Nurettin Şirin: Direniş Cephesi Sarsılmayacak

Nurettin Şirin: Direniş Cephesi Sarsılmayacak

Kudüs TV Genel Yayın Yönetmeni Nurettin Şirin, "Amerika ve Siyonist Rejimin General Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi’ye yönelik gerçekleştirdiği alçakça terörist saldırı, direniş cephesinin sütunlarını sarsamayacak" dedi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis 3 Ocak 2020’de ABD Başkanı Donald Trump'ın talimatıyla Bağdat Havalimanı'nda düzenlenen terör saldırısında şehit düşmüştü.

Direniş cephesinin kıdemli komutanı Şehit Süleymani, bölgesel ve küresel güvenlik, adalet ve barışın gelişmesinde önemli rol oynamıştı.

Şehit Süleymani’nin savaşın çeşitli cephelerinde terörizmle mücadeledeki rolü onu direnişin merkezi haline getirmişti. General Süleymani suikastı direnişi zayıflatmadı; aynı zamanda onu daha uyumlu hale getirdi.

Kudüs TV Genel Yayın Yönetmeni Nurettin Şirin, General Süleymani’nin şehadet yıldönümü münasebetiyle Mehr’e verdiği demeçte bu suikastın direniş üzerindeki etkisini açıkladı:

Amerika’nın Kudüs Gücü komutanı General Kasım Süleymani’ye yönelik gerçekleştirdiği suikast, Amerika’nın İran İslam Cumhuriyeti ve İslam devrimine karşı 40 yıldır kesintisiz sürdürdüğü saldırıların bir devamı olarak, bir dönüm noktasıdır.

Bu saldırı ile ülkenin yöneticileri Beheşti ve Recai’lerin şehadetleri arasında bir fark yoktur; bu saldırı ile, Cuma imamları Kuddusi ve Medeni’nin şehadetleri arasında bir fark yoktur. Aynı şekilde bu saldırı ile baasçıların İslami İran kentlerine saldırıları arasında da bir fark yoktur.

Bu saldırıların hepsinin ortak amacı, devrimin sütunlarını yıkarak, emperyalizm ve siyonizmin İslam dünyasındaki sultasını emniyet altına almak, tahkim etmek ve genişletmek.

General Kasım Süleymani’nin şehadeti ile, İslam devrimi ve Amerikan emperyalizmi arasındaki savaşta bir dönüm noktası yaşanmıştır. Zira, Amerikan emperyalizmi ve siyonizm, Serdar Kasım Süleymani’nin şahsında İslam devrimi ve direniş cephesinden tarihinin en ağır yenilgilerini almıştır.

Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’nin çökertilmesinden Lübnan’daki Temmuz savaşına, Siyonistleri sığınaklara dolduran Filistin direnişinden Yemen halkının destansı savaşına kadar, ABD-İsrail-Suud ekseninin tüm saldırı, komplo ve projeleri direniş cephesinin iradesiyle hezimete uğratılmıştır.

Emperyalizm ve Siyonizm, bütün bu hezimet ve yenilgilerinin intikamını almak, daha büyük hezimetleri önlemek ve daha ağır darbeler almamak için bu cephenin komutanını hedeflemişlerdir. Dolayısıyla, Kasım Süleymani’nin şahsiyetini de burada daha iyi görür ve anlarız.

Kasım Süleymani’nin “düşman” nezdinde ne anlama geldiğini en güzel şekilde özetleyen siyonist rejimin eski dışişleri bakanı Avigdor Lieberman olmuştu.

Lieberman 2017 yılında Münih’te düzenlenen Uluslararası Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada aynen şunları söylemişti:

“Lübnan’da Hizbullah ile karşı karışayız, Gazze’de İslami Cihad ve Hamas ile karşı karşıyayız. Yemen’de Husi militanlarla karşı karşıyayız, Irak’ta Şii militanlarla karşı karşıyayız, bunun gibi başka yerler. Tüm bu faaliyetler dünyanın en sofistike, en büyük ve en güçlü terör örgütü olan devrim muhafızlarını şemsiyesi altında yürütülüyor. İşte bütün bunların başındaki isim ise Kasım Süleymani.”

Siyonist rejim eski savaş bakanı Liberman’ın Münih Güvenlik Konferansında yaptığı bu konuşma, Şehid Kasım Süleymani’nin şahsiyetinin, mücadelesi ve direnişinin tanınması açısından tarihi bir delil mesabesindedir, bu suçlama aynı zamanda Şehid Kasım Süleymanî için ise büyük bir onur ve iftihardır.

Allah Tebareke ve Teala Kur’an-ı Kerim’de buyuruyor ki; “insanlar arasında müminlere düşmanlıkta en şiddetli olanlar Yahudilerdir.” Yani, “ey müminler, bilin ve sakın gafil olmayın, sizin en şiddetli ve bir numaralı düşmanınız Yahudilerdir.”

Allah Kur’an’da Siyonistleri böyle tanıtırken