Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Özgür kadın

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi ideolojisi batılılaşma projesini içselleştirmiş bir modernizasyon çabasına karşılık gelir. Kemalizm buna binaen doğmuştur. Bu projenin merkezinde, Türkiye’yi istisnai bir duruma sokmayan bir özellik olarak, kadınlar önemli bir yer almıştır. Ulus-devletlerin inşasında kadın üzerinden yürütülen projeler Türkiye’ye has değildir, dünyanın birçok yerinde kuruluş aşamasında karşımıza çıkan bir durumdur. Bu nedenle ülkemiz bu konuda bir istisna teşkil etmez diyorum. Cumhuriyetin üretmeyi hedeflediği kadın da merkezde konumlandırılmış, hakkında bir dizi sosyal mühendislik girişimi gerçekleştirmek hedeflenmiştir.

Literatüre baktığımızda görüyoruz ki dönemin ileri gelen kadın grupları ilk başlarda o günün havası ile örtüşen bir şekilde eşitlik, haklar ve özgürlükler furyasına kendilerini kaptırmış, yayından fırlamış bir ok misali, hızla ilerleyecekleri hayaline kapılmışlardır. Cumhuriyet de onların bu düşüncesini besleyecek gerekli kanuni düzenlemeleri yapmıştır. Ondandır ki böyle bir hayale kapılmış olmalılar. Oysa ileriki yıllar ve geçen onyıllar sonunda görülen odur ki resmi ideoloji aslında kadınlara her türlü hakkı bahşetmemiş, onları kamusal alanda bir miktar görünür kıldıktan sonra ataerkil toplumsal normların bünyesinde kalmaya mecbur bırakacak düzenlemelere imza atmıştır. Bunun sonucu olarak da mesela Kadınlar Fırkası kapatılmıştır. Hem de Atatürk’ün ta kendisi tarafından.

Yani cumhuriyet kadın konusunda ikili bir siyaset gütmüştür. Daha doğrusu ikiyüzlü bir siyaset… Bir taraftan kadınların ağzına inkılaplarla bal çalmış, diğer taraftan ilerlemelerine engel olacak uygulamaları hiç çekinmeden yürürlüğe koymuştur. Bir taraftan erkekle toplumsal hayatta yan yana yer göstermiş, diğer taraftan ev içi sorumlulukların öneminin altını çizerek kadına evinin yolunu göstermiştir.

Tesettürü yasaklamamış ama yasaklamaktan beter etmiş, Salcı Bacı’yı ipte sallandırmış, Batılı görünümlü Türk kadınlarını yere göğe koyamamıştır. İnönü’nün eşi Mevhibe İnönü, Paşa’sını modern bir cumhuriyet kadını olarak karşılamak adına ağlaya ağlaya başını açmak zorunda kalmıştır mesela.

Buraya, Edirne’de dikilen Özgür Kadın heykelinden geldik. Heykel, Türk Kadınlar Birliği tarafından Bulgar bir heykeltıraşa Cumhuriyetin ilanı kutlamaları çerçevesinde yaptırtılmış. Görür görmez, kadının meta olarak kullanıldığı reklam endüstrisini hatırlatan ölçülere sahip heykelin, tesettürünü atıp modernleşen bir cumhuriyet kadınını cismediyor olduğunu farkediyorsunuz. Yani Cumhuriyet, kadının batılı görünümüne indirgenmiş durumda.

Ülkesinde kadınlarının yüzde yetmişe yakınının başını örttüğü gerçeğini göz ardı edince Türk Kadınlar Birliği, kendilerinin ne denli Türkiye gerçekliğinden de uzak olduğunu dışarıdan yardım almadan, çaba sarfetmeksizin göstermiş oluyor aslında. Daha da önemlisi, bunun da ötesinde, Türkiye’nin başını örten Müslüman kadınlarına da hakaret ediyor. Bu neden önemli? Bu hakaretle muhataplarında bir değer kaybı söz konusu olmuyor. Bilakis onlar başlarını Türk Kadınlar Birliği mensupları beğensin, onları takdir etsin diye örtmüyorlar. Onların tek hedefi Allah’ın rızası. Hal böyle olunca, tesettürlü kadına olan bir şey yok ortada. Oysa bu hakaretin sahipleri kendilerini küçültüyorlar. Ne denli arkaik olduklarını dünyaya kendi elleriyle ilan ediyorlar. Böyle bir dar kapasiteliliğe ancak faşizmin hâlâ kol gezdiği tek tük yerlerde rastlanabilir.

yeniakit

Bu yazı toplam 937 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar