Öcalan'ın örsüyle Kandil'in çekici arasında kalmayın

Öcalan'ın örsüyle Kandil'in çekici arasında kalmayın

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "HDP'li dostlarıma söyleyeceğim tek şey şudur; Siz Öcalan'ın örsüyle Kandil'in çekici arasında kalmayın. Siz, bir siyasi partisiniz özgür olun. Kararınızı kendiniz verin. Burada üstleneceğiniz rolü, ces

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "HDP'li dostlarıma söyleyeceğim tek şey şudur; Siz Öcalan'ın örsüyle Kandil'in çekici arasında kalmayın. Siz, bir siyasi partisiniz özgür olun. Kararınızı kendiniz verin. Burada üstleneceğiniz rolü, cesaretle üstlenin" dedi.

Arınç, Başbakanlık Merkez Bina'da gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu'nun ardından açıklamalarda bulunup, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"HDP'nin Adalet Bakanlığı'na İmralı'ya gitmek için başvurusu vardı. 1 Hafta oldu, hala yanıt gelmedi. Bu hafta içerisinde bir yanıt verilecek mi?" sorusuna, Arınç, "Arkadaşlar, 7 gün olmuş, 15 gün olmuş siz demek bunların hesabını yapıyorsunuz. Doğrusu ben yapmıyorum, bunlar sorulacaksa Adalet Bakanımıza sorulmalıdır çünkü kimlerin gideceğini veya ne zaman gideceğini, izin konusunu Adalet Bakanımız çok daha iyi bilir" yanıtını verdi.

HDP'den bir grup milletvekilinin adaya gitmek istediğini, ancak Adalet Bakanlığı'nın henüz buna cevap vermediğini ifade eden Arınç, ne zaman cevap verileceğinin, Adalet Bakanlığı'nın bilgisinde olduğunu söyledi.

Sürecin devam edip etmediği konusunda, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın açıklamalarının bulunduğunu, kendisinin de her sorulduğunda "HDP'nin ne yapması gerektiğini" ısrarla söylediğini anımsatan Arınç, "Çözüm süreci devam ediyor, biz henüz masadayız, kalkmadık. Bunun da belli bir noktaya kadar böyle devam edeceğini rahatlıkla söylemiştim. Asıl HDP ne yapacak, nerede duracak, neyi temsil edecek? Çözüm sürecini gerçekten istiyor mu, istemiyor mu?" diye konuştu.

"Hükümetin taleplerine karşılık, biz belki bir aydır bekliyoruz. 6-7 Ekim'den bu yana neredeyse bir ay geçti, onlar bir hafta beklemişler" diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"6-7 Ekim'den bu yana ortalığı yakıp yıkanlara karşı, insanlarımızın ölümlerine yol açan eşkıyaya karşı, onları 'hadi sokağa çıkın' diye destekledikten sonra olan bitenlerden bir nedamet duymadıklarına göre, onlardan herhangi bir şikayetleri söz konusu olmadığına göre bizden neyi bekliyorlar Allah aşkına? Biz, bu süreçte bir siyasi kanadın, bir siyasi uzantının muhatap olmasının, işlerin kolaylaştırılması bakımından faydalı görüyoruz. Bu geçmişte BDP'ydi, bugün HDP'dir ama onlar da kendilerine düşen misyonu yerine getirmek zorundalar.

HDP'li dostlarıma söyleyeceğim tek şey şudur; Siz Öcalan'ın örsüyle Kandil'in çekici arasında kalmayın. Siz, bir siyasi partisiniz özgür olun. Kararınızı kendiniz verin. Burada üstleneceğiniz rolü, cesaretle üstlenin. Sizin içinizde bu süreci samimiyetle isteyen, geçmişte çok büyük sıkıntılar yaşamış, çok acı bedeller ödemiş çok değerli insanlar var. İsimlerini de sayarım, herkes de bilir. Lütfen onlar olaya müdahil olsunlar çünkü ben, onların bu süreci samimiyetle desteklediğine inanıyorum. Yoksa alfabede harf bırakmayan bir takım örgütlerin ortalığı yakıp yıkması karşısında sırıtarak bir şeyler konuşanları kendimize muhatap kabul etmiyoruz."

