On İki Ayın Fravunu

On İki Ayın Fravunu

Halk, Oniki Ay''ın Firavunlar''ını, Hamanlar''ını, Karunlar''ını, Belamlar''ını iyi tanımalıdır.

On iki ayın Fravunu
 
İbrahim Küçük / Tevhidhaber.com
 
Popülizm(Popülizme), Fransızca kökenli bir kelime olup mana olarak; "Halkçılık" ifadesini karşılasa da dilimize anlam kaymasına uğrayarak girmiş ve daha çok "Halk yardakçılığı, Halk avutmacılığı" şekillerinde anlam kazanmıştır. Popülizm, kelimenin orijinal manasıyla ve Batı felsefesi diyalektiği ile şöyle bir tanım üzerine oturacaktır: "Halk kendisi hakkında faydalı ve zararlı politikaları üretmekten yoksundur. O halde elit tabaka bu ulvi(!) görevi üstlenerek halkını daha müreffeh günlere taşımalıdır." Kendi toplumumuz açısından değerlendirdiğimizde mevcut anlam kayması gayet de isabetlidir. Ancak bizim toplumumuz henüz sorgulama ve çelişkileri çözme kemaline ermediği için popülizm, halk yardakçılığı seviyesine ulaşamamış daha çok halk avutmacılığı kulvarında seyretmektedir. Çünkü bizim toplumuzda halk avutucuları henüz rejim yardakçıları makamındadır. Halkın sorgulama yeteneğinin gelişmemesi ve çelişkileri yakalayabilmek için elzem bilgi birikim donanımlarından yoksun kalması için gerek medya eliyle gerekse kurumlar eliyle faaliyetler yürütülmektedir.
Halk avutmacılığı özellikle medya vasıtası ile sürdürülmekte, halk bir çok yönden kuşatılarak elitin ve rejimin arzu ettiği yöne doğru adeta "koyun psikolojisinde sürülmektedir. Manevi değerlerden yoksun bir nesil yetiştirilmekte, eşya ve madde karşısında kişiliğini yitirmiş, geçer akçe ölçüleri tamamen değişmiş kitleler vücuda getirilmiştir. Nefislerin mutmain olması üzerine değil de nefislerin mutlu olması üzerine üretilen bu politikalar halkın dünya ve ahretini berbat edecek nitelikte üretilerek egemen güçlerin çarklarını halkın alın teri ve gözyaşları ile yağlayarak daha bir sessiz sedasız ezici dönüşünü gerçekleştirmektedir. Ezici öğütücü çarkların dişlileri seçilirken gerektiğinde tüm kutsallar, insani değerler ince bir torna ayarı ile kullanılmaktadır. Yaratıcının mayaya yüklediği ahlaki değerler, özgür kişilik vasfı, hayvanlardan insanı ayıran ruh azizliğine erme arzusu, nefse tapınmama, eşyayı eşyadan öteye taşımayıp gereği gibi kullanma gibi tüm güzel hasletleri öğütücü popülist çarkların dişlileri arasında bırakarak insan posasına dönüştürüp tek tip bireylerden oluşan halklar vücuda getirip dilediği gibi yöneten egemen güçler bu statülerini koruyabilmek için her entrikayı denemiştir denemektedir. Hele bir de halkın geleneksel de olsa "İslami" kırıntısalları mevcut ise popülizm üzerinden iktisadi ve siyasi yönlendirmeler rahatça ivme kazanacaktır.
 
"Halk kendini dünden daha mutlu ve refahta hissedecek, iyi günlere az kaldı" avuntusu ile egemen güçlerin arzusu doğrultusunda harcanıp biten ömürler yığını gizli bir piramit gibi köy ve şehirlerde semaya yükselecektir. Tıpkı şeytanın Hz. Havva''yı daha iyi günlere ve sonsuz mutluluk vadi ile yasak ağaca yaklaşmaya ikna ettiği gibi şeytan işbirlikçileri de aynı metot ile halkı olmadık vaadlerle verimsiz arazilere sürmekte, yasak mahsullere bulaştırarak gerek bedeni gerekse ruhi çıplaklıklarına zemin hazırlamaktadır. Dayatma, ikna etme ve değerler erozyonu oluşturarak halk''a "şu dili konuşacaksın, şu görüşü benimseyeceksin, şu kıyafeti giyeceksin, şöyle düşüneceksin, 51 namussuzun 49 namusluyu yönetebildiği bir sistemi İslam ile özdeşleştirip(haşa) en iyi sistem kabul edeceksin enjektesi yapılır. Bunlarla da mutlu olacaksın mutlu olamıyorsan "sabret iyi günler ileride" politikasını hazmedeceksin. Ve bu "hazmettirici" zorbalık ilköğretimden tutunda gazeteler, tv dizileri ve resmi ideoloji din kurumlarına kadar tam bir kuşatıcı sistem üzere işlemeye devam edecektir. Hatta öyle ki; sözde komedi tarzında kurgulanmış bir tv dizisinin repliğinde geçen bir espri anında arka planda efekt olarak beliren kahkaha sesleri sanki halk''a "sen bu espriyi anlayamamış olabilirin burası gülmen gereken yer, haydi gül" komutu gibidir.
 
Halk avutmacıları bir yandan medya eliyle halkın gitmesi gereken yeri sözde aydınlatarak işaret ederken "resmi din" kurumları eliyle de gerekli manevi tazyik sağlanarak arzu edilen hedefe doğru kitleler yönlendirilmeye devam eder. Haramlar(!), en kötüler, en iyiler belirlenir ve buna göre popülist yaklaşımlar şekillenir. "Onbir Ay''ın sultanı" gelir ve 100 gr. dindarlaşmak gerekir ve sonra "onbir Ay''ın sultanı" gider oniki Ay''ın firavunu ahkamını sürdürmeye devam eder. Bu gün için en kötü alışkanlık sigara ilan edilir-ki kötüdür- filmlerde sigaralı sahneler buzlanarak verilirken zina sahneleri, içki sahneleri, cinayet sahneleri, yalan söyleme sahneleri, kumar sahnelerinde herhangi bir buzlama veya uyarı söz konusu değildir. En kötü en ve en iyinin haram ve helalin ölçüleri birbirine girmişken vaazlar bile neredeyse bu şekle uygun hale dönüşüverir. Hangi öldürülenin hangi makamı elde ettiği dahi bu tarzda belirlenecektir. Ahiret''i olmayan bir ideolojinin uhrevi bir kavramı "resmi din" fıkhıyla(!) çelişkisini sorgulayamayan halk, önlerine dikilmiş kutsal donelerle süslenmiş putları fark edemeyerek bir yandan siyasi piramitlerin pişmiş tuğlaları olarak yükseltideki yerini alırken bir yandan da küresel kapitalist kuşatılmışlık altında inim inim inleyerek maddeye ulaşma adına vazgeçilen tüm ahlaki değerler manzumesinin gittikçe derinleşen çukurunda kokuşmuş bir çamur zerresi olarak alçaltıdaki yerini alacaktır.
 
Tevhidi ıslah ve mutmainlik bahçesine kavuşamayan mustazaf popülizm kurbanları " Kalpler ancak Allah''ı zikretmekle (tesbihat, kulluk ve gündemde tutmak) mutmain olur " hakikatini idrak etmediği sürece ya bir dinsizin çorak tarlasında dünyevi kapitalizme ulaşacağı vaadi ile avunacak yada Tevhid''den uzak sahte bir "dindar" softanın uhrevi kapitalizmi ile zillete boyun eğerek kendisini mutlu hissedecektir.
 
Halkın bu girdaptan kurtulabilmesinin tek yolu; kendisine popülist vesveseler fısıldayan hannasın şerrinden, rabbi ile arasındaki düğümlere, bağlara büyücü göz boyacı edası ile çeşitli efsunlar serdeden sahte mutluluk satıcılarına rağbet etmeyerek Rabb, Melik ve İlah olarak Allah Teala''ya teslim olup, Rahman''ın vahiy kalkanına sığınarak nebevi kurtuluş reçetelerinde bireysel ve toplumsal hastalıklarına şifa aramasıdır. Halk, Onbir Ay''ın sultanını nasıl ihya edileceğini öğretenlere, "niyet ettim cumaya uydum kalabalığa" mutluluğunu sunan "resmi din" öğreticilerine, siyah ışıkları ile sözde yol aydınlatıcı ve yönlendiricilerinin gerçek kimliklerini keşfedip Kur''ani sorguyla Oniki Ay''ın Firavunlar''ını, Hamanlar''ını, Karunlar''ını, Belamlar''ını iyi tanımalıdır. Bu sorguyu yapamayanlar İbrahimi ve İsmaili tarzda aktivite kurbanlardan ve kurban edicilerden olamayıp firavni piramitlerin daha çok yükselebilmesi için ilah edinilmiş nefislere sunulan pasifize kurbancıklardan olacaklardır. 
 
Arşiv