"Peygambersiz, Mezhepsiz İslâm icat etmek istiyorlar"

"Peygambersiz, Mezhepsiz İslâm icat etmek istiyorlar"

Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan bugünkü yazısında 'Şark Meselesi'ni ele alarak, 'Adım adım “geliyorum!” diyen bir felâket var: Peygambersiz, mezhepsiz ve âmentüsüz bir İslâm icat etmek istiyorlar!' dedi.

Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan bugünkü yazısında, Şark Meselesi'nin, bizim için geliştirilmiş iki noktasına değinerek, "Birincisi: Osmanlı'yı Avrupa'dan, Müslümanları tarihten uzaklaştırmak. Bunu başardılar kesinkes. İkincisi de, Müslümanları, İslâm'dan uzaklaştırmak. Son yüzyıldır, özellikle de son çeyrek yüzyıl boyunca bunu hayata geçirmeye çalışıyor Batılı emperyalistler." diye aktardı.

Adım adım “geliyorum!” diyen bir felâket var: Peygambersiz, mezhepsiz ve âmentüsüz bir İslâm icat etmek istiyorlar!

Burada söyleyeceklerim hayâtî: Özelde müslümanların, genelde insanlığın geleceğiyle ilgili.

EZBERLERİN YÜKÜ VE TARİHÎ YÜKÜMLÜLÜK

Ezberlerle bir yere gidemeyeceğimizi anlamakla ve anlatmakla yükümlüyüz.

Yük olmayacaksınız, “yük”ü, tarihî bir yükümlülük bilinciyle kuşanarak taşımaya soyunacaksınız. Yoksa, yükün altında ezileceğinizi ve yok olmaktan kurtulamayacağınızı unutmayacaksınız!

Türkiye, herhangi bir yer değil. Bin yıldır insanlık tarihinin yapıldığı, tarihin şekillendirildiği, bize tarihî bir yük yüklediği dinamik bir yer: Ya bu yükü hakkıyla taşıyacağız ya da yükü taşımaya soyunmazsak, bu yükün altında kalacağız, un ufak olacağız.

Ezberlerimizi terkedemediğimiz sürece kendimize gelemeyeceğimizi bilmiyoruz bile. Bu ülke sömürgeleştirilemediği hâlde, kendi-kendini sömürgeleştiren, kaç kuşak çocuklarını kültürel intiharın eşiğine sürükleyen dünyanın en traji-komik ülkesi!

İSLÂM'DAN SÖZETMEK, GELECEKTEN SÖZETMEKTİR

İslâm'dan, İslâm medeniyetinden, İslâm tarihinden sözetmek, gelecekten sözetmektir.

İnsanlığın susuzluğunu giderecek ruh aşısı yapmak, yaralanan insanı, tarûmâr edilen tabiatı ve savaşlardan bîtap düşen dünyayı darusselâma / barış yurdu'na buyur etmektir.

İnsanlığın adalete, hakkaniyete, sulh ve selâmete şiddetle, ekmek kadar, su kadar ihtiyaç hissettiği şu dondurucu kış mevsiminde insanlığı bahara, umuda ve hakikat medeniyeti ufkuna davet etmektir.

İslâm medeniyeti, hakikati, erdemi ve fazileti yüceltti; bütün medeniyetlerle temasa geçti, hiçbirini yok etmedi; hepsinden beslendi, hepsini besledi ve en önemlisi de insanlığın binlerce yıllık çürümeye terkedilmiş medeniyet birikimini aldı, korudu, yaşattı, aştı ve bütün insanlığa ulaştırdı.

BATILILAR, GÜCÜ KUTSADILAR, İNSANLIĞA KAN KUSTURDULAR!

Batılılar, ne yaptılar, peki?

Gücü kutsadılar, insanlığa kan kusturdular. Dünyayı kutsadılar, insanı dünyanın tutsağı yaptılar.

Modern sosyal teorinin “kurucu baba”larından Max Weber'in -daha önce de yeri geldikçe zikrettiğim- hayatî tespitinde enfes bir şekilde özetlendiği gibi, modern Batılılar, insanı “demir kafes”e hapsettiler. Ve insanlığı iki varoluşsal sorunun eşiğine sürüklediler: Anlam krizi ve özgürlük kaybı.
Foucault'nun “modernliğin hapishanesi” dediği şey, böylesi bir şeydi işte!

Dünyayı bir düğmeye basarak yok edecek ayartıcı silahları yaptılar, bütün medeniyetlerin kökünü kazıdılar.

Ezberlerimizi çöpe atalım ve sadece bu ülkede Batı'nın kutsandığını, Batı'ya ilişkin, bizzat Batılı düşünürler tarafından yapılan hayatî eleştirilerin bile yoksayıldığını görelim artık!

ŞARK MESELESİ VE ÖTESİ...

Batılılar, iki asır önce bir “Şark Meselesi” icat etmişti. Şark Meselesi, münhasıran bizim için geliştirilmişti. İki ayağı vardı.

Birincisi: Osmanlı'yı Avrupa'dan, Müslümanları tarihten uzaklaştırmak. Bunu başardılar kesinkes.

İkincisi de, Müslümanları, İslâm'dan uzaklaştırmak. Son yüzyıldır, özellikle de son çeyrek yüzyıl boyunca bunu hayata geçirmeye çalışıyor Batılı emperyalistler.

ÜÇ TEHLİKELİ PROJE

Burada üç ana proje, adım adım hayata geçiriliyor:

1-Kendilerinin icat ettikleri terör örgütlerini kışkırtarak, İslâm'ı terörle özdeşleştirmek, kitleleri İslâm'dan uzaklaştırmak.

2-Ilımlı İslâm projesiyle İslâm'ı sekülerleştirmek / protestanlaştırmak, İslâm'ın ruhunu “bitirmek”, inancı, bireysel bir inanç meselesine hapsetmek, ümmet fikrini ve medeniyet ufkunu yok etmek.

3-Sonuncusu ve en önemlisi, hedeflenen projenin sonucu olarak, İslâm'ın ana kaynakları konusunda şüphe uyandırmak. Hadisleri ve mezhepleri tartışmaya açarak Müslümanların akîdelerini tarumâr etmek.

Böylelikle İslâm'ı dize getirmek ve küresel sisteme, seküler-kapitalist-pagan Batı uygarlığına yalnızca İslâm'ın meydan okumasını sağlayan sarsılmaz fikrî, akîdevî ve siyasî imkânlarını ve kaynaklarını paçavraya çevirmek!

Burada âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz'in (sav) konumunun sarsılması, bunun da ayartıcı bir yola başvurularak -hadislerin tartışmaya açılarak- yapılması, Müslümanların tarihlerinde, daha önceki dönemlerde yaşamadıkları en ürpertici proje.