Öcalan Üçüncü Göz İçin Ne Dedi

Öcalan Üçüncü Göz İçin Ne Dedi

Yenişafak yazarı Abdulkadir Selvi'nin bugünkü köşe yazısı...

Abdulkadir Selvi / Yenişfak

Önce bir anekdotu aktarmak istiyorum.

HDP heyeti görüşürken Öcalan, heyeti yeni katılan Hatip Dicle’ye, “Sürece çok olumlu katkı yapacağına inanıyorum” diyor.

Öcalan bir süredir çözüm süreci konusundaki kararlı duruşu nedeniyle Hatip Dicle’den övgüyle söz ediyordu.

Dicle’nin İmralı’ya giden heyete dahil edilmesi bu açıdan yararlı oldu.

Hatip Dicle, inançları uğruna bedel ödemiş bir isim. Meclis’ten alınıp cezaevine atılmıştı.

Oslo sabotajıyla kesilen çözüm sürecinden sonra cezaevlerinde kritik aşamaya gelen ölüm oruçları başlatılmıştı. O zaman Öcalan, Başbakan Erdoğan’a mektup yazarak devreye girmek istediğini bildirmişti. Erdoğan’ın olumlu bulması üzerine Öcalan, ölüm oruçlarının bitirilmesi talimatını vermiş ve yeni bir çözüm sürecinden söz etmişti. Hatip Dicle o zaman da Öcalan’ın yanında yer almıştı. “Önderliğin perspektifi doğrudur. Bizim ona destek vermemiz lazım” diye irade ortaya koymuştu.

Gezi süreciyle başlayıp 17-25 Aralık’la devam eden darbe girişimlerinde de Öcalan’ın çizgisini takip etti Hatip Dicle.

O nedenle 6-8 Ekim olaylarının çözüm sürecinin üzerinden tank gibi geçmesinden sonraki ilk görüşmede giden heyette yer alması önemliydi.

Bu arada çözüm sürecinin kritik bir eşiği dün aşıldı.

HDP heyetinin Öcalan’la yaptığı görüşmeden sonra yayınlanan açıklamadan söz ediyorum.

Önce HDP heyetinin adaya gitmesinden önce Ankara’daki havaya dönmek istiyorum. Biz 6-8 Ekim olayları ile yaşanan güven krizinin aşıldığını ve Öcalan’la görüşmenin başlamasıyla birlikte sürecin kaldığı yerden devam edeceğini düşünüyorduk.

Çözüm sürecini yöneten isimlerden Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’a sormuştum. Akdoğan,

“Ziyaret önemli ama asıl önemli olan ziyaretten sonra yapılacak açıklama olacak. Henüz çözüm sürecini görüşecek aşamaya gelinmedi. Orada sergilenen tavra göre karar vereceğiz” demişti. Bir anlamda bu ziyaret Öcalan’ın test edilmesiydi. Görünen o ki, test başarıyla sonuçlandı. Başbakan Yardımcısı Akdoğan, “Şu anda tren raya oturmuş durumda” dedi.

Gelelim çözüm sürecine ilişkin yapılan açıklamaya ve Öcalan’la görüşmenin perde arkasından sızanlara...

6-8 Ekim sabotajından sonra çözüm süreci, ”Zümrüt-ü Anka kuşu” gibi bir kez daha küllerinden doğdu.

Hatta 6-8 Ekim olaylarından kısa bir süre sonra yapılan AK Parti’nin Afyon Kampında bir parti ileri geleni, ”Ben şu saatten sonra çözüm sürecine karşıyım” demişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bayburt-Gümüşhane gezisi sırasında, ”Çözüm diyerek PKK’yı şımarttınız bunlar oldu” diyenler olmuştu. Çözüm süreci çok ciddi bir şekilde geldi-gitti. Kandil’in, Cemil Bayık’ın, Aysel Tuğluk’un savaş naraları attığı, Diyarbakır sokaklarında insanların başının taşla ezilerek öldürüldüğü günlerden bu güne gelinebildi.

Çözüm sürecinin yeniden bir zemine oturması, trenin tekrar rayına konulması, masanın yeniden kurulması bu açıdan önemli.

Bu arada çözüm sürecini sabote etmek için elinden geleni ardına koymayan PKK yöneticilerinden Mustafa Karasu’nun, Kobani olayları sırasında(6-8 Ekim olaylarını kast ediyor) AK Partili bir bakanın olay çıkmaması için kendilerine adeta yalvardığı yönündeki sözleri de külliyen yalan ve çarpıtma... Başka bir bakan görüştü mü orasını bilmiyorum. Ama çözüm sürecinden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak Yalçın Akdoğan, o kritik gece HDP’lilerle görüşmüştü. Yalçın Akdoğan’a sordum, görüşmeyi doğruladı. Akdoğan, görüşmede bırakın alttan almayı tam tersine bu olayları önlemezlerse devletin her şeyi göze aldığını anlatıyor. İşte sözleri: ”Kararlılık vurgusu yaptım. Devlet vatandaşının güvenliğini sağlama ve kamu otoritesini tesis etme konusunda kararlı dedim. Kamu otoritesini sağlamalarını onlardan talep etmedim. Çünkü kamu otoritesini sağlayacak olan onlar değil, devlettir. Devletin kamu otoritesini sağlama konusunda kararlı olduğunu anlattım. Onlardan sokaklardan çekilmelerini istedim. Bedeli ne olursa olsun devlet gereğini yapar dedim”

Yalçın Akdoğan, ayrıca o gece, Sabah 04’e kadar süre isteyen HDP heyetine, “Kesinlikle olmaz” karşılığını veriyor. Devletin askerini, polisini, her şeyini sokağa çıkarıp neye mal olursa olsun bu işi önleyeceğini iletiyor. Bırakın alttan almayı, ”Ezer geçeriz” diyor.

Ya HDP heyeti Kandil’e farklı iletmiş, ki ben öyle olacağını sanmıyorum. Sorumluluğunun bilincinde bir heyet. Ya da Karasu süreci zehirlemek için bilerek çarpıtıyor. Bu vesile ile görüşmeyi birinci ağızdan aktarmak istedim.

İmralı ile görüşmeden sonra yapılan açıklamaya gelince, çözüm süreci yeni bir ivme kazandı denilebilir.

Burada Öcalan’ın değerlendirmeleri önemli.

1-Öcalan, devlet heyetiyle üzerinde müzakere yürütülebilecek bir çerçeve üzerinde mutabık kaldığını belirtiyor. Yol haritasının kısa süre içerisinde kamuoyuyla paylaşılacağı açıklanıyor.

2-Öcalan bir de takvim veriyor. Çözüm sürecini yok etmek için her şeyi yaptılar ama tüm bu yaşananlardan sonra takvim verilebilecek bir aşamaya gelinmesi önemli.

Öcalan’ın verdiği tarih Şubat ve Mart aylarına denk geliyor. Eğer süreç hızlı bir şekilde ilerleyebilirse, Şubat sonu Mart başı itibariyle biz PKK’nın Türkiye’deki faaliyetlerine son verdiğini açıklamasına tanık olabiliriz.

21 Mart 2013 Nevruz’unda çözüm süreci başlamış ve Diyarbakır meydanında Öcalan’ın artık silahlı değil siyasi mücadele dönemi başlamıştır şeklindeki açıklamasını dinlemiştik.

Çözüm süreci daha ağır bir sabotaja maruz kalmazsa ki, böyle bir tehlike mevcut biz 21 Mart 2015 Nevruz’unda Öcalan’ın PKK’nın Türkiye’deki silahlı faaliyetlerine son verdiğini açıklamasına tanık olabiliriz.

Gelelim İmralı görüşmesinden çok önemli bir ayrıntıya. Üçüncü Göz meselesi.

Cemil Bayık, ABD’nin üçüncü göz olabileceğini açıklamıştı. Peki, Öcalan bu konuda ne düşünüyor? Benim edindiğim bilgiye göre Öcalan, ABD’nin Üçüncü Göz olmasına karşı. “Oslo’da bu denendi. Sonucun ne olduğu görüldü” sözleri ona ait.

Öcalan’ın da Üçüncü Göz’ün milli bir göz olması ve kısa sürede izleme komitesinin oluşturulması yönündeki yaklaşımı önemli.