"Emniyet teşkilatının yeniden organizasyona ihtiyacı var"

"Başbakanımızın sözü sözdür, önce kamu düzeni sağlanacak" ifadesini kullanan Arınç, şunları kaydetti:

"Kamu güvenliği esas olacak, artık yol kesme, yakma, yıkma kesinlikle olmayacak ve eğer yapılanlar varsa bunlar da eleştirilecek, hatta lanetlenecek. Hala Kandil'den hangi mesaj geldi, adadan hangi mesaj geldi, bunlarla amel etmeyi bıraksınlar. Gerçek çözüm sürecinin sahibi olduklarını cesaretle göstersinler. Bundan sonrası çok daha kolay gider. Biz aslında beklemedeyiz, onların tavrını merak ediyoruz."

"Bugün bir haber yansıdı kamuoyuna, 'Emniyet Teşkilat Kanununda değişiklik yapılabileceği, birinci sınıf emniyet müdürlerinin resen 3 ay içinde emekli edilebileceği, polis kolejlerinin kapatılabileceği' yönünde. Hükümetin bu yönde bir hazırlığı var mıdır?" sorusuna, Arınç, şu yanıtı verdi:

"Önce bu haberlerin yansıdığı gazetenin sabıkalarını bana saydırmazsınız inşallah. Hiçbir şekilde tasfiye vesaire, böyle bir iddiamız yok. Ancak emniyet teşkilatının yeniden organizasyonuna ihtiyacımız var çünkü, her teşkilatta bir şema olur, bu şema düzgün bir şekilde görev ifa eder. Eğer emniyet teşkilatında bunu bir piramit olarak kabul edersek, piramit geometride bildiğimiz şekildir. Oysa şu anda emniyet teşkilatındaki piramit bunun tam tersidir. 81 ilimiz var ama birinci sınıf emniyet müdürü sayımız 2 bine yakın. Bunların hepsinin emniyet müdürü, il emniyet müdürü olması mümkündür. Polis müfettişi, başmüfettiş vesaire olarak istihdam edilenlerin dışında en az bin 500 civarında fazlalık olduğunu biliyoruz. Bu insanlar hiçbir görev verilmeden sadece yaş haddini bekliyorlar. Bu doğru bir şey değil. Dolayısıyla rantabl, verimli kullanılması lazım. Yine başkomiserlerde veya diğer dördüncü, üçüncü sınıf emniyet müdürlerinde birikmeler var. Bu birikmeler hiyerarşiyi de disiplini de bozuyor." 

"Polis amirleri eğitim merkezi açılacak"

Emniyet teşkilatıyla ilgili geçmişten bu yana hazırlanan ancak sırasının şimdi olduğuna inandıkları bir takım çalışmaların bitirildiğini belirten Arınç, "Çalışmanın sonunda da bir tasfiye vesaire ile değil ancak piramidi doğru yerine koymak şeklinde hem eğitimden başlayarak yani kaynağımızı birinci sırada elden alarak yukarıya doğru götürebilecek bir verimlilik esası yönünde bir düzenleme yapılacak" ifadelerini kullandı. 

İkinci sınıf emniyet müdürlerinin bundan sonra ilçe emniyet müdürü olarak görevlendirilebileceğini dile getiren Arınç, "Kadrosuzluk nedeniyle emeklilik getiriliyor ama hiçbir hak kayıpları olmayacak. Yani '60 yaşına kadar bekleyim de öyle emekli olayım' yerine artık kadro yoksa şimdiden hakları fazlasıyla da verilerek belki emeklilik olabilecek" diye konuştu.

Güvenlik bilimleri fakültesinin kapatılacağını, yerine polis amirleri eğitim merkezinin açılacağını kaydeden Arınç, polis akademisi başkanının görev süresindeki sınırın da kaldırılacağını bildirdi.

Yeni yapılanmayla ilgili bazı konu başlıklarını da paylaşan Arınç, "Dört başı mamur bir kanun geliyor" dedi. Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'na da farklı yükümlerin getirileceğini bildiren Arınç, "Esasen bunlar Meclisimize gönderildi veya gönderilmek üzeredir" diye konuştu. 

"Emeklilikte özendirme yaptı"

"Emeklilik meselesi kötü bir şey değildir" ifadesini kullanan Arınç, Meclis Başkanı olduğu dönemde kadrolardaki tasavvuru kendi imkanlarıyla gerçekleştirdiğini belirtti. Arınç, şöyle devam etti:

"Ama Sayın Cemil Çiçek bizden sonra Meclis Başkanı oldu. O şişkin kadrolarda yaş haddine 5 yıl kalanlara yüzde 30, 2 yıl kalanlara yüzde 40, şu kadar olanlara bilmem ne kadar diye emeklilikte özendirme yaptı ve hepsini emekli etti. Herkes de al gülüm ver gülüm çok memnun oldu. Yine TRT'de, bana bağlı olduğu için biliyorum, galiba yüzde 30 fazlasıyla vererek, kadrolardaki şişkinliğin arzu edenler için bir özendirici tedbir de getirdik. Sanıyorum burada da aynı şey olacaktır. Yani bin 200, bin 500 kişi 'ben ne zaman il emniyet müdürü olacağım' diye beklerse belki bir 100 yıla ihtiyacımız var. O yüzden bu piramidi bizim düzeltmemiz ve bu sıkışıklığı, birikimi bir şekilde ortadan kaldırmamız lazım. Özlük haklarına dokunmadan."

"AK Parti'den seçildikleri için kıymetleri vardı"

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, milletvekilleri İdris Bal ve İdris Naim Şahin'in parti kurmasına ilişkin, "Bunlar boş gayretlerdir, bu insanlar bakan olmuşsa milletvekili olmuşsa AK Parti'den seçildikleri için kıymetleri vardı. Yoksa sokağa çıktığı zaman on kişinin bile selam vermediği insanların parti kurmakla Türkiye'ye yapacakları hayırlı bir iş olmadığını düşünüyorum. Bir daha da bu isimleri bana sormayın" dedi.

Bir gazetecinin "Soma'da 6 bin ağaç kesildi termik santral için, Danıştay yürütmeyi durdurma verdi, kararı nasıl değerlendirirsiniz" sorusu üzerine Arınç, şu yanıtı verdi:

"Üzücü olaylar yaşandı. Danıştay 6. Dairesinin verdiği kararı şöyle özetlemek mümkün: Bu davayı açanlar Yırca köyünden bazı köylü yurttaşlarımızla sanıyorum Greenpeace'in üyeleri dava açmışlar. Danıştay 6. Dairesi iki hususta karar veriyor. Bir tanesi bu alanlarda 3573 sayılı zannediyorum zeytincilikle ilgili kanun kapsamında bu tür termik santrallerin belli bir uzaklıktan sonra yapılabileceği, belli bir yakınlık ihtiva ediyorsa yapılamayacağı şeklinde. İkincisi de acele kamulaştırma konusunda bir haksızlık veya hukuksuzluk bulunup bulunmadığı konusunda. Tabii 3573 sayılı Kanun Danıştay kararından elde ettim. Zeytinciliğin ıslahı, yabani zeytincilik vesaire gibi çok eski tarih taşıyan bir kanundur. Bu kanunda daha sonra geçtiğimiz yıl bir yönetmelik yapılmıştı, o yönetmelikte iptal edilmiş. Dolayısıyla yönetmelik olmadığına göre Kanun'daki maddeler dikkate alınmak suretiyle o termik santralin Yırca'da zeytin arazisi içerisinde belli bir uzaklığı taşımadığı için yapılmaması gerektiği konusunda. Yürütmeyi durdurma kararıdır, acele yargılamaya tabi olduğu için de sanıyorum en fazla 2 ay içerisinde esastan karar vermek durumundadır. Şüphesiz bir yargı kararı olduğuna göre bu karara uymak kararın gereklerini yerine getirmek bizim için de bir görevdir, vecibedir. Biz burada taraf değiliz, taraf olan bir şirkettir."

"Destek ve teşviklerle adeta her taraf zeytin ağacı olmuştur"

Burada bir termik santral yapmak üzere bir sözleşme imzalandığını belirten Arınç, "Gereken çalışmaları da yaptığını düşünüyoruz. Ancak kanun bu açık amir hükmü ve Danıştayın kararı gereğince şirkete düşen husus bunun gereğini yerine getirmektir biz de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olarak ve aynı zamanda da Tarım Bakanlığı olarak bunu takip etmekle görevliyiz" diye konuştu.

