Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Seçime doğru

Hassas bir bölgede bulunuyoruz. Kritik bir süreçten geçiyoruz. Darbe, terör, savaş baskısı altında spekülatif ve manipülatif bir ortam söz konusu. Dolayısı ile hayırlısı ile şu başkanlık ve milletvekili seçimi ile başlayıp, yerel yönetimler seçimi ile tamamlanacak olan bu seçim tartışmalarının sonuçlandırılması gerek. 

Standart & Poor’s yine yaptı yapacağını. Batı bildiğiniz gibi. Elinden geleni arkasına koymayacak. Onlar asıl ittifaklarını FETÖ ve PKK ile kurdular.

Başkanlık için aday olanlar artık netleşti. Erdoğan, İnce, Akşener, Karamollaoğlu, Demirtaş ve belki Perinçek. Milletvekili adayları önümüzdeki günlerde netleşecek. 

Son dakika sürprizi CHP bloğunda HDP yok. BBP, AK Parti ve MHP ile birlik oldu.

Uzun, gerilimli bir sürece hazır olalım.

Anayasa değişikliği yapıldı, uyum yasaları tamamlandı. Bazı kurumların birleştirilmesi ve bazılarının tasfiyesi gibi bir reform paketi gündemde. 

Görünen o ki, seçimden sonra bakan sayısı azaltılacak. Spor, kültür, çevre, aile bakanlığına gerek var mı mesela. AK Parti bürokrasiyi azaltacağını söyledi ama sanki bürokrasiyi daha da artırdı. Sürekli personel alıyor ve yasa, yönetmelik çıkartıyor. Bir ülkede ne kadar çok bu tür düzenlemeler varsa o ülkede o kadar çok sorun yaşanır. Bürokrasiye daha çok alan açarsınız.  

Bakanlık sayısı azaltılsın, müsteşar sayısı artsın. İçişleri, Dışişleri, Savunma, Adalet, Maliye, Ekonomi, Sağlık-Sosyal ve Maarif İşler bakanlıkları yeter. Her bakanlığa 2-3 müsteşarlık. Bakanlar müsteşarları, müsteşarlar müsteşar yardımcılarını yönetsin. Bir bakan yardımcısı, bir de 1. müsteşar idari yardımcı olsun.. Eğer daha iyi bir yönetişimden söz ediyorsak, niye bu işi erteliyoruz. Hayırlı işlerde acele etmek gerek.

Seçim kararı alınmasa bile zaten birkaç milletvekilinin daha milletvekilliği düşse ya da birileri ölse bir ara seçim zorunlu hale gelecekti.. Türkiye’nin bu siyasi tartışmalardan kurtulup yoluna devam etmesi gerekti. 

Seçim ittifakı kurulabileceğine göre, aslında baraj sorunu bir şekilde çözülmüş gibi. Hatta baraj konusu partileri ittifaka zorlayacak. İttifakın AK Parti-MHP ayağı belli. SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu “AK Parti icrayı bize bırakmaya söz verirse bu ittifak olur” gibi bir söz etti, ama anlaşılan beyefendi başkanlık sisteminde yürütmenin yasamadan ayrı olduğunu bilmiyor. Ya da doğrudan başkanlık yetkilerine talip. Bir bakıma doğrudan Erdoğan’a “davul senin sırtında olsun, tokmak benim elimde” diyor. Ama CHP ile öyle konuşmuyor. AK Parti’ye karşı yokuşa sürüyor, CHP ile kolaylaştırıyor. Yeni SP bu! 

Bu adamlarla kim ne konuşacak ki, bu akılla. Zaten iş başına gelince ilk yapacağı en önemli iş “yatırımları durdurmak” olacakmış.

SP adına konuşacak başka biri yok mu? Nasıl olsa bazı çevreler kim ne derse desin mikrofon uzatacaklar. Ama böyle giderse bu açıklama sadece mizah malzemesi olur, Ulusal kanaldaki “Pavey” programı gibi. 

Bana kalırsa İyi Parti yeni bir “Genç Parti” vakasıdır ve bu iş AK Parti’nin işine yarar. Alacakları oy da yine o seviyededir.

AK Parti’nin en büyük riski, AK Parti içindeki AKP’lilerdir. Bazı kripto FETÖ’cüler nasıl oluyor da hâlâ teşkilatlarda barınıyor ve hatta yeniden göreve getiriliyor. Parti üst yönetimlerinde de bu durum çok ciddi rahatsızlıklara sebep oluyor. Belediyelerdeki işler, atamalar, korunan bazı isimlere de dikkat çekmek istiyorum. Yargıdaki bir takım anlaşılması zor işler. Sempatizan seviyesindekiler harcanırken, üst seviyedekiler korunuyor algısı var ve bunun birçok örneği söz konusu. Bürokraside de durum aynı. Bakan, belediye başkanı, teşkilat yönetici, bürokratların kendi aralarında oluşturdukları kumpas iddiaları artık şüyuu vukuundan beter hadiselerden olmaya başladı. Söylenti tehlikelidir. Susmak çözüm değil, ya da “yok böyle bir şey” diye geçiştirmek de çözüm değil. İnsanları küstürürsünüz. “Sual-i mukadder”lere cevap vermek gerek. İddiaların tahkik edilmesi ve halkın doğru bilgilendirilmesi gerek. İş dünyası ve ihaleler meselesi halkın ağzında sakız olmuş durumda.

Bakın, bu sözler, müfsit, şizofren insanların gevezeliklerinden ibaret dedikodular değil. Ciddi bir iletişimsizlik sorunu var. 

Bir takım şaibeli isimler tekrar aday adaylıkları için başvuruda bulunuyorlar bilgisi geliyor. Hem de 40 tane referansla. Onlar bu işi iyi biliyorlar çünkü!? Bu konuda ince eleyip sık dokumak gerek. Dahası, siyaset güven değil denetim müessesesidir. Aday olacakları farklı kaynaklardan sorgulamak gerek. Hemen güvenmemek gerek. O işi ihtiraslarla isteyenlerden uzak durmak gerek.

Emevi Devleti’nin yıkılıp Abbasi Devleti’nin kurulmasında önemli rolü olan Eba Müslim Horasani’nin şu vecizesini bu vesile ile hatırlatmak isterim. Geçen gün hacamat ve Hirudoterapi uygulaması için gittiğim AK Parti eski Giresun Milletvekili Turhan Alçelik hatırlattı: EbaMüslim Horasani; “Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı ama uzaklaştıran dostları düşman oldular!”

Paranın izini sürün, kim nerededir görürsünüz.

Siyaset “güven” değil, “denetim” müessesesidir. Bırakın babanıza, oğlunuza, damadınıza, kardeşinize güvenmeyi, kendi nefsinize bile güvenmeyeceksiniz. Siyasiler en çok şu duayı yapmalı: “Rabbim beni bana bırakma”! 

Hepimiz nefs taşıyoruz. Kabil Habil’i öldürür, kardeşleri Hz. Yusuf’u kuyuya atar, Esav Hz. Yakub’un peşine düşer. Hz. Osman’ı öldürmeye gelenlerin başında Hz. Ebubekir’in oğlu gelir. Siyasetçinin gözünü yakın dostları ve yakınında duran çalışanları bağlar. 

Ve bazen “Uysal ahmaklar, sinsi hainlerden daha çok zarar verebilirler, koruduklarını sandıkları kişilere ve değerlere.”

İslam tarihinin en trajik olaylarından biri de Hülagû’nun Bağdat’ı yıkmasıdır. Şii asıllı Abbasi halifesinin veziri, İbn-i Alkami ve yine aslen Şiî olan ve Hülagû’ya müşavirlik eden Nâsırüddîn Tûsî bu felaketin iki ana sorumlusudur. Biri bakan, öteki bir müşavir. Eba Muslim de, bu olaylarla ilgili olarak iş işten geçtikten sonra yukarıdaki tespiti yapar.

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az derler ya.. Hayırlısı olsun.  Tarihin tekerrür etmemesi için tarihten ders almak gerek. Allahım anlayışımızı artır ve sözlerimizi etkili kıl. Selam ve dua ile.

 

Bu yazı toplam 857 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar