"OYUMUZLA MÜSLÜMANLARI DESTEKLEMELİYİZ"

"OYUMUZLA MÜSLÜMANLARI DESTEKLEMELİYİZ"

İlahiyatçı Ali Rıza Demircan, sitesinden yayınladığı açıklamada "Oy vermek şirktir" görüşüne karşı çıkarak Müslümanların oy vermekle yükümlü olduğunu iddia etti.

İlahiyatçı Ali Rıza Demircan, sitesinden yayınladığı açıklamada  "Oy vermek şirktir" görüşüne karşı çıkarak Müslümanların oy vermekle yükümlü olduğunu iddia etti.
 
Demircan'ın açıklaması şöyle: 
 
"Şanı Yüce olan Allah, muhataplarımız arasında ayırım yapmadan bize “Sözleriniz ve sözleşmelerinizin gereğini yerine getiriniz.” (Maide 1, İsra 34) buyuruyor.
 
Biz yaşadığımız ülkemizle vatandaşlık görevlerini yerine getireceğimiz hususunda sözleşme yapmış konumundayız. Oy kullanma da bu görevler arasındadır. Ancak biz müminler Rabbimizin buyruğu gereğince Allah'a isyan olabilecek işlerde itaatle yükümlü değiliz. (Ahzab 48,) Peygamberimizin diliyle ifade edersek: ”Allah'a isyan huşusunda kullara itaat yoktur." ( Müslim İmare 8)
 
"ALLAH'A İSYAN EMREDİLMİYORSA OY VERMEK BİR YÜKÜMLÜLÜKTÜR"
 
İslâm karşıtı kişilere oy vermek gibi Allah'a isyan nitelikli bir işleme zorlanmadığımıza göre oy verme şeklindeki İslâmî nitelikli vatandaşlık görevimizi yerine getirmekle yükümlüyüz. Kaldı ki İslamî çizgide haklarımızı ve özgürlüklerimizi gereğince kullanabilmek için bizim gibi inanan ve İslâm'a bağlılığı olan insanları oylarımızla desteklemek Tövbe Sûresi'nin 71. ve Maide Sûresi'nin 55. ayetlerinin gereğidir. Çünkü bu âyetlere göre biz, bizi temsil ve adımıza hukuken tasarruf etme hakkını yalnızca onlara verebiliriz.
 
"OYUMUZLA MÜSLÜMANLARI DESTEKLEMELİYİZ"
 
Demokrasi aslında kâfirlik ve münafıklık türlerinden biri olan seküler düzenlerden biri veya İslam değildir. Laik düzenlerinden birini veya İslâm'ı seçme yöntemidir. İçinde yaşadığımız demokratik laik düzen içinde ve mevcut imkânlar çizgisinde biz mümkünse oylarımızla namazlı, zekâtlı ve alanlarında bilgili-liyakatli müminleri seçmek ve onlar aracılığıyla yönetime esas olacak insan doğasıyla uyumlu insancıl yasaları oluşturup uygulatmaka yükümlüyüz. (Maide 55;Tövbe 71; Nisa 58; A.İmran 159)
 
Demokratik, laik hukuk düzeni olan ve İslâm'ın toplumu yönlendirici yasalarına kapalı olan ülkemizdeki şartlar malumdur. Biz seçimlerde İslâm ile sekülerizm/laisizm arasında tercih yapmıyoruz. Adaleti dışlayarak zalime destek de çıkmıyoruz.
 
Biz, İslam dışı bir düzende haklar ve özelliklerimize saygılı olacak ve İslâm'a yöneliş imkânlarımızı geliştirecek insanları seçeceğiz. Yükümlülüğümüz de gücümüzle sınırlıdır.
 
Aslında seçeceğimiz insanlar, bize karşı zalimleşmeyecek, hukuki ve sosyal adalet için atılım yapabilecek adaletli kâfirler de olabilir. Ama hamdolsun Rabbimizin egemenliğini tanımayan insanlara ihtiyacımız yok.
 
Değil Müminler İnkârcılar Arasında Bile Ayırım Yapmalıyız
 
Mutim b.Adî, İslam karşıtı Mekke ulularında biriydi ve Müşrikti/ Allah'ın yasalarıyla insan üzerinde de egemen olduğunu kabul etmeyenlerdendi. Ama Peygamberimize ve ilk Müslümanlara karşı zalim değildi. İnsaflıydı. Mekke yönetiminin uyguladığı ambargoyu delerek gizlice gıda yardımı yapanlardan ve daha sonra ambargonun kalkması için arkadaşlarıyla mücadele veren kişiydi. Pegamberimiz (s.a.) Taif dönüşünde onun himayesine sığınarak Mekke'ye dönebilmişti. Bedir savaşından önce öldü.
 
Bedir savaşında Mekke ulularından 70 kişinin esir alınması sonrasında onlar için Medine'ye gönderilen Mekke heyetinde Mutim'in oğlu da vardı. Allah şanını artırsın Peygamberimiz derin bir vefa sergileyerek oğluna şöyle demiştir: Eğer baban sağ olsaydı ve Mekkeli esirler için aracılık yapsaydı onların hepsini bırakırdım.
 
Bizi temsil edecekler arasında Müslümanlar olmasaydı dahi biz kâfirler içinden haklarımız ve özgürlüklerimize saygılı olanları oylarımızla seçmekle yükümlü olurduk. Peygamberimizin sahâbilerini Habeşistan'a göndermesinin sebebi de kralının adaletli olmasıydı.
 
Peygamberimiz gençliğinde zalimlere karşı insaflı müşriklerin oluşturduğu Erdemliler İttifakı'na katılmaktan ötürü Peygamberliği döneminde bile iftihar etmemiş miydi?""