Bu konuda söylenecek fazla bir şey olmadığını vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:

"Ancak şunu bilmemiz gerekiyor: Türkiye'de özellikle bazı bölgeler, son yıllarda hükümetimizin verdiği destek ve teşviklerle adeta her taraf zeytin ağacı olmuştur. Ben kendi seçim bölgemden Manisa'dan, Bursa'dan, Balıkesir'den biliyorum oysa Aydın'ı Muğla'sı Hatay'ı hatta Şanlıurfa'sı olmak üzere dağ taş zeytin ağaçlarıyla dolmuştur. Bu kötü bir şey değil. Zeytin bereketli bir mahsul ve uzun yıllar hatta Türkiye'de 800 yılı geçkin zeytin ağacının bulunduğunu biliyoruz. Bunların bulunması Türkiye'yi İspanya'nın da önüne geçirmiştir. Bu bir zenginliktir. İnsanımızda zeytinyağı kullanma alışkanlığı son yıllarda biraz daha arttı ama sağlık bakımından da zeytinyağının kıymetini bütün dünya biliyor." 

Aynı zamanda sofralık zeytin konusunda da Türkiye'nin ilerlemiş durumda olduğunu kaydeden Arınç, artık bu güçlü bir sanayi haline gelindiğini, ihracatın da önemli bir kalem tuttuğunu belirtti.

Bunların güzel şeyler olduğunu ama Türkiye'nin enerjiye de ihtiyacının bulunduğunu ifade eden Arınç, "Bu enerji için zengin maden rezervlerinin bir şekilde termik santral olarak da hayata geçirilmesi lazım. İkisi arasındaki dengeyi şüphesiz doğaya, tabiata, insana duyarlı hükümet olarak da kurallara bağlamak gerekiyor. Eğer belki 50-60 yıllık bu biraz önce söylediğim numarası yanlış olmasın 3573 olmalıydı, bu kanunda eskiyen hükümler varsa bunların da süratle güncellenmesi gerekecektir" değerlendirmesini yaptı. 

"Beni dinleyen herkes vicdanlı bir karar versin"

Arınç, zeytin alanlarıyla ilgili sıkıntının sadece termik santral veya başka bir şey yapılması ile ilgili olmadığına işaret ederek, şunları söyledi: 

"Daha önce de Bakanlar Kurulu'na sunmuştum. Herkes bilmeli ki bugün Bursa'nın Gemlik diye çok güzel bir ilçesi var, deniz kenarında yüz binlik nüfusuyla çok güzel doğası, tabiatı zengin tarım kaynakları ve diğerleri.. Ama maalesef ki Gemlik birinci sınıf deprem kuşağında yani dörtlük beşlik altılık bir deprem olsa Allah saklasın binalardan ayakta kalan olmayacak. Hükümetimiz Gemlik'in daha güvenli güçlü bir şehir yapısına kavuşması için güçlü bir arazi bulmak, bu arazi üzerinde hastanesini adliyesini konutlarını yapmak istiyor. Ben de Bursa milletvekiliyim. İyi ama Gemlik'in böylesine güçlü bir tabanı olan bir arazi üzerinde yeniden inşa edilmesi için müracaat edeceğimiz tek yer de mevcut zeytinlik alanlar. Şimdi orada yaşayan insanların hayat memat meselesini bir kenara koyacaksınız, her an Allah saklasın bir deprem vukuunda Gemlik ne olacak diye uykularınız kaçacak ama sizin yeniden Gemlik'i inşa etmek isterken kullanabileceğiniz bir kısmı verimsiz belki küçük bir kısmı da verimli olan zeytin alanlarında hiçbir şeye müsaade edilmeyecek. İnsan mı kıymetli yoksa dağ taşın zeytin dolduğu Türkiye'de belli ölçüde zeytin alanlarında inşaat yapılması mı daha önemli? Buna herkes, beni dinleyen herkes vicdanlı bir karar versin."

Anayasa Mahkemesinin bile mevcut yasaları düşünerek Gemlik'in bu ihtiyacını görmezden geldiğini dile getiren Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sanıyorum haziran veya temmuz ayında verdiği kararla 'kesinlikle bunu yapamazsınız' dedi. Biz şimdi uzayda mı yeniden Gemlik'i inşa edeceğiz, denizin ortasında mı yapacağız. Bunu düşünüyoruz. Dolayısıyla bu ihtiyaçlarımızı da giderecek bir yapıya da yasal bir zemine de ihtiyacımız var. Tabii Soma'nın Yırca köyündeki yurttaşlarımız dostlarımız bizim de çok sevdiğimiz insanlardır. Ben aynı zamanda Manisa'da dört dönem milletvekilliği yapmış insan olarak onları çok daha iyi anlayabiliyorum. Ama unutulmasın ki ondan 4-5 ay evvel o termik santralin temelinin atıldığı gün bütün köylüler de bayram etmişti. İşin içerisinde başka şeyler olabilir ama bir karar var bu kararın gereği yerine getirilecek."

"30 kişinin bir araya getirebildiği kurumlara parti denmez"

"Kütahya Milletvekili İdris Bal'ın parti kurmasının ardından Ordu Milletvekili İdris Naim Şahin'in de bir parti kuracağı söyleniyor, bunları nasıl değerlendirirsiniz" sorusunu Arınç, şöyle yanıtladı:

"Bunları değerlendirmeye bile gerek yok. Bahsettiğiniz şahısla ilgili bir ay önce bir televizyon kanalında aman kursunlar ne kadar iyi olur ama kuracakları şeyin de ne olduğunu bilsinler, bunun toplumdaki karşılığının hiçbir zaman olmadığını, kendileri AK Parti milletvekiliyken kendilerine değer verildiğini, taşın yerinde ağır olduğunu da söylemiştim. Ama bu sözlerimi kulak ardı etti, bu değerli insan. 30 kişi buldu, parti kurdu. Bursa'da da söyledim hafta sonu Türkiye'de şu anda yüzden fazla siyasi parti var bunların bir kısmı gerçekten parti çoğu da marti. Yani parti bile olamamış olması da mümkün olmayan toplumda sadece 30 kişinin bir araya getirebildiği kurumlara parti denmez."

"Türkiye'nin siyaseti için hiçbir şey ifade etmeyecek"

Siyasi partilerin demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olduğunu belirten Arınç, toplumun ciddi kesimlerine hitap edebilecek düşünce ve fikirlerinin de olması gerektiğini anlattı.

Arınç, bir kişinin, "ismimden bahsedilsin bir parti genel başkanı denilsin, basın toplantısı yapacağım zaman nasıl olsa Anadolu Ajansı muhabiri mutlaka gelecektir, benim sözlerim de bir şekilde duyurulacaktır" demesinin Türkiye'nin siyaseti için hiçbir şey ifade etmeyeceğini kaydetti.

Arınç, şöyle devam etti:

"Kaldı ki bu insanlar ciddi olsalardı aynı düşüncelere sahip olduğunu zannettiğimiz, ne kadar doğruysa bazı insanların bir araya gelmesi mümkün olmalıydı. Ama görüyoruz ki ayrı ayrı bir şeyler düşünüyorlar. Halbuki şunu da görmeleri lazım: Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan AK Parti'nin tek adayı olarak ilan edildi. Oysa ekmek için Ekmeleddin Bey, 14 partinin birlikte aday gösterdiği bir şahıs olarak takdim edildi. İyi ama 14 partinin yedisinin tabelası bile yoktu geri kalan yedisinin de toplasanız bir bile etmiyordu. Herhalde bu arkadaşlar ayrı ayrı 14 parti kuracaklar sonunda birleşecekler. Seçimlerde gördünüz 14 partiyiz hadi oylar bize diyecekler. Ekmeleddin Bey için ne kadar tutmamışsa bunlar için belki yüz defa tutmayacaktır. Bunlar boş gayretlerdir, bu insanlar bakan olmuşsa milletvekili olmuşsa AK Parti'den seçildikleri için kıymetleri vardı. Yoksa sokağa çıktığı zaman on kişinin bile selam vermediği insanların parti kurmakla Türkiye'ye yapacakları hayırlı bir iş olmadığını düşünüyorum. Bir daha da bu isimleri bana sormayın."

"Kaynaklarımız bunu teyit etmiyor"

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç, terör örgütü liderlerinden "Bahoz Erdal" kod adlı Fehman Hüseyin'in vurulduğu iddialarına yönelik, "Şu anda bizim kaynaklarımız bunu teyit etmiyor" dedi.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının 76. yıl dönümünde derin bir hürmetle yad ettiklerini ifade eden Arınç, "İstiklal mücadelemize önderlik etmiş, kazanılan şanlı zaferi cumhuriyetimizle taçlandırmış olan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm gazi ve şehitlerimizi şükranla anıyoruz, ruhları şad olsun" dedi.

Ermenek’te meydana gelen maden faciasında 18 işçinin toprak altında kaldığını hatırlatan Arınç, toprak altındaki 2 cesede ulaşılarak definlerinin gerçekleştirildiğini anımsattı. Arınç, "Halen 16 işçimizin aranma çalışmaları devam etmektedir. Vefat edip, defnedilen iki değerli kardeşimize, yurttaşımıza tekrar Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına ve milletimize başsağlığı dileklerimizi ifade ediyorum" diye konuştu.

Arınç, Bakanlar Kurulu’nda Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarıyla ve Meclis takvimiyle ilgili bilgi sunduğunu söyledi. 

Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır’ın Avrupa Birliği konusundaki gelişmeler hakkında bilgi verdiğini söyleyen Arınç, “Bildiğiniz gibi eylem planımızın açıklanmasından sonra "Reform İzleme Grubu" ismini "Reform Eylem Grubu" olarak değiştirmiş ve ilk toplantısını geçtiğimiz gün Ankara’da yapmıştı. Buna ait hem bakanlarımızın açıklamaları ve hem de genel bir açıklama yapıldı. Bundan sonraki toplantı 2015'te ocak ayında İstanbul'da yapılacak ve Sayın Başbakanımızın başkanlığında yapılması mümkün olacak" dedi.  

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in iş güvenliği konusunda yeni çalışmalarını Bakanlar Kurulu’na sunduğunu dile getiren Arınç, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın da madencilik sektörünün bugüne kadar bulunduğu durumu özetleyen bir sunum yaptığını ve bu son olaylar ışığında Madencilik Kanununda yapılması gereken değişiklikler konusunda bilgi verdiğini söyledi. Arınç, "Her iki konu hakkında, yani Sayın Çelik’in gündemine ilişkin konularla, Sayın Taner Yıldız’ın gündemindeki konuların tümünü Sayın Başbakanımız çarşamba günü yapacağı geniş bir açıklamayla kamuoyuna duyurmuş olacak. İş güvenliği konusunda ve maden kanununda yapılması gereken değişiklikleri bizzat kendileri kamuoyuna takdim etmiş olacak" diye konuştu.

Bakanlar Kurulu’nda iç ve dış gelişmeler ile AK Parti’nin başlamış olan kongre süreçlerinin değerlendirildiğini söyleyen Arınç, bazı bakanların nüfusu 100 binden daha yüksek olan yerlerde kongrelere katıldıklarını hatırlattı. Hali hazırda sadece ilçe kongrelerinin gerçekleştiğini dile getiren Arınç, "Bu kongreleri her arkadaşımız ayrı ayrı değerlendirdi. Genel olarak gördük ki her yerde kongreler büyük bir katılım ve heyecanla geçiyor. Sayın Başbakanımız geçtiğimiz haftasonu İstanbul’da, bu haftasonu da Ankara’da Altındağ ve Mamak ilçe kongrelerine katılmıştı. Bu çalışmalar da devam edecek" dedi.  

"Fehman Hüseyin'in vurulduğu" iddiası

Arınç, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Bir gazetecinin "Türkiye'de de bazı saldırılan emrini verdiği iddia edilen bir isimdi Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin'in IŞİD saldırılarında öldürüldüğü haberleri geldi, bununla ilgili istihbaratın hükümete verdiği bir bilgi var mıdır" sorusu üzerine Arınç, "Bu konuyu teyit eden bir bilgi bize ulaşmadı. Keşke ulaşabilseydi ben de size bir şeyler söyleseydim. Maalesef ulaşmadı ama araştırılıyor. Yani istihbarat mı bu konuda bilgi verecek yoksa karşı taraftan bir açıklama yapılacak, şu anda bizim kaynaklarımız bunu teyit etmiyor" karşılığını verdi.

Hükümetin uzunca bir süredir üzerinde çalıştığı Alevi açılımına ilişkin takvimin belli olup olmadığının sorulması üzerine Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun davet üzerine Hacıbektaş'a gittiğini ve burada dostane konuşma ve görüşmelerin olduğunu hatırlattı. Arınç, şöyle devam etti:

"Orada yaptığı konuşması da herkesi çok duygulandırdı ben de dinlediğim zaman çok mutlu oldum çünkü Sayın Başbakan sözlerinde 'ben buraya siyaset yapmaya gelmedim, sizden destur almaya geldim' dedi. Gerçek Alevilikle gerçek Sünnilikle Müslümanlıkla bu ülkenin zenginlikleri olan bu düşünce, belki bazı erkan farklılıkları, bunların bizim yaşatmamız gerektiğini, desteklememiz gerektiğini söyledi. Belki bir iki küçük noktaya da temas etmiştir ama o gün orada yapılan konuşmaların, kucaklaşmaların, el ele vermenin, birbirlerini anlayışla karşılamanın, Türkiye'ye bir örnek olmasını diliyorum. Maalesef bazı örgütler var ki baştan karşılar her şeye. Onların bulunduğu yerlerde böyle bir samimiyeti görmek mümkün olmuyor ama Hacıbektaş'ta, Hazreti Pir'in huzurunda yapılan bu toplantının ben önümüze ışık tuttuğu kanaatindeyim."

"Heyet halinde müzakere ediyorlar"

Faruk Çelik'in devlet bakanlığı döneminde bu konuyla ilgili önemli çalıştayları yapıldığını anımsatan Arınç, görüşlerin alındığını, farklı düşüncelerin ifade edildiğini ve bunların bir süzgeçten geçirildiğini belirtti. Bunun üzerine bazı şeylerin yapılabilmesinin gündeme geldiğini dile getiren Arınç, şöyle devam etti:

"Fakat yine bazı örgütlerin çok aşırı tutumları ve radikal düşünceleri sebebiyle herhangi bir konu üzerinde ittifak edilip bir açıklama yapılamadı. Bugünkü gündemimizde bu yoktu. Sorduğunuz anlamda 'paket hazır mı, ne zaman açıklanacak, ne açıklanacak', bu konu gündeme gelmedi ama Sayın Başbakanımızın yakınında olan birisi olarak söylüyorum: Bu konuda çok güzel bir heyet bir çalışmanın içerisinde. Bu çalışma umarım ki yılbaşından önce bitecektir ve Sayın Başbakanımız açıklamak istedikleri konuyu rahatlıkla topluma ifade edecektir. Geçmişte yapılanlar var. Mesela her defasında Madımak söz konusu olurdu. Madımak tarihimizin en acı olaylarından birinin yaşandığı yerdir, bundan şu kadar yıl önce. Orası bir kültür merkezi olarak hükümetimiz tarafından satın alınmak suretiyle maliklerinden bugünkü durumuna getirildi.

Alevi kültürüyle ilgili Kültür Bakanlığımız, Diyanet İşleri Başkanlığımız çok önemli kitapları bastırdı. Yine ders kitaplarında din öğretimi ve ahlak bilgisi dersinde veya başka kitaplarda, 100 sayfadan fazla Alevilik inancıyla ilgili bölümler de ilave edildi. Bunlar azımsanabilir, önemsenmeyebilir, Madımak için 'Keşke öyle olmasaydı da böyle olsaydı' denilebilir. Bunların hepsinin tartışılması mümkün ama asıl bazı talepler var ki o taleplerin nasıl karşılanabileceği konusunu yanlış yapmamak üzere bir heyet halinde müzakere ediyorlar ve umarım sonuçlarını hep beraber ocak ayına kalmadan işitmiş olacağız."