler hiçbir önemli kazanım elde edememişlerdi. Filistinli direniş liderleri hava saldırısından birkaç gün önce önemli merkezleri ve çalıştıkları bölgeleri tahliye etmişlerdi. Polis güçlerinin eğitim gördükleri bina hariç, bombalanan yaklaşık 150 merkez daha önceden boşaltılmıştı. Bu merkezlerin yakınında yaşayan bazı siviller şehid olmuşlardı. Ardı ardına gelen hava saldırıları direniş hareketlerinin siyasi ve askeri liderlerinin şakalarından başka bir şeyle neticelenmemişti İsrail ve Mısırlılar için. Birkaç gün sonrasında direniş kontrolü tekrar eline aldı ve düşman karşısında durmayı en şaşırtıcı ve en güzel bir şekilde sürdürmeye devam ettiler. Bu arada İsraillilerin de kara operasyonunu sürdürmekten başka bir çareleri bulunmuyordu. İslami direniş hareketleri Gazze'nin kuzey ve doğusundaki Siyonist şehirlerini roketlerle hedeflemeye başladıklarında İsrailliler istihbarat açısından kandırıldıklarını anladılar. Ve tıpkı 33 gün savaşının başlarında olduğu gibi Hamas'ın roket kapasitesini tanımadıklarını ve Gazze'deki yenilgilerini kabul etmeleri gerektiğini kabullenmek zorunda kaldılar.

Gazze saldırısının başlamasından bir hafta sonra, İsrailliler operasyonun ikinci kısmı olan kara saldırısına başlamak üzere olduklarını ve bununla da Gazze şehirlerini ve füze fırlatılan mıntıkaları ellerine geçirmek istediklerini ilan ettiler. İsrailliler savaşın ikinci evresi olan kara saldırısını başlatmakla durumu kendi lehlerine döndürebileceklerini zannediyorlardı. Fakat unuttukları şey, tıpkı Hacı İmad'ın Güney Lübnan'daki talebeleri gibi Filistinli direnişçilerin de İsrail tanklarını ve piyadelerini avlamak için pusuda bekledikleriydi. Zira direnişin askeri birimleri ve silah-mühimmat depoları çok güzel bir şekilde düzenlenmiş ve gizlenmişti ve bu durum saldırganların ellerini boşaltmakta, onları bir adım geride bırakmaktaydı.

İsrailliler ellerinden artık bir şey gelmeyeceğini ve Hamas ile Gazze'de savaşmayı sürdürme gücüne sahip olmadıklarını anlar anlamaz, acil bir şekilde Mısırlı makamlara görüşme çağrısı gönderdiler. Bu bağlamda, Mısırlı ve İsrailli ordu komutanları ve güvenlik yetkilileri ile Taba şehrinde olağanüstü bir oturum gerçekleştirildi. İsrailli makamlar bu toplantıda hava saldırılarının Hamas'ın siyasi ve askeri liderlerini yok edemediğini ve Hamas savaşçılarının da tıpkı Hizbullah gibi çok sıkı bir direniş sergilediklerini açıkça itiraf ettiler. İsrailli güvenlik yetkilileri Hamas'ın roketleri hakkında Mossad casusları ve yerel yönetim unsurlarından aldıkları istihbaratın da yanlış çıktığını söylediler ve Mısırlılara, Gazze'deki tünelleri tamamen ortadan kaldıramadıkları ve böylece de Hamas'a Mısır üzerinden giden füze trafiğini engelleyemedikleri için serzenişte bulundular.

Hacı İmad Muğniye, Siyonist rejimin siyasi ve askeri mahfillerinin ve bazı batılı-Arap ülkelerinin Hamas ile savaşa hazırlandıkları bir dönemde şehid edilmişti. Bundan dolayı savaşın başladığı dönemde bu kez komutayı Seyyid Hasan Nasrallah eline almış, Arap ve Müslüman halkları, özellikle de Lübnan halkını Filistin ile dayanışmaya çağırmıştı. İsrail'in saldırılarının devam ettiği bir Muharrem gecesinde Seyyid Hasan Nasrallah bazı Arap ülkelerini İsrail saldırısında işbirliği yapmak ve Gazze halkının muhasarasına ortak olmakla suçlamış ve kuşatmanın Arap devletleri tarafından delinmesini istemişti.

Hizbullah genel sekreteri bazı ılımlı Arap ülkelerinin ve Lübnan'daki 14 Mart Koalisyonunun Hizbullah'ın Hamas'a yardım amacıyla savaşa neden dâhil olmadığı şeklindeki tazyikleri karşısında da "Hizbullah olarak bu savaşta Hamas'ın yenilmesine asla izin vermeyeceklerini, Filistin önderliğinin ve mukavemetinin Siyonist rejimin savaş makinesi karşısında aylarca direnme kudretine ve iradesine sahip olduklarını" belirtmişti.

Öte yandan, Hizbullah kitlesinin siyasi ve manevi desteğinin yanı sıra Lübnan direnişinin savaşçıları da düşmanla karşı karşıya gelmek için hazır ol konumuna geçmişler ve Siyonistler üzerinde ruhi baskı oluşturarak Gazze'deki sivil kıyımını durdurmak için değişik manevralarda bulunmuşlardı. Savaşın son günlerinde Güney Lübnan'dan İsrail'in kuzeyindeki Neharya şehrine gönderilen birkaç Katyuşa roketi, Güney Lübnan Şiilerinin mazlum Gazze halkını savunmak için hazır olduklarının işareti idi aslında.

İMAD MUĞNİYE'NİN IRAK DİRENİŞİNDEKİ ROLÜNE DAİR KISA BİR DEĞİNİ

İmad Muğniye'nin şehadetinin ardından, Mukteda Sadr hareketinin temsilcisi olan ve Mehdi Ordusu teşkilatının kurulmasında önemli bir rol oynadıkları bilinen iki Iraklı milletvekili, Associated Press Haber Ajansına verdikleri demeçlerinde "Lübnan İslami direnişi komutanı Şehid İmad Muğniye'nin Irak Hizbullah Tugayları örgütünün faaliyetlerine, özellikle de programlandırma ve direnişçilerin eğitimleri alanlarında bilfiil nezarette bulunduğunu" ifşa ettiler.

Lübnan'da yayınlanan El Ahbar gazetesi ise 3 Temmuz 2008 tarihli sayısında, "Hacı İmad Muğniye'nin Irak Hizbullah Tugaylarının faaliyetlerinin düzenlenmesine verdiği desteğin 2006 yılının ortalarında, Siyonist rejimle Lübnan Hizbullah'ı arasında gerçekleşen 33 Gün Savaşı'nın biraz öncesinde başladığını fakat Irak merkezi güçlerinin Mehdi Ordusu'nun ülkenin güneyinde yer alan -özellikle de Basra'daki- askeri karargâhları ve merkezleri karşısında gerçekleştirdiği saldırıların ardından Irak Hizbullah Tugaylarının faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldığını" yazdı.

İddiaları herhangi bir kurum tarafından yalanlanmayan ve isimlerini açıklamak istemeyen bu Mukteda Sadr yanlıları, "Irak Hizbullah Tugayları'nın Mehdi Ordusu'ndan ayrılan kişiler tarafından kurulduğunu ve Irak'ta bugüne kadar Amerikalı ve İngiliz işgalciler karşısında etkili ve seçkin pek çok operasyon gerçekleştirdiklerini" söylediler.

Çeviri: Kemal SARAL

EBUHADİ TV