Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ömrümüzün “bereket”iniyok etmeyelim!

15 Temmuzdaki o tankla, F-16 ile halkın üzerine ateş eden hain de namaz kılıyordu, hatta su verdiğinizde çömelip 3 yudumda içiyordu.. DEAŞ’lılar da namaz kılıyor, Haçlılar da “Kutsal yolculuk” için ölüyor, öldürüyordu. Myanmarlı Budist rahipler de bir anda birer su katılmamış katile dönüşebiliyorlar.. Dünyaya barış getirmek için devrim yaptığını sanan Marksistler, ya da ırkını yüceltmek için yola çıkan faşist, serveti Tanrının çalışkan akıllı insanlara ödülü olarak gören kapitalist de öyle. Beyaz adam Kızılderilileri öldürürken, kara derilileri köleleştirirken aslında insanlaşma aşamasını tamamlamamış maymunları adam etmeye çalışıyordu aklınca. 28 Şubat’ın ikna odasındakiler de aynı lanetolasılar değil mi idi!

Bugün şunlar medyaya çıkmasın, ihaleyi şunlar alacak, şu makama şunlar gelecek diyenler de, eğer bu işi yaparken Allah’ın rızasına dayalı, ehliyet ve liyakat, “Hak” mefhumu yerine kendi çıkar ve ihtiraslarını tatmin etmek için çabalıyorlarsa, bu aşağılık “belhum adal”lerin debelendiği yer cehennem çukurlarından bir çukurdan başka bir yer değildir.

Onlar, kendilerini vazgeçilmez görüyorlar. Onlar olmasa yeryüzü fesada uğrayacak sanki. Çünkü onlar haşa, Allah’ın yetmeyen gücüne güç desteği vererek ülkeyi ve toplumu kurtarıyorlar..

Allah’tan başka bir kurtarıcı, hidayete erdiren yok! Herkes için yaptığının karşılığı vardır, “Misgale zerretin hayran yerah ve misgale zerretin şerran yerah”.

Her şey O’nun iradesi içindedir. Şeytan da! ABD de, İsrail de. O “ol” der ve olur. O, denizleri yaran ve içinden insanları geçirendir. O, kuş sürülerine fil ordularını yem edendir, O. uzakları yakın edendir. O, kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan edendir. O, denizi yarıp geçen Hz. Musa değil mi idi, Tih çölünde kavminin başında 14 günlük yolu 40 yılda geçiren.

Hz. Ali “Allah’ın arslanı”, ilmin kapısı değil mi idi! Ne oldu. “Kasımpaşalı Tayyip”i Beştepe’ye Cumhurbaşkanı yapan da O’dur, Hz. Ebu Zer’i acından öldüren de. Bakın babanız peygamber olsa size faydası yok. Sonunda, din günü, kimsenin kimseye hiçbir faydası olmadığı bir günde yalnız başımıza imtihan olacağız. Bizi kurtaracak olan O’dur O! Ve O’nun da şartı bellidir:  O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olacağız. Çünkü O, “bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir” O dirilten, öldüren, yoktan vareden, kadere, rızka ve ecele hükmedendir.

Allah iradesini gerçekleştirmekte kimseye muhtaç değildir. Biz O’nun rızasına talibiz. Ve bizler, ya yaptıklarımızın karşılığı olarak, ya da bir imtihan gereği olarak, Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan olacağız.

Unutmayalım ki, Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından da daha zor bir iş yoktur.

İnsanların, hayvanların, bitkilerin, cemadatın, toplumların, halkların, ülkelerin, yıldızların rotası, rızkı, eceli, kaderi bellidir.. O ezelden sahip olduğu bilgi ile onları öyle yarattı. Biz sadece iradi olarak yapıp yapmadıklarımızdan, söylediklerimizden ve söylememiz gerekirken söylemediklerimizden sorumluyuz. Biz rızaya ulaşmak için çaba göstereceğiz. Çünkü O’nun rızasındadır ebedi saadetin anahtarı ve biz O’nun derdinde olmamız gerek.

Biz O’nun rızasına giden yoldan ilerlersek cennete ulaşacağız. Yoksa kendi heva ve heveslerinizin uğrunda yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayatın, güç ve saltanatın, servetin peşinde koşarsanız varacağınız yer kaçtığınızı sandığınız yerdir. Cehennem kapısıdır orası. Aman dikkat, şeytan sizi Allah’la aldatmasın ve unutmayın ki, Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir..

Politikacılar, makam sahipleri, makam sahiplerine danışmanlık yapanlar, servet sahipleri size oraya nasıl geldiğinizin ve orada ne yaptığınızın, kapalı kapılar arkasında kimlerle hangi pazarlıkları yaptığınızın hesabının sorulacağı bir gün var. Sizi gören, duyan, kalplerinizden geçenleri bilen, kadere, rızka ve ecele hükmeden ve hüküm sahibi bir Allah var! Ve bir gün herkese yaptıklarının hesabını soracak olan bir Allah. Mazlumların intikamını alacak olan bir Allah, hırsızların, rüşvetçilerin, haksız mal ve makam edinenlerin, helalleri haram, haramları helal edenlerin yaptıklarının hesabını soracak olan bir Allah!

Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istiyor, ama peki biz ne yapıyoruz. 

Hep kâfirler, Siyonistler aklımıza geliyor günah deyince. O “yeryüzünce bozgunculuk yapmayın” dendiğinde, “biz ancak ıslah edicileriz” diyen tarihteki örneği bugün siz hiç mi üstünüze almıyorsunuz. Yoksa siz de “tarihselci” misiniz? Ve bu ayetleri okuyup üflemekle Allah’ın rızasına kavuşacağınızı mı sanıyorsunuz. Yanılıyorsunuz. Sakın farkında olmadan kaçtığınızı sandığınız şeye doğru mu koşuyorsunuz!

Unutmayın, rivayet edilir ki, lanetlenmiş olan Belam, Hz. Musa ve Harun’dan sonra Tevrat’ı en iyi bilen kişilerden biri idi. Çaldıklarınızdan cami yaptırarak, Hacca giderek günah defterinizi sildiremezsiniz. Haksız şekilde elde ettiğiniz diploma, makam ve servetle yaptıklarınız hayır olmaz. Yaptığınız işin bereketini yok eder o işler.

Kimseye ilahlık taslamayın, Rab’lik de taslamayın. Kimseyi de Rab ve İlah edinmeyin.. Arz-ı ihlas ettiğiniz makam neresi ise İlahınız ve Rabbiniz O’dur. Din ve devlet büyüklerini, servet ve makam, güç sahiplerini İlah ve Rab edinmeyin. Kimseye de İlah’lık ve Rab’lik taslamayın. Nefsinizi de İlah ve Rab edinmeyin. “İlahımız ve Rabbimiz Allah’tır” deyin!

Bakıyorum da, sanki sahip olduğumuz şeyler, imkanlarımız çoğaldıkça ruhaniyetimiz azalıyor gibi.. Evet, Allah bizi dünyaya gönderdi, malımız, mülkümüz de olacak. Ama O’nun rızasına uygun şekilde ve ölçüde. Ve O’nu Allaha KURBAN etmeye nefsimiz hazır değilse bu mal, mülk, makam, şöhret, her neyse o, o şey şeytanın bizdeki nişanına dönüşür. KURBAN’ın asıl manası budur. Yoksa kestiğiniz hayvanın eti, kanı, derisi Allah’a ulaşacak değildir. Allaha ulaşacak olan takvanızdır. Malınızı, canınızı, sevdiklerinizi Allah yolunda fedaya hazır değilseniz, gerçekten iman etmiş sayılmazsınız. Yoksa siz “iman ettik” demekle yakanızın bırakılıvereceğini mi sanmıştınız!

Ah şu siyasetçiler ve bürokratlar. Hz. Ömer’i titreten, dizinin bağını çözen o makamın kiracıları. Şimdi bir kez daha düşünme vaktidir. Söylediğiniz her sözün ve attığınız her imzanın hesabının sorulacağı bir gün var. Ve siz servet sahipleri, kazandığınız ve harcadığınız her kuruşun hesabının verileceği bir gün var. Sahi siz memurlar, amirlerinizden mi daha çok korkuyorsunuz Allah’tan mı, ve siz patronlar Allah’ı mı daha çok seviyorsunuz, makamınızı ve servetinizi mi? 

Sahi; sen Dilipak, yazdığın her yazının her kelimesinin hesabının sorulacağı bir gün var, hazır mısın! Başkasına öğüt vermek kolay, başkalarına öğütlediğimiz şeylerin hesabının bizden de sorulacağı bir gün var. Laf ile herkese nizam vermek kolay da, eğer siz hakkınızı helal etmezseniz ve Allah beni bağışlamazsa, halim yaman! Bana dua edin lütfen. Selam ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 862 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar