Rasulullah (sav)"in Bir Vasiyeti

İrbâd ibn Sâriye (r.a.) anlatıyor: Rasulullah (sav), bir gün bizde kaldı. Kalbleri titreten ve gözleri yaşartan çok korkutucu bir mev"ize ile bize va"z etti. O"na denildi ki: "Ya Rasulallah, vedâlaşan kimsenin yaptığı va"z gibi nasihat ettin. Bize tavsiyelerde bulun!Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Takvaya yapışınız (Allah"dan korkunuz) ve başınızdaki emir/ imam, Habeşli (Siyah) bir köle dahi olsa, onu dinleyip itaat etmeye sarılınız. Çünkü benden sonra sizden kim yaşarsa, şiddetli ihtilaflar görecektir. Onun için, benim sünnetime ve hidayete mazhar kılnmış Hulafayı Raşidin"in sünnetlerine yapışınız. Bu sünnetleri, dişlerinizle sıkıca tutunuz. İhdas edilen (dinde dayanağı olmadan dine sokulmak istenen) şeylerden sakının. Çünkü her bid"at delâlettir!" (1)

İrbâd ibn Sâriye (r.a.), bu konuda şunları beyan etmiştir: "Rasulullah (s.a.s.), bize sabah namazı kıldırdı. Sonra (mübarek) yüzünü bize döndürüp çok te"sirli biz va"z irad buyurdu. (2)

Yegâne önderimiz ve hayat örneğimiz, muvahhidlerin ve muttakilerin imamı Rasulullah (sav), nesillerin en hayırlısı olan "Ashâb-ı Kirâm"a sabah namazı kıldırdıktan sonra, Sünneti gereği sohbet etmiş, onların isteği üzere kendilerine vasiyetini beyan buyurmuştur. Ashâb-ı Kirâm"a yapılan bu vasiyet, hem onlara, hem de bütün ümmet içindir. Önderimiz Rasulullah (sav), ümmetine yaptığı bu vasiyetinde dört önemli konuyu gündeme getirmiştir:

1-Takvaya yapışmak.

2-Allah"ın hükmüyle hükmettiği müddetçe İslam Devleti emirine itaat.

3-Rasul (s.a.s.)"in ve Hulafayı Raşid"in Sünnetlerine sarılmak.

4-Bid"atlerdan sakınmak.

Katıksız iman eden muvahhid mü"min müslümanlar, bu dört konuya dikkat eder ve bu konularda üzerlerine düşen görevlerini hakkıyla yerine getirecek olurlarsa, dünyada izzet, ahirette cennet onlar içindir.

 

Takvaya Yapışmak

Katıksız, yani şirksiz bir imanla, yine şirkiz ve küfürüz  salih amel işlemek!.. Sapasağlam bir Tevhid ile ibadet etmek Takvanın gereğidir ve Takva, ancak şirksiz bir iman ile şirksiz bir amelin birleşmesinden ortaya çıkar. En faziletli amel, kalbin ameli olan şirksiz imandır!..

Abdullah b. Habeşî (r.a.)"dan, Rasulullah (sav) şöyle buyurur : "Amellerin en faziletlisi, içinde şek bulunmayan bir imandır." (3)

Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: Rasulullah (sav)"e: "Hangi amel daha faziletlidir? Diye soruldu.  "Allah"a ve Rasulüne imandır!" buyurdu. (4)

                 Takva, amelden önce imanda sağlamlaşmak, imanın kalbi ihata etmesi ve imanında asla şübheye düşmemekle gerçekleşir.

Abdullah ibn Ömer (r.a.)"ın beyanıyla: "Kul, gönlünde şüphe veren şeyleri tamamıyla terk etmedikçe takvanın hakikatine ulaşamaz!" (5)

              Takvanın hakikatine ulaşan mü"min kişi, imanını Kâmilleştirir ve en üstün iman derecesini elde eder.

Ubâde b. es-Samit (r.a.)"dan, Rasulullah (sav) şöyle buyurur : "En üstün iman, her nerede bulunursan bulun, Allah"ın seninle olduğunu bilmendir."(6)

En faziletli amel olan Allah"a ve Rasulü (sav)"e iman edip, imanında hiçbir şüpheye düşmeyen sadık ve muttaki kul, şirksiz ibadet etmek konusunda mükemmel bir hâle gelir. Kâmil iman, kâmil ameli işletir. Kâmil iman ve kâmil amel ise, "insan-ı kâmil" i gündeme getirir. Kâmil amel ile takvaya ulaşan kâmil insan, Allah"ın velîsi kâmil mü"minden başkası değildir!..

