Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Peki, şimdi ne olacak?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye ile ilişkiler konusunda Avrupa Birliği üyesi ülke liderleriyle anlaştıklarını söyledi. Brüksel’deki AB Liderler Zirvesi’nin ardından açıklamalarda bulunan Macron, “Türkiye ile ilişkileri durdurmama, kesin ve sert bir diyaloğun içinde olunması gerektiği konusunda anlaştık. Türkiye’deki gelişmelere göre, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin içeriğini belirlememiz gerekiyor” dedi.

Ankara’nın tavrı “Biz masadan kalkan taraf olmayacağız”. Ve tabi bunun yanında kim nasıl davranırsa misli ile mukabele görecek.

D-8 Ekonomik İşbirliği Örgütü 9. Zirvesi’nin kapanış konuşmasını yapan Erdoğan, D8’in kuruluşunun 20. yılında, teşkilatın bir D20’ye dönüşebileceği müjdesini verdi ve “ Bu süreçte bizlere düşen bizim ve ülkelerimizin geleceği için D8’i her alanda güçlendirmek. Arakan Müslümanlarının düştüğü duruma seyirci kalmak herhalde bize yakışmayacaktır” dedi.

D-8 Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya arasındaki iş birliğini geliştirmek için 15 Haziran 1997 tarihinde Erbakan tarafından kuruldu. D8 ülkeleri 3.7 trilyon dolarlık bir ekonomik gücü ifade ediyor. Bu 8 ülke 1 milyardan daha fazla bir nüfusu ifade ediyor. D-8 ülkelerinin ihracat hacmi 700 milyar dolar seviyesinde. D8 ülkeleri arasındaki ticaret hacmi, 16,4 trilyon dolarlık global ticaretin yaklaşık % 4’ünü oluşturuyor.. Örgüt fert başına milli geliri 20 yılda iki katına çıkartmış.

20 yıl önce  20 milyar dolar seviyesinde olan üye ülkelerin ticaret hacmi bugün 120 milyar dolara ulaşmış. Bu zirvede üye ülkeler 2018 sonu için ticaret hacmini 500 milyar dolara çıkartma kararı aldılar.

Şark cephesinde durum bu. Garp cephesinden ise olumsuz haberler gelmeye devam ediyor. ABD terör örgütü PYD’ye, DEAŞ’ın Rakka’dan çıkartılması konusunda verdikleri destek için teşekkür etti.

Tabi içeride ve dışarıda bunlar yaşanırken, Ankara’da bir başka gündem daha vardı.. Ankara, Bursa ve Balıkesir belediye başkanlarının istifası bekleniyordu ama beklenen olmadı. Bu arada, Şaban Dişli Genel Başkan Danışmanlığından ayrıldığını açıkladı. Hafta başında durumun netleşmesi bekleniyor.

İlk kez değişim taleplerine karşı parti içinden tepki geldi. Bu krizin önümüzdeki günlerde nasıl çözüleceğini göreceğiz, ama muhalefet bu süreci bir şekilde AK Partiyi yıpratmak için kullanacak. İstifası istenen kişiler hakkında nasıl bir işlem yapılacağı konusunda farklı görüşler var. Ya istifa edecekler ya görevden alınacaklar. Tabi bu arada belediye başkanları partilerinden istifa da edebilirler. Belediye Meclisinde grupta bölünme olur mu, olursa ne olur, o da ayrı bir konu. Belediye Meclisi görevden alabilir, İçişleri Bakanlığı görevden alabilir. Haklarındaki denetleme kurulu, müfettiş kararları, şikayetler değerlendirilerek yargı yolu işletilebilir.. Direnen kişilerle ilgili iddialar çerçevesinde sanık sandalyesine de oturtulabilirler. Geçmişteki para ilişkileri, banka hesapları ortaya dökülebilir.. Gizli kalmış, üstü örtülmüş işler gün yüzüne çıkartılabilir..

Bundan sonra her şey mümkün. Çünkü görevden alma bekleniyordu ama böyle bir direniş beklenmiyordu.. Erdoğan ise konu ile ilgili olarak açık, kesin ve net bir şekilde konuştu.

Bu direniş bundan sonraki adımlar için de yol gösterici olacak..

Tabi tabanın bu konuda nasıl bir tepki vereceğine de bakmak gerek.

Bir defa AK Parti karşıtı lobi ve muhalefet bu işi değerlendirmeye çalışacaktır.

Bu olay, seçimlerde aday belirleme sürecinde de etkili olacak.. Ben bu olayın parti, belediyeler, siyasiler ve bürokratlar açısından hem tasfiye sürecinde, hem de bundan sonraki atamalar ve aday gösterme konusunda ciddi etkileri olacağını düşünüyorum. Daha radikal bir değişim süreci yaşayacağız.

Ben bu direnmenin de manidar olduğunu düşünüyorum. Bu direnme kararı tek başına ya da sadece görevden ayrılması istenenlerden ibaret bir karar olmadığını düşünüyorum. Bunları destekleyen, kışkırtan gruplar da var. Pazartesi birçok şeyin netleşeceğini düşünüyorum.

Zaten ortalık toz duman, bir de bu işler sinir bozuyor ve kabak bunların başına patlayabilir. Yani fatura bunlara çıkabilir..

Irak, Suriye konusu hâlâ kanayan bir yara. Düşünsenize, ABD, Irak’ı işgalinin ardından bölgeye “sömürge valisi” olarak Brett McGurk diye birini atamış. O günden bugüne, 14 yılda Şiilerle Sünniler bu atamadan sonra birbirine düşmüş. DEAŞ rezaleti yaşanmış. PKK ve PYD’ye silah, eğitim, para verilmiş. Adamlar müttefiklerine satmadıkları bir silahı, bir terör örgütüne cömert bir şekilde hibe ediyor. “McGurk operasyonu” sonucu, bölgede 3 milyondan fazla insan hayatını kaybetmiş. Bunlarla mı uğraşacaksın, FETÖ ile mi, terörle mi?

İddiaya göre, “Haseke, Münbiç, Ayn el-Arab, Tel Abyad ve Tabka’da kurduğu eğitim kampları ve ABD’den özel olarak getirtilen uzmanlar tarafından 30 bin PKK’lıya eğitim verdiren McGurk, Suriye’nin federal bölgelere ayrılması için de yoğun çaba harcıyor. Askeri eğitimler yanında Kandil ve Haseke’den seçilen 700 kişilik özel ekibe ‘ekonomi’, ‘devlet idaresi’, ‘uluslararası ilişkiler’, ‘mahalli yönetim’ ve benzeri konularda ders verilmesini de sağlayan McGurk’ün tek hayali sözde ‘Birleşik Kürdistan’. Bernard Henry Levy, Peter Galbraith, Bernard Kouchner ve Zalmay Halilzad ile sık sık buluşan McGurk, Irak anayasasının yazıldığı dönem Peşmerge ve PKK lehine birçok maddenin de anayasada yer almasını sağladı.”

Erdoğan D8 Zirvesi dolayısı ile içerideki ve dışarıdaki bir takım mihraklara karşı sert mesajlar verdi. “Dünya 5’ten büyüktür” dedi, İslam karşıtlığından sözetti, ABD ve AB’yi eleştirdi, Myanmar’dan sözetti ve dedi ki; “Sömürgecilik üzerine kurulan, insanları görünmez zincirlerle köleleştiren, sınırsız tüketime dayalı, insanı metalaştıran bir düzenin ilanihaye devam etmesi düşünülemez. Dün sanayileşme adına kurdukları sömürge düzenini bugün demokrasi adına sürdürenlerin yüzlerindeki makyaj dökülüyor”. Ve sonunda da birlik olmaya çağırdı.

Şimdi bizim üniversitelerimizin, STK’larımızın, yerel yönetimlerimizin bu konuda seferber olması gerek. “Söz”ün eyleme dönüştürülmesi gerekiyor. Eğer bizler görevlerimizi hakkı ile yapmayacak olursak, Suriyelerin başına gelen bizim de başımıza gelebilir.. Onun için bu dava ötekilerin değil, bizim kendi davamızdır. Geç kalmayalım, acele de etmeyelim. Unutmayalım; bizim boşa harcayacak 1 kuruş paramız, boşa geçirecek bir saniye zamanımız yok. Bu süreçte cahil, hain, ahmak ve korkaklara dikkat.

Selam ve dua ile. 

yeniakit

Bu yazı toplam 776 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar