ÖLÜMDEN ÖNCE TAAT ve İBADETTE ACELE ETMEK

ÖLÜMDEN ÖNCE TAAT ve İBADETTE ACELE ETMEK

Ebû Musa-i Eş'arî (r.a) ölümünden önce ibedet ve taat hususunda o kadar çaba sarfetmiş ve o kadar çalışmıştı ki...

Ebû Musa-i Eş'arî (r.a) ölümünden önce ibedet ve taat hususunda o kadar çaba sarfetmiş ve o kadar çalışmıştı ki, kendisinin bu durumunu gören yakınları, "Biraz kendine acısan da yavaşlasan, nefsine birazcık şefkat göstersen olmaz mı?" dediklerinde o, "Atlar yarış için serbest bırakıldıklarında ve varış yerine doğru yaklaştıklarında olanca kuvvetlerini harcarlar. Yeminle söylüyorum ki işte benim de ömrümden bundan daha az bir zaman kaldı." Bu olayı anlatan râvi diyor ki: Ebû Musa-i Eş'arî ölünceye kadar bu hal üzerine ibadete devam etti.

Ebû Musa-i Eş'arî hanımına diyordu ki: "Yükünü bağla, yolculuğa hazırlan. Çünkü cehennem üzerinden geçilecek bir geçit yoktur."

Halifelerden biri minberde yaptığı bir konuşmasında şunları söylemiştir: "Ey Allah'ın kulları Elinizden geldiği kadar Allah'tan (c.c) korkun. Hak yola çağrıldığında uyanan kimselerden olun. Şunu iyi bilin: Dünya insanlar için kalınacak bir yer değildir. Öyleyse onu bırakıp ebedî olan yurda yönelin. Ölüm için hazırlanın, çünkü o gölgesini üzerinize sarkıtmış vaziyettedir. Bu dünyadan göç için hazırlanın, zira o sizin için çok ciddi bir olaydır.

Dünya gibi her an noksanlaşan ve her saat yıkılan bir hedef için, en lâyık olan uzun emelli olmamaktır. Gece ve gündüzün her an önümüze getirmekte olduğu bir gaip (âhi-ret) için lâyık olan derhal ona yönelmektir.

En güzel hazırlık, kula saadet ya da azap getiren ölüm için olmalıdır.

Allah katında takva sahibi olan kimse, nefsine öğütlerde bulunan, ölmeden önce tövbe yapan ve şehvetlerini yenen kimsedir. Zira insanın ölüm saati kendisinden gizlenmiştir. Boş emelleri onun için bir tuzak olmakta, kendisine musallat edilen şeytan onu, "ileride tövbe edersin" diye oyalamakta ve işlemesi için günahları kendisine süslü göstermektedir. Bu hal insanın en gafil bir anında ölümün kendisini yakalamasına kadar devam eder.

Şu bir gerçek ki, sizinle cennet ya da cehennem arasında ölümden başka hiçbir şey yoktur. Günlerini Allah'a isyan içinde çürüten, ömrünü kendi aleyhinde delil yapan gaflet sahiplerine yazıklar olsun.

Allah bizleri ve sizleri, nimetlerinin çokluğuyla şımarma-yan, günah işlemeyerek O'na itaatte kusur etmeyen, öldükten sonra hasret ve pişmanlık içinde bırakmadığı kullarından eylesin.

Gerçekten o Allah (c.c) bütün duaları işitir. Bütün hayırlar O'nun elindedir. O dilediğini yapandır."

Müfessirlerden biri Hadîd sûresinde geçen, "...Fakat siz kendi başınızı belâya soktunuz; fırsat beklediniz; şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı Hadid 57/14 âyetini şu şekilde tefsir etmiştir:

"...Fakat sizler şehvetlere ve lezzetlere meylederek başınızı belâya soktunuz. Tövbe etmek için fırsatlar bekleyip durdunuz. Şüphelere düştünüz ve kuruntular sizleri aldattı. O çok aldatan şeytan sizleri Allah hakkında hak olmayan düşüncelerle aldattı. Nihayet Allah'ın emri olan ölüm gelip çattı."

Hasan-ı Basrî demiştir ki: "Sabredin, dişinizi sıkın; bu dünya günleri pek azdır. Sizler bekletilen bir kafilesiniz; çok geçmez içinizden biri çağrılır, o da bir yere kaçamadan çağrıya icabet eder. O halde yanınızdakilerin en iyisiyle bu dünyadan göç etmeye bakın."

Abdullah b. Mesud (r.a) şöyle demiştir: "Sizlerden sabaha çıkan her biriniz birer misafirdir. Malları ise bakması için ona verilmiş emanetdir. Misafir yoluna devam eder, emanetler ise sahibine iade edilir."

Ebû Ubeyde-i Bâcî şöyle anlatır: Vefatına yakın Hasan-ı Basrî'nin yanına gittik. Bizlere, "Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Allah sizleri ve bizleri ebedî saadet yurdu cennetine koysun" diye dua ettikten sonra şöyle dedi:

"Eğer sabrederseniz, tasdik edip inanırsanız bu ölüm güzel bir bildiridir. Sakın ha bu dinlediklerinizden hisseniz, bir kulağınızdan girip öbüründen çıkmak olmasın! Zira Hz. Muhammedi (s.a.v) görenler, sabah olsun akşam olsun onun hiçbir taş üstüne taş koyduğunu (dünyalık için çalıştığını) görmemişlerdir. Fakat onun için en yükseğe bir hedef konulmuş, o da bu hedefe ulaşmak için kolları sıvamış ve ona ulaşmıştır.

Acele edin! Acele edin! Kurtulmaya bakın, kurtulmaya! Siz hangi hedefe tırmanıyorsunuz? Kabe'nin rabbine yemin olsun ki ölümle burun buruna gelmişsiniz.

Allah (c.c) hayatı kendine zorlaştırmadan maişetini kolay bir yoldan temin eden, yeri geldiğinde kırıntılarla karnını doyurup eski elbiseler giyen, toprağa sarılan, ibadetlerinde gayret gösteren, günahlarına ağlayan, azaptan korkup kaçan ve Allah'ın rahmetini isterken ölüme yakalanıp o hal üzerine ölen kuluna rahmet etsin."

Âsim Ahvel anlatıyor: Fudayl-i Rakkaşî'ye birtakım sorular sormuştum; bana şunları söyledi: "Ey dostum! Etrafındaki insanların çokluğu ile aldanıp kendini unutma! Çünkü ölüm bizzat sana gelecektir, senin yerine kimse ölmeyecektir. Ölüm geldiğinde şuraya gideyim, buraya gideyim de diyemezsin. Ölümle bir anda günlerin bitiverir, elinde hiçbir şey kalmaz. Gerçekten ölüm senin için takdir edilmiştir. Dünyada geçmiş günahlarını silip yok edecek yeni bir iyilikten daha güzel bir şey görme! Peşine düşülecek ve elde etmek için çaba sarfedilecek en güzel iş budur."

İmam Gazali