            Şöyle buyuruyor Rabbimiz Allah Teâlâ:

"Haberiniz olsun, Allah"ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır. Onlar, iman edenler ve takvaya ulaşanlardır." (10/Yunus, 62,63)

Takva, lugatta, ittika, yani sakınma ve korunma anlamındadır. Ehl-i hakikate göre takva, Allah"a itaatle O"nun azabından sakınmadır. Nefsi, yapmak veya terk etmekle azaba mustahak olacağı şeylerden korumaktır. Taatta takva ile ihlâs kastedilir. Masiyyette takva ile de terk ve sakınma kasdedilir."(7)

Bekr ibn Abdullah (rh.a..) anlatıyor: İbnu"l- Eş"as fitnesi olunca, Talk (r.a.): "Ondan (fitneden) takva ile sakınınız!" dedi. Bekr: "Takvayı bize açıkla!" dedi. Talk: "Takva, Allah"dan bir nûr üzere, Allah"ın rahmetini umarak, Allah"a itaat ile yapılan ameldir. Ve yine takva, Allah"dan bir nûr üzere, Allah"ın cezalandırmasından korkarak, Allah"a isyanı terk etmendir, dedi." (8)

Emiru"l mü"minin İmam Ömer İbnu"l-Hattab (r.a.), Ubeyy b. Ka"b (r.a.)"a takvanın mahiyeti hakkında soru sorunca Ubeyy, O"na: "Dikenli bir yolda hiç yürüdün mü?" diye sormuş. İmam Ömer: "Evet", demiş. Bu sefer: "Peki, böyle bir yolda yürürken ne yaptın?"diye sorunca, İmam Ömer: "Elbiselerimi topladım ve mümkün olduğu kadar korundum!" deyince Ubeyy: "İşte takva budur!" cevabını vermiş.(9)

Önderimiz Rasulullah (sav), "Takvaya yapışınız" buyururken, kadın olsun, erkek olsun muttaki mü"minlere böyle bir sakınmayı emretmektedir. Rabbimiz Allah"ın emir buyurduklarını, Rasulullah (sav)"in Sünnetini örnek edinerek yaparken gösterilen azamî gayret gibi, Allah"ın haram kıldıklarından kaçınırken aynı gayreti göstermek gerek.  Bu takvanın gereğidir. Hiç unutulmamalıdır ki:  "Allah, ancak takvalılardan kabul eder."  (5/Mâide, 27)

            Şöyle buyurur Rabbimiz Allah Azze ve Celle: "Onların (Kurbanların) etleri ve kanları, kesin olarak Allah"a ulaşmaz, ancak O"na sizden takva ulaşır."  (22/Hacc 37)

Durre bintu Ebu Lehep anlatıyor: Rasulullah (sav)"e: "Ya Rasulallah, insanların hayırlısı kimdir? Diye sordum. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Rabbe karşı muttaki olanları, sılâ-i rahimde en çok bulunanları, Ma"rufu (iyiliği) en çok emredenleri ve münker (kötülük) den en çok nehyedenleri!" (10)

Rabbimiz Allah, takva sahibi kullarını müjdelemektedir : "Doğrusu, muttaki olanlar için Rabbleri katında nimetlerle donatılmış cennetler vardır." (68/Kalem, 34)

 

Allah"ın Hükmüyle Hükmettiği Müddetçe İslam Devleti Emiri"ne İtaat

Rasulullah (sav)"in vasiyetinin ikinci ilkesi, İslâm devleti veya İslâm cemaati, başlarına kendileri gibi katıksız iman edip Allah"a ve Rasulüne (sav)"e itaatkâr olan bir mü"mini müslüman idareci olarak seçtiklerinde ona itaat etmelidirler. Allah"ın hükümleriyle hükmeden bu muvahhid mü"min idareciye itaat, gerek ümmetin bütünü, gerekse cemaat fertlerine vacip olur.

Ümmü"l-Husayn (r.anha)"dan; Rasulullah (sav), Vedâ Haccı"nda hutbe okurken şöyle buyurdu:  "Üzerlerinize, sizi Allah"ın kitabı ile yöneten bir köle bile vali tayin edilse, onu dinleyin ve itaat edin!"(11)

Abdullah ibn Ömer (r.anhuma)"dan. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "(İslâm Devleti yöneticilerinin) sevdiği veya sevmediği hususlardaki emirlerini dinlemek ve ma"siyetle emrolunmadıkça itaat ve icabet etmek, müslüman kişi üzerine vâcib bir haktır. Ma"siyetle emrolunduğu zaman da onları dinlemek ve itaat edip boyun eğmek yoktur."(12)

Gerek işgal edilmiş İslâm topraklarında bir araya gelip başlarına bir emir seçmiş müslümanlar, gerekse hürriyetine kavuşmuş Ümmetin, başlarındaki İmama itaat etmeleri, ihtilafı, kargaşayı ve huzursuzluluğu ortadan kaldırır.

 

Rasulullah (sav) Ve Hulafayı Raşid"in Sünnetlerine Sarılmak

Hayat örneğimiz Rasulullah (sav)"in Sünneti"ne sarılmak, hayat Kitabımız Kur"ân-ı Kerîm"i yaşamak demektir. Rasulullah (sav)"in Sünneti, Kur"ân"ın hayata uygulanışıdır. O"nun Sünneti üzere yaşamak, O"na itaat demektir.

"Kim Rasule itaat ederse, gerçekte Allah"a itaat etmiş olur." (4/Nisa, 80)

Rasulullah (sav) kendisine itaat edilmesini, yani Sünnetine uyulmasını emrettiği gibi, O"nun izini takip eden, Sünnetine sarılan, Allah"ın Kitabı ile idare eden halifelerin Sünnetine de sarılmayı emretmektedir. Bu halife ve imamlar Ümmetin öncüleri ve örnekleridir. Çünkü onlar, katıksız iman edip itaat ederek önder ve örnek edindikleri Rasulullah (sav)"i Sünneti üzere hareket etmektedirler.

Rabbimiz Allah Teâlâ, böyle olan "ulu"l-emr""e itaati emretmiş, kadın olsun, erkek olsun her mü"min kula vâcib kılmıştır:

"Ey iman edenler, Allah"a itaat edin, Rasule itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de(itaat edin)."  (4/Nisa 59)

Rasulullah (sav)"in ve Hulafayı Raşidin"in Sünnetleri terk edilir ya da hafife alınıp yapılmayacak olursa, İslâm"a ve İslâm Milleti"ne büyük bir darbe vurulup en korkunç zarar verilir. Çünkü Kur"ân-ı Kerim, Sünnetle anlaşılıp Sünnetle yaşanır!..

Abdullah ibnu"d-Deylemî şöyle der: "Bana ulaştı ki, dinin (yok olup) gitmesinin başlangıcı Sünnetin terk edilmesi (ile olacaktır). İpin, bir büklüm- bir büklüm (daha çözülerek yok olup) gitmesi gibi, din de bir Sünnet, bir Sünnet( derken yok olup) gider! (13)

 

Bid"atlardan sakınmak

Her bid"atın dalâlet, yani sapıklık olduğunu beyan buyuran önderimiz Rasulullah (sav), bid"atlardan sakınmayı emretmektedir.

Bid"at, dinden olmadığı hâlde, dindenmiş gibi kabul edilip inanılarak amel hâline getirilen ve yapılınca da ondan sevab beklenilen şeylerdir. Hak din, İslâm"dır! "Hiç şüphesiz din, Allah katında İslâm"dır." (3/Âl-i İmrân 19)

"Ve hak din İslâm, Rabbimiz Allah"ın tamamlanmış, kemâle erdirilmiş, hiçbir noksanlığı olmayan nimetidir ki, bütün hayatı kuşatmıştır" (5/Mâide 3)

İslâm"ın her hangi bir noksanlığı yoktur ki bid"atlarla tamamlansın veya her hangi bir fazlalığı yoktur ki, bid"atlarla yontulsun!.. Bundan dolayı dinde bir bid"at gündeme getirmek, İslâm"ın o konudaki hükmünü kaldırmak, onun yerine o bid"atı koymak demektir. Bu hüküm, ayetle sabit bir farz da olabilir, Rasulullah"ın(sav) bir Sünneti de olabilir.                                                   

İmam Hasan (rh.a) şöyle der: "Hiçbir topluluk, dinlerinde bir bid"at işlememiştir ki, Allah da Sünnetlerinden, onun benzerini çekip çıkarmış olmasın!" (14)

Gudayf b. Hârîs es- Sümalî(r.a.)"ın rivayetiyle Rasulullah (sav) şöyle buyurur: "Bir topluluğun uydurduğu bid"at, Sünnetten bir hükmün kalkmasına sebep olur. Sünnete bağlı kalmak, bid"at uydurmaktan daha hayırlıdır." (15)

Ümmetin kurtuluşu, Kur"ân"a ve Sünnet"e sarılmak ve gereğini yapmakla gerçekleşir. Kur"ân ve Sünnet bütünlüğü, hayatı sarmış kuşatmıştır. Her hayatî mes"elenin Kur"ân ve Sünnete göre düzenlenmesi gerekir.

Hayat nizamı olan İslâm"ın cevap vermediği hayatî hiçbir mes"ele yoktur. Hayatî meseleler de, İslâm"ın çözümünü bir tarafa bırakıp, İslâm dışı çözümler arayanlar, dinde bid"at çıkaranlardır.

İslâm Milleti, ister topluca, isterse ferd ferd, hangi çağda ve hangi hâlde olurlarsa olsunlar, onların durumları için mutlaka İslâm"ın bir hükmü vardır. Onların problemlerini çözücü ve en hayırlı bir sonuç ile bağlayıcı İslâm"ın hükmünü uygulayan çıkmazdan kurtulur ve umduğu mutluluğu elde eder.

İslâm, hayatın her yönüne hükmeder. Siyaset, ekonomi, ticaret, hukuk, eğitim, sosyal ilişkiler gibi konuların bütününde en güzel, en hayırlı hükümler İslâm"ın hükümleridir. Daha doğru bir ifadeyle, yalnız ve eşsiz hayırlı hükümler İslâm"a aiddir. İslâm"ın dışındaki ideolojiler, düzenler ve yapıların tümü, insan fıtratına aykırı ve hiçbir hayrı olmayan, bütünüyle zararlı olan şeylerdir.

Bu çağın insanlık âlemi bir girdabın içine düşmüş ve korkunç bunalımın içine yuvarlanmış ise sebebi, fıtrat dini olan İslâm"dan uzaklaşmasıdır!.. Kendilerini İslâm"a nispet eden kitlelerin en büyük çıkmazı, kurtuluşu İslâm"ın dışındaki batıl düzenlerde aramalarıdır. Siyasî, ekonomi, hukukî, eğitim, aile ve sosyal kurumlarda İslâm"ın rehberiyetini bir kenara bırakmış, tağuti düzenlerin sunduğu çözümlerin peşine düşmüşlerdir. Hâlbuki Allah Teâlâ, tağutu, bütün kurum ve kuruluşlarıyla reddetmeyi emr buyurmuştur. (bkz. 2/Bakara256,  16/Nahl 36)

Tağuti düzenlerin hükümlerinde çözüm arayanlar ve bunu bir kurtuluş kapısı olarak görenler, kendilerinin müslüman olduklarını, böyle bir ameli işlerken niyetlerinin iyi olduğunu ve müslümanların hayrına çalıştıklarını söylemektedirler. Tağuti düzenlerin hükümlerine zaman içinde öyle alışıyorlar ki, yeri geldiğinde bunu bir akîde ya da bir ibadet olarak algılıyor ve Tevhidî inançlarından dolayı karşı çıkanları yeriyor, tenkid ediyor, dışlıyor, ihanet ile suçluyor, hâtta günahkâr olduklarını savunuyorlar.

Bunlar, "inandığı gibi yaşayamadıkları için, yaşadığı gibi inanmaya başlayanlardırlar!"

Ve bunlar, uydurdukları bid"atlara din diye sarılanlardır. Onların ortaya çıkardıkları bid"atları reddedenleri, dinden dolayı suçlayıp günahkâr kabul ediyorlar.

Mü"minlerin annesi Âişe (r.anha)"dan, Rasulullah (sav) şöyle buyurur: "Kim bizim dinimize uymayan bir şey yaparsa, o hareketi kabul edilmez (kendisine iâde edilir)!" (16)

Her muvahhid mü"min, bid"atlara karşı çok uyanık olacak ve hangi konuda olursa olsa ortaya çıkarılan bid"atları reddedecek!.. Bu, onun vazifesinin gereğidir!..

 

 

 

 

    ­­­­­­­

1)Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 6, Hds. 42–43.

   Sünen-i Ebu Davud, Kitabu"s-Sünnet, B. 5, Hds. 4607.

   Sünen-i Tirmizî, Kitabu"l-İlm, B. 16, Hds. 2815.

   Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B. 16, Hds. 96.

   İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, çev. Rıfat Oral, Konya, 2003, C.2, Sh. 13, Hds. 7/285.

   el-Hafız İbn Hacer el-Askalânî, Metâlibu"l-Âliye, çev. Adem Yerinde, İst. 2006, C. 3, Sh. 457, Hds. 3056. el-Haris b. Ebi Usame"nin Müsned"inden.

2) Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B-6, Hbr. 44.

3) İmam Buhârî, Hadis-i Şerifler Işığında İlâhi Kelâmın Müdâfaası-Halku Ef"âli"l-İbâd, çev. Yusuf Özbek, İst. 1992, Sh. 52, Hds. 162.

      Sünen-i Neseî, Kitabu"l-İman, B. 1, Hds. 4953.

      Sünen-i Dârimî, Kitabu"r-Rikak, B. 28, Hds. 2742.

      Ayrıca Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 3, Sh. 411, 412

4) Sahih-i Buhârî, Kitabu"l- İman, B. 17, Hds.19.

     Sünen-i Nesei, Kitabu"l- İman, B.1, Hds. 4952.

     Sünen-i Tirmizî, Kitabu Fedaili"l-Cihad, B.22, Hds. 1709.

5) Sahih-i Buhârî, Kitabu"l- İman, B.2 (Bab başlığında)

6) Nureddin el-Heysemî, Mecmau"z-Zevâid, çev. Adem Yerinde, İst. 2007, c.1, Sh. 156, Hds. 204. Tabarânî, el-Mu"cemu"l-Evsat ve el- Mu"cemu"l- Kebir"den.

      İbn Recep el-Hanbelî, Hadislerle İlim ve Hikmet –Câmiu"l Ulûm ve"l-Hikem, çev. Ali Kaya, İst. 2006, c.2, sh.34.

 

 7) Seyyid Şerif Cürcânî, Kitabu"t- Ta"rifât-Arapça-Türkçe Terimler Sözlüğü, çev. Arif Erkan, İst. 1997, Sh.64.

 8) Abdullah ibnu"l-Mübarek, Kitabü"z- Zühd, çev. M. Adil Teymur, İst. 1992, Sh. 302, Hbr. 1343.

9) İmam Kurtubî, el-Câmiu Li Ahkâmi"l-Kur"ân, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 1997, C.1, Sh. 406.

10)Beyhakî, Kitabü"z- Zühd, çev. Enbiya Yıldırım, İst. 2000, Sh.98, Hds. 201.

     İbn Kesîr, Hadislerle Kur"ân-ı Kerim Tefsiri, çev. Dr. Bekir Karlığa-Dr. Bedrettin Çetiner, İst. 1986, C. 13, Sh. 7422. İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.6, Sh.431-432"den.

11)Sahih-i Müslim, Kitabu"l-İmâre, B.8, Hds.37.

     Sünen-i İbn Mace, Kitabu"l-Cihad, B. 39, Hds. 2861.

     Sünen-i Neseî, Kitabu"l-Biat, B.26, Hds. 4174.

12)Sahih-i Buhârî, Kitabu"l-Ahkâm, B. 4, Hds.8.

                                   Kitabu"l-Cihad ve"s-Siyer, B.107, Hds. 163.

      Sahih-i Müslim, Kitabu"l-İmâre, B.8, Hds. 38.

      Sünen-i Ebu Davud, Kitabu"l-Cihad, B.87, Hds. 2626.

      Sünen-i Tirmizî, Kitabu"l-Cihad, B.29, Hds. 1759.

      Sünen-i İbn Mace,  Kitabu"l-Cihad, B. 40, Hds. 2864.

      Sünen-i Neseî, Kitabu"l-Biat, B.34, Hds. 4188.

      Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.2, Sh. 62, 81, 101, 139.

 

13) Sünen-i Dârimi, Mukaddime, B. 16, Hbr.98.

14) Sünen-i Dârimi, Mukaddime, B.16, Hbr.99.

15) İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, çev. Rıfat Oral, Konya, 2003, C.2, Sh.23, Hds. 16/294.

16) İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, C.2, Sh.24-25, Hds. 17/295.

Vuslat Dergisi

Bu yazı toplam 18900 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar