Salih Tuna  Mehmet Ali Tekin’i Yazdı

Salih Tuna Mehmet Ali Tekin’i Yazdı

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Tevhid-Selam kumpasının mağdurlarından olan Selam Gazetesi yazarlarından Mehmet Ali Tekin...

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Tevhid-Selam kumpasının mağdurlarından olan Selam Gazetesi yazarlarından Mehmet Ali Tekin’in hala cezaevinde olmasını eleştirdiği yazısında, “Bu adam ve arkadaşlarının “yargılanmasını” yapan tüm hakim ve savcılar FETÖ'cülükten tek tek görevden alınmış, bazıları da tutuklanmıştır. Gelgelelim, bu adam hâlâ mağdur, hâlâ mahpus damında” diyerek yapılan hukuksuzluğa dikkat çekti.

Yazının tamamı şu şekilde:

Fakir gibi bu adam da, hayatının hiçbir döneminde FETÖ'nün hiçbir “etkinliğine” katılmadı.

Abant toplantılarından Türkçe Olimpiyatlarına kadar “hizmet” tesmiye ettikleri faaliyetlerini de hiçbir zaman “masum” görmedi. 

“Masum” ne ki, “ihanet” tesmiye etti. 

Bunun için de “hizmetçilerin” erken dönem mağduru oldu.

Bu adamın, arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı Selam gazetesinde, tee 31 Ağustos 1997'de, bizim de arkadaşımız olan rahmetli Sükuti Memioğlu'nun “Din ve Devlet arasında Fethullah Gülen” başlıklı inceleme yazısı şöyle anons edilmişti: “Bay Gülen'in, katmerli bir milliyetçi tutum içinde, dini kullanarak devleti ihya etmeye yürüyen yoluyla, devletin kendisine meşruiyet sağlayarak, bir geleneksel birikimi din kılmaya yönelik yolu, 80'li yıllarda paralel giden, 90'lı yıllarda ise birebir örtüşen iki yol olarak karşımıza çıkıyor…”

Demem o ki…

Eski MİT Müsteşarı Emre Taner'lerin, Gülen hakkında bilgi edinmek isteyen dönemin Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı(emekli Korgeneral) İsmail Hakkı Pekin Paşa'ya, “Ya 70 yaşında bir ihtiyar işte. Size ne zararı var?” dediği dönemde, bu adam ve arkadaşları, Fetullah Gülen'in bir bel'am olarak “Amerikancı İslam” zihniyetini bu ülkeye yerleştirmeye çalıştığını, Türkiye için çok büyük tehlike olduğunu 80'li yılların başından beri her mecrada dile getirmişler, 90'lı yıllarda da, çıkardıkları Selam gazetesi ve Tevhid dergisiyle bu düşüncelerini manşetlerden haykırmışlardı.

Bu adam ve arkadaşları bu tavrın bedelini, acımasız bir kumpas marifetiyle, çok ağır ödediler.

Yıl 2000, aylardan Mayıs'tı; sahte ifade ve üretilmiş malzemelerle bu adam ve arkadaşları Eskişehir Özel Tip Cezaevi'ne konuldu.

Kumpas mı?

O vakitler “Cemaat” denilen FETÖ intikam almak için, bu adam ve arkadaşlarının çıkardığı gazete ve derginin adından, “Selam Tevhid Örgütü” diye bir örgüt üretti.

Ve… 

Bu adam ve arkadaşlarını da bu zıpçıktı örgütün mensupları olarak tutukladılar; en ağır işkencelerden geçirdiler; yıllarca mahpus damında çürüttüler.

Bu adam ve arkadaşlarının yapacakları pek bir şeyleri yoktu. 

“Hizmet” postuna bürünmüş FETÖ hile ve desiseyle bu aziz vatanın yargısına, polisine, ordusuna, hülasa, bütün kalelerine “sızmıştı.”

“Sızıntıları” hakimiyete, Gülen'in ifadesiyle, “teknik nakavt” düzeyine erişince de, kumpaslarına level atlattılar.

Mesela, sözde “Selam Tevhid Örgütü” soruşturması kapsamında hedefe koydukları bürokratları enterne etmek için 2011'de nokta atış mesabesinde lokal bir darbe girişiminde bulundular. 

Ne ki, 17- 25 Arlık 2013'ten sonra “hizmet” postunun altından FETÖ çıkınca, mezkur soruşturma hakkında 22 Temmuz 2014'de takipsizlik kararı verildi. 

O vakitler Başsavcı Vekili görevini ifa eden İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan'ın, söz konusu “Selam Tevhid” operasyonunun, seçilmiş demokratik hükümeti devirmeye yönelik büyük bir kumpas olduğuna dair hazırladığı iddianame, 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. 

Şuncağızı gözden kaçırmayalım: Bu adam ve arkadaşlarına 2000'de yapılan operasyon 2011 kumpasının zemininden ibaretti.

İmdi, dikkat isterim:

Bu adam ve arkadaşlarının “yargılanmasını” yapan tüm hakim ve savcılar FETÖ'cülükten tek tek görevden alınmış, bazıları da tutuklanmıştır.

Gelgelelim, bu adam hâlâ mağdur, hâlâ mahpus damında. 

Bu adam kim mi?

Mehmet Ali Tekin.

Her şeyden evvel bir gazeteci. Bir yığın kitabın da müellifi bir yazar. Fatih Camii avlusunda 23 Şubat 1979'da şehid edilen Metin Yüksel'in de en yakın arkadaşlarından biri.

İstanbul'un Fatih semtinde güvercinlerden kedilere kadar herkesin tanıdığı bir mustazaf. 

Düşenin, yalın ayaklıların, gözü yaşlıların her daim yardımına koşan bir diğerkam; arkadaşlarına gönülden bağlı bir vefakar, inandığı davadan milim sapmayan bir çelik adam. 

Allah'a ve Resulüne âşık bir mümin…

Arkası yok, arkalayanı yok, Allah'tan başka kimsesi yok.

Mehmet Ali Tekin hâlâ FETÖ mağduru.

Üstelik, kendisine kumpas kuran, zulmeden FETÖ'cülerle aynı koğuşta…