Paralel yapıyı savunmak Mazlumder'e mi kaldı

Paralel yapıyı savunmak Mazlumder'e mi kaldı

17 Aralık darbesi başarılı olsa bugün birçok yöneticisi cezaevinde olacak Mazlumder, tuhaf bir açıklama yaparak paralel yapıya yönelik operasyonları eleştirdi. Mazlumder, gözaltındaki şüpheliler ve avukatlarının adliyeyi kilitlemelerini bile bile mahkemey

7 Aralık darbesi başarılı olsa Mazlumder yöneticisi birçok isim bugün Selam örgütü üyesi oldukları gerekçesiyle cezaevinde olacaktı.

Fakat aynı Mazlumder, paralel yapıya yönelik 22 Temmuz operasyonunda 'adil yargılanma hakkı'nın ihlal edildiğini tespit eden tek sivil toplum kuruluşu oldu. Mazlumder, gözaltı sürelerindeki tartışmaların avukat ve şüphelilerin adliyeyi kilitlemesinden kaynaklandığını bile bile mahkemeyi suçladı.

İşte Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Arif Koçer imzalı açıklaması:

22 Temmuz 2014 gününün ilk saatlerinde bir kısım Emniyet mensubuna yönelik İstanbul merkezli operasyon gerçekleştirilmiş ve 49 polis memuru gözaltına alınmıştır. 29 Temmuz 2014 gecesi, gözaltına alınan 49 şüpheliden 38'inin serbest bırakılmasına, 11 kişinin tutuklanmasına karar verilmiştir. Serbest bırakılan 38 şüpheliden 8'i hakkında yurt dışına çıkma yasağı konulmuş, 17 şüphelinin ifadesi alınmadan dosya üzerinden serbest bırakılmasına karar verilmiştir.

Usulsüz dinleme, resmi belgede sahtecilik, sahte delil üretmek ve casusluk gibi ağır / ciddi suçlamalar atfedilen şüpheliler hakkındaki soruşturma işlemlerinde 'Adil Yargılanma Hakkı'nın ihlali niteliğindeki yargı sisteminin kadim sorunları bir kez daha yaşanmıştır.

Kanunlar veya uygulayıcılar ne kadar değişirse değişsin, pratik değişmemekte; yargının bağımsız ve tarafsız işleyişine dair şüpheler ortaya çıkmakta, şüphelilere suçlu muamelesi yapılmakta, medya üzerinden masumiyet karinesinin ihlali, yargılama makamlarını etkileme çabası, Gözaltında kötü muamele, gözaltı sürelerinin aşılması ve benzeri sorunlar yaşanmaya devam etmektedir. Soruşturma ve kovuşturmadaki usulsüzlük ve hukuka aykırılıklar adil olmayan bir yargılamaya neden olmakta, sonuçta verilen nihai hükmü de hukuken sakat hale getirmektedir. Bu nedenle, soruşturmanın başından kovuşturma sonuna kadar bütün aşamalarda adil bir yargılamanın tüm güvenceleri sağlanmalıdır.

Bahse konu operasyonda şuphelilerin dört gün yasal gözaltı süresinden sonra, bir eşya gibi "muhafaza altına alınarak" özgürlüklerinin kısıtlı tutulmaya devam edilmesi suretiyle savcılık ve sorgu işlemlerinin sürdürülmesi kabul edilemez. Şüpheli olarak gözaltına alınanlar hakkında mümkün olan en kısa sürede karar verilmesi gerekir. Devlet, özgürlüğünü kısıtladığı kişiler hakkında en kısa sürede serbest bırakılma veya tutuklama yönünde bir karar verilmesini sağlamak ve gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Günler süren ve gece gündüz demeden yapılan sorgunun, tek bir hâkim tarafından yürütülmesi, hem şüpheliler hem de sorguyu yapan hâkim için hak ihlalidir.

Adil bir yargılamanın en büyük güvencesi mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olması, hiçbir kişi ve kurumdan talimat almadan görevini yapması ile 'Masumiyet Karinesi" ilkesine riayettir. Medya üzerinden propagandaya dönüşen şüphelilerin lehinde ve aleyhindeki yayınlar ile politikacıların gözaltındaki şüphelilere ve soruşturmaya ilişkin açıklamaları, bu ilkeleri ihlal etmiş ve soruşturmaya gölge düşürmüştür. Şüpheli kişilerin henüz yargılama yapılmadan suçlu ilan edilmeleri, adil bir yargılama beklentisini ortadan kaldırmaktadır..

Şüphelilerden bazıları, iddia edildiği gibi, geçmişte, hukuksuz veya usulsüz işlemlerde yer almış olsalar bile; aynı usulü onlara karşı yürütmek hak ihlalidir.

Adil yargılanma ve masumiyet karinesi ilkesi sadece kağıt üzerinde kalan ilkeler olmamalıdır.

Geçmişte yapılan hak ihlallerini misli ile yapmak ve bunu meşru göstermeye çalışmak yeni mağduriyetler doğurmakta ama eski mağduriyetleri de ortadan kaldırmamaktadır.

Esas olan bu ihlalleri doğuran mekanizmaları sorgulamak, denetlemek ve bir daha aynı hak ihlallerinin meydana gelmemesi için gerekli yasal düzenlemeleri ve güvenceleri sağlamak olmalıdır. "Usul esasa mukaddemdir" düsturunun çiğnenmesi davanın özune zarar vermekten başka bir işe yaramadığı gibi yeni mağduriyetler ve yeni intikam duyguları da oluşturmaktadır.

MAZLUMDER olarak esas sorunun, İstiklal Mahkemeleri'nden, Yassıada'ya, Sıkıyönetim Mahkemeleri'nden, DGMlere, Özel Yetkili Mahkemeler'e dek uzanan, siyasetin ve vesayetin yargıyı bir tedip aracı olarak görme alışkanlığına dayalı mekanizma sorunu olduğuna inanıyoruz. Bu sorun ile yüzleşerek, insan hakları ihlali doğuran sistemin değişmesi ve değiştirilmesi gerektiğini belirtmek istiyoruz. Bir dönem sistemin sahibi gibi görünen ve ihlale neden olanların bir süre sonra aynı sistemin mağduru olduğu tarihi gerçeğini hatırlatarak, usul, hukuk ve adaletin herkes için her zaman savunulması gerektiğinin altını çizmek isteriz. Hakkındaki suç isnadı ne olursa olsun, herkesin adil bir şekilde soruşturulması, yargılanması en başta gelen haklardandır. Aksi halde, adalet adı altında zulüm dağıtılmaya devam edilir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur..

YENİ ŞAFAK