Rapor ortaya çıkınca Gülen ABD'ye gitti

Rapor ortaya çıkınca Gülen ABD'ye gitti

Paralel devlet yapılanmasını 1999'da ilk kez resmi kayıtlara geçiren dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral'dan çarpıcı açıklamalar

Eski emniyet müdürü Cevdet Saral, "15 Mart'ta raporu İstihbarat Daire Başkanlığı ile Teftiş Kurulu'na gönderdik. Panik oluştu. 18 Mart'ta Gülen ABD'ye gitti" açıklamasında bulundu.

'Terörün Gizli Efendileri' isimli kitabın da yazarı olan Saral, ortaya çıkan tehlikenin 'paralel devletten de öte' olduğuna dikkat çekiyor.

İmza attığı raporun ardından hayatı alt üst oldu. 1999 yılında inanılmaz suçlamalarla karşı karşıya bırakılan Saral, Yeni Şafak gazetesine konuştu. "Rapor yazdım ABD'ye gitti" manşetiyle verilen haberde çarpıcı ayrıntılar aktarılıyor. İşte o röportajdan öne çıkan başlıklar:

ESRARENGİZ BİR KİŞİLİKLE KARŞILAŞTIK

-O dönemde çalışmalarımıza öncelikle kendi kitaplarını incelemek, irdelemek suretiyle Fethullah Gülen'in mantık dokusunu ortaya koymaya çalıştık. Enteresan bir mantık dokusuyla karşı karşıya kaldık. Anlatımları dinsel literatüre pek de uymayan, kendisine aşırı derecede önem yükleyen, kendisini esrarengiz gösteren bir kişilikle karşılaştık.

ONDAN SONRA DA KIYAMET KOPTU

-Biz ön incelemelerimizde durumun görünenden çok vahim olduğunu görerek İstihbarat Daire Başkanlığı'na, konunun ciddi olduğunu, soruşturmanın sadece Ankara Emniyet Müdürlüğü kapsamında yürütülmesinin yeterli olmayacağını, planlı bir istihbarat çalışması ile sonuca gidilebileceğini ifade eden bir kanaat yazısı yazdık. Ondan sonra da kıyamet koptu. İsimsiz ihbarlar, şikayetler vs. her yönden saldırılar gelmeye başladı.

İSTİHBARAT RAPORLARINDA CEMAAT NASIL TANIMLANIYORDU?

-Biz bu çalışmaları hazırlarken devletin arşivlerinde bu cemaat ile ilgili bir veri olup olmadığını araştırdık. İstihbarat Daire Başkanlığı'nın hazırlamış olduğu bir kitapçıkta Fethullah Gülen cemaati, fevkalade munis, devlet sistemine aykırı özellikler taşımayan, bu tavrı dolayısıyla radikal İslâmî kesimin hedefi olmuş bir yapı olarak gösteriliyordu. Eğitim faaliyetlerinin yaygın olduğu söylenmekteydi.

-Çalışmaya başladığımızda arkadaşlarıma, cemaatle ilgili bu çalışmayı genişlettiğimizde siyasi reaksiyonlarla karşılaşabileceğimizi ve zorda kalacağımızı ifade ettim. Bunun üzerine arkadaşlarım 'Müdürüm; evimizin içini biz biliriz, şahsi geleceğimiz önemli değil, ülkemizin bekası için ne gerekiyorsa yapalım' dediler. Böylece çalışmaya başladık.

ANALİZ ORTALIĞI KARIŞTIRDI

-Şubat sonu itibarıyla ortalık karıştı. 15 Mart'ta cemaat yapılanması ve Fethullah Gülen'in yaklaşımlarına yönelik 1. Analiz raporumuzu İstihbarat Daire Başkanlığı ile Teftiş Kurulu Başkanlığı'na gönderdik. Bu raporun İstihbarat Daire Başkanlığı'na ulaşmasının ardından burada bir panik oluştuğuna dair bize haberler gelmeye başladı. 18 Mart'ta da Fethullah Gülen apartopar ABD'ye gitti.

DERİN TÜRKİYE

-Cemaat bir misyon hareketidir. Coğrafi bir alanı vardır, devlet içerisinde şimdiye kadar kendi elemanları ve bürokraside kendilerinden olmayan kazanımlarla işlerini yürütmüşlerdir. Fakat ulaştıkları seviye itibariyle bulundukları konumu yeterli görmeyerek siyasi yönetimden iktidar ortaklığı talebinde bulunmaya başlamıştır. Bunun adı da 'paralel yapı'dır. Misyonun adını tarif etmek gerekirse o da 'Derin Türkiye'dir.

NEDEN İSTİHBARAT, KOM VE PERSONEL DAİRESİ?

-Bu birimler emniyet teşkilatının en önemli birimleridir. Devletten cemaate yönelik bir operasyon yapılacaksa bu birimler öncü birimlerdir. Aynı zamanda cemaatin hasımlarına yönelik bir operasyon planlanacaksa, bu birimler üzerinden geliştirilir. Cemaatin amacına ulaşması için bu noktalar, hayati önem arzediyor.

İLK SIZMA

-Cemaatin polis içerisindeki ilk adımı Polis Kolejinde başlamıştır. Polis Koleji'ne ilk sızmaları da 70'lerin ikinci yarısıdır.

-Ben 40 yıl bu devlete hizmet ettim. Böyle bir başka yapılanma ile karşı karşıya kalmadım.

BUGÜN ÖNEMLİ MEVKİLERDELER

-Devlette hiçbir evrak kaybolmaz. Biz evrakımızı yazıp bıraktık. Devlet de 10 yıl sonra bizim yazdığımız gerçeklerle karşılaştı. Bu süreç, 35-36 yıllık bir dönemi kapsıyor. O gün cemaate yeni kazandırılan çocuklar, bugün devletin çok önemli mevkilerindeler.

RAPOR SONRASI NELERLE KARŞILAŞTI?

-Hakkımızda soruşturmalar başladı. Çalışmayı yürüten 3 arkadaşım görevden alındı. 21 Nisan'da eldeki tüm verileri bir üst yazı ile DGM'ye gönderdik, ardından bize müthiş bir savaş açıldı. Yasadışı telefon dinlemesi suçlamasıyla karşılaşacağım aklıma gelmezdi. Düzmece bilgisayar verileri hazırladılar. Dinleme yapıldığını iddia ettikleri tarihi 1889 olarak gösterdiler. Hatta, dinlediğimizi iddia ettikleri bazı telefon numaraları mevcut bile değildi. Bizimle ilgili suçlamalar sahte belgelerle öyle hâle getirildi ki, biz bir anda, cumhurbaşkanını, başbakanı, milletvekillerini, iş dünyasını dinleyen insanlar hâline getirildik. Bir çemberin içine alındık.

-Örgütlenme biçimi illegal örgütlerin yatay ve dikey örgütlenme modellerinin ideal yapılarından etkilenilerek oluşturulmuş Masonik yapılanmaya benzer bir görüntü veriyor. 15 yıl önce mahkeme tutanaklarında söylediğimiz şekliyle cemaat, 'Hasan Sabbah ve Haşhaşileri' organizasyonuyla neredeyse aynıdır.

TEDBİR HİÇ ELDEN BIRAKILMIYOR

-Paralel devlet tanımının çok ötesinde bir güç ile karşı karşıyayız. Ortada ciddi bir yapı var. Eğitim kurumları, medyası, yargı güçleri, ekonomik faaliyetleri söz konusu. Bir devlet gibi örgütlenmişler. Kişisel iradeden çok, cemaat ahengi geçerli. Hangi okula gidileceği, kim ile evlenileceği bile cemaat tarafından belirleniyor. Tedbir hiç elden bırakılmıyor.