Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Rodos

Geçen hafta Konya’dan bir grup akademisyen arkadaş ve Konya El Yazması Eserler Kütüphanesi Müdürü Bekir beyle birlikte Rodos’u ziyaret ettik.. Marmaris’ten bir saatlik mesafede bir ada Rodos.. Adanın Türkiye’ye bakan sahillerinde cep telefonu ile Türkiye’deki GSM kanalları üzerinden görüşebiliyorsunuz.. O kadar yakın yani.

Daha yakın adalar da var. Mesela Kos.. Datça’dan hemen az ileride. Meis, Kaş’ın az ötesinde. Türkiye ile Meis arasına sınır çizgisi bile sığmıyor. Camuzlar kaçıp adaya gidiyorlarmış.. 

Uşi Antlaşması ile geçici olarak İtalyanlar adalara çıkıyorlar.. Sonra giderken bizim adaları devralmamız gerekiyor ama, gitmiyoruz. Yunanlar gelip bayraklarını asıyorlar. Sonra da İtalyanlar Paris anlaşması ile Yunanistan’a devrediliyor.

Bu konu bizim tarih kitaplarında pek anlatılmaz. Güya, İzmir’de Yunanı denize döktük. Sonra Yunanla kardeş olduk! Hatta Cumhuriyetin ilk yıllarında Yunan klasikleri yayınlanır. Osmanlı tarihi, İslam tarihi müfredattan çıkartılır ama Yunan Medeniyeti Tarihi ders kitabı olarak müfredata girer.

Adalar konusunda Ankara hep mesafelidir.. Sivil toplum da, sermaye de bu konuya pek sıcak bakmaz.. İhmal ve ilgisizlik, bilgisizlikle birleşince bu kardeşlerimiz kendi haline terkedilir..

Aslında Müslümanların Rodos’a ilgileri, Hz. Ali’den hemen sonrası başlar. Eba Eyyüb el Ensari’nin İstanbul yolculuğu sırasında Kıbrıs’a, oradan Rodos’a uğradığı ve bir süre burada kaldıkları söylenir..

Rodos, İstanbul’dan Mısır’a, Kıbrıs’a giderken Mısır önemli bir ara İstasyondur.. Osmanlı’nın Rodos’la ilgilenmesi Fatih dönemine kadar uzar. Ardından Kanuni döneminde Rodos fethedilir..

Rodos antik çağda da önemli bir merkezdir. Mesela Hipokrat Kos adasında yaşamakla birlikte burada da bir sağlık merkezi vardı.

Tarsuslu Saul’un, yani Petrus’un Kayseri’de yakalanıp Roma’ya götürülmesinde Anadolu’dan sonra ilk durak Rodos’tur.. Rodos şövalyelerinin MS rotasındaki ilk duraktır. Oradan Girit şövalyeleri, Malta şövalyeleri, Roma’ya varışları, Katolikliğin ortaya çıkışı. Fransız devrimi ve kilise hiyerarşisi dışında laik tapınakçıların, yani Fransız masonluğunun ortaya çıkışı, ardından İngiliz masonluğunun oraya çıkışı.. Bu hikâye Rodos’la başlar..

Mesela Patroit deyince ya “yurtseverlik” anlaşılır ya da Patroit deyince füzesavar savunma sistemi anlaşılıyor. Oysa mesela Girit’te Hıristiyan halkın bir kısmı Müslüman oluyor. Mübadelede Müslüman olan Hıristiyanlar Türk oldukları gerekçesi ile Türkiye’ye gönderilir.. Sabatayları, Pakradunları biliyoruz ama, Girit’in yerli halkı olup Müslüman olan kardeşlerimizin tarihini bilmiyoruz.

Adalarda bir çok tarihi yapı, el yazması eser bizim vakıfların, üniversitelerin ve tabi Ankara’nın ilgisini bekliyor..

Düne göre daha fazla ilgi var, ama daha fazla ilgi gerekiyor.. TİKA ve Akraba Topluluklar önemli çalışmalar yapıyor ama, daha fazlası gerek. Türk Tarih Kurumu, TDK da gelip çalışmalı. Vakıflar da. Diyanet de..

Rodos’u eğlence ve tatil turizmi için değil, daha farklı bir anlayışla ziyaret etmek gerekiyor.. Burayı ziyareti bir sıla-i rahim olarak görmek gerek. Burada bin 1500 yıllık bir tarihin izlerini bulacaksınız..

Bu ada Anadolu’nun tarihi uzantısıdır. Kendi sahillerimizi dolaşmak isterseniz bu adalara uğramadan gidemezsiniz.. Rodos’un Atina’ya uzaklığı 460 km, Türkiye’ye uzaklığı sadece 18 km..

Bugün adada 117.000 kişi yaşıyor. 10.000 kadar Müslüman var. 1408 km2 yüzölçümü var. Sahil şeridi 253 km. En yüksek noktası 1210 m.

Rodos’a gelirseniz Murat reisi ziyaret etmelisiniz.. Giray han da burada yatıyor.. Çok yakın zamana kadar buradan bizim donanmamıza bağlı savaş gemileri 5 pare top atarak Murat reisi selamlarmış, gemilerimiz Murat reisi selamlamak için korna çalarmış. Şimdi buralara gelenler yatları ile plaja geliyor, kumar oynamaya geliyor ya da masonik forumlara gelip, tapınakçıları, şövalyeleri selamlıyorlar. Murat reis kimin umurunda. Daha yakın zamana kadar, şarapçıların, esrarcıların mekânı olmuş. Neyse ki şimdi, eskisine göre biraz temizlenmiş ama yine de türbenin hali yürekler acısı.

Anlatacak çok şey var daha. Ama okumak ve bir de gelip buraları görmek gerek.. Buralara gelirseniz, El Yazması İslam Eserleri Kütüphanesi ya da cemiyetlerdeki yaşlıların size anlatacak ilginç hikâyeleri var..

Selam ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 1187 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar