Ölüm

Masasında çay, poğaça. Havada besmele. Üç günlük dünyanın o günkü gündemini yazıyordu bir kâğıda…

Azrail aleyhisselam aniden çıkageldi, “Gidiyoruz Akif Emre” dedi.

Rahman’ın rahmeti üzerine olsun.

İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.

***

Onu sevdiğimi söylemiş miydim ona? Hatırlamıyorum.

Nezihliğine gıpta ettiğimi söylemiş miydim? Söylememiştim.

Kaç senedir görüşmüyorduk zaten. Niye ki?

Bir yakınım, bir dostum öldüğünde böyle pişmanlıklar içinde debelenip dururum.

Sonra durulurum.

Debelenmek iyi değildir herhalde ama büsbütün durulmak da iyi değil.

***

Unutmamak lazım.

Kıssadan hisseyi bir kenara atıp gitmemek lazım.

Sevdiğini söylemek lazım sevdiklerine.

Hele bir ukde varsa arada, onu kaldırmak lazım.

Helalleşmeden gitmemek, göndermemek lazım bu dünyadan.

***

Bu dünya…

Hepi topu “bu dünya” işte.

Gene de kanıyoruz.

Uyuyoruz.

Uymayı, uyumayı bize hoş gösteriyor nefsimiz.

Uyuşuk şuurumuzda nasıl da aklanıyor fenalıklar.

Ölünce uyanacağız.

Halbuki ölünce uyanacağımızı öğrendiğiniz andan itibaren uyanık olmalı değil miyiz?

***

Yakınımızdaki her ölüm bir uyarı atışı gibidir.

karargazete

Bu yazı toplam 865 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar