Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Öcalan'ı da Dahil Ettik Ya...

Gelinen noktada denklem şu:

Bizzat iktidar çevresinin ifadesine göre Binali Bey “epey geriden başladı” seçim çalışmasına.

“Hemşeri harekatı” ile Anadolu seferber edildi. Duydum ki sadece Ankara’dan 2 bin kişi gelmiş İstanbul’a çalışmak için. Anadolu’nun her yerinden geldi.

Sahada pek çok eski – yeni milletvekili ile karşılaştım, hemşeri gruplarıyla buluşan…

Buna rağmen hala sıkıntı vardı.

Çünkü “Kürt oyları”nın “Muhafazakar Kürtler” hariç tutulsa bile çok büyük bir blok halinde karşı adayda toplanacağı var sayılıyordu.

 

Ne yapılabilirdi?

Devlet ile İmralı arasında bir süreç işlediğini, ilk Sabah’tan Okan Müderrisoğlu’nun yazısından öğrendi kamuoyu. Müderrisoğlu şöyle yazıyordu:

“Ada’dan dönen avukatlarının, vakit geçirmeksizin güncel değerlendirmeleri paylaşması gerekiyor. Ki duyumlarımız, seçimde en azından ‘nötr kalınması’çağrısına denk düşüyor.”

(O. Müderrisoğlu, Sabah, 20 Haziran 2019)

Seçimlerde nötr kalınması… Yani tarafsızlık.

Avukatlar geç kaldı. Bunun üzerine ancak “Devlet izni” ile görüşülebilen, o da aile ve avukatlarla sınırlı tutulan Öcalan ile Tunceli Üniversitesi’nden bir doçent görüştü ve Öcalan’ın mesajını medya ile paylaştı. Evet Öcalan “HDP’de buluşan ittifak tarafsız kalsın” diyordu.

Bir yanda cezaevindeki Demirtaş’ın “İmamoğlu’na destek” çağrısı vardı, diğer yanda yine Cezaevin’deki Öcalan’ın “Tarafsız kalın” çağrısı.

Öcalan’ın mesajının medyaya yansıdığı günün gecesinde tv – sosyal medya buluşmasında ekranda yer alan Cumhurbaşkanı Erdoğan olayı “PKK  - HDP – Öcalan anlaşmazlığı” olarak değerlendirdi. Daha sonra Bahçeli de öyle gördü olayı. Her iki lider seçimle bağlantı kurmadı.

Ancak olayın seçimi nasıl etkileyeceği konusunu görmezden gelmek mümkün değildi.

Kandil – HDP – Öcalan arasında bir çatışma var mıydı? Bu terör örgütünün geleceğini nasıl etkilerdi, tabii ki bu önemliydi.

Ama seçime bir -iki gün kala Öcalan tarafından gelen “Tarafsız kalın” çağrısının seçim için anlamı çok açıktı.

Öcalan, mesajı taşıyan doçentin onu “yerli ve milli” diye tanımlamasına rağmen Binali Yıldırım’ı destekleyemezdi. “Teröristbaşı”nın desteği destek sayılmazdı çünkü. Ayrıca o durum Öcalan’ı çok açık biçimde “kullanılmışlık” görüntüsü içine sokardı ve inandırıcı olmazdı.

“HDP’de toplanan Kürt oyları”nın “tarafsız kalması” ve bu çerçevede diyelim yüzde 12’lik oydan yüzde bir kaçının İmamoğlu’na oy vermemesi, çok küçük farklarla kazanma – kaybetmenin gerçekleşeceği öngörülen İstanbul seçimlerinde hayati önem taşıyordu.

Bu arada Türkiye’deki Kürtlerden bir kısmını etkilediği farz edilen Barzani ailesinden “Başbakan Neçirvan Barzani”nin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilmesinin de seçimle bağlantılı okunması yadırganmamalı.

Bugün seçim var. Peki ne olur Öcalan’la girilen şu son “hamle”de “HDP’nin etkilediği” Kürt oylarının yönelişi? “APO ne derse o!” der mi Kürtler? MHP oylarına tersinden bir yansıması olur mu bu olayın?

Şunu hatırlıyoruz:

2013 Nevruz’unu takip eden günlerde Kandil çözüm sürecine mesafeli dururken “Öcalan’ın devletin elinde olduğu” ve “Devletin çözümlerini seslendirmek zorunda kaldığı” gerekçesini pazarlamıştı Kürt toplumuna. 

Bugün de HDP, Öcalan mesajına karşı kendi çizgisinde ısrar ederken, açıktan olmasa bile iletişim kanalları ile benzer bir iddiayı piyasaya sürecektir.

Buna rağmen oyların blok özelliği sarsılır mı? Sarsılabilir. 

Beklenen de muhtemelen blok kopuşlar değil, ne kadar olursa o kadarı kar denebilecek kopuşlardır.

Oyların dağılımı kimi kamuoyu araştırmalarının söylediği gibi 5-6 puan değilse, bıçak sırtı bir durum söz konusu ise bir oyun bile oradan kopup şu tarafa geçmesi hayati önem taşıyor.

Devletin “Teröristbaşı” ile siyasi oyun kurması nasıl bir şeydir, diye sorulursa, o konu bahs-i diğerdir. Biz şimdi sadece fotoğraf çekmekle yetinelim.

Seçimin Türkiye’ye, İstanbul’a iyilikler getirmesi dileğiyle…   

Bu yazı toplam 935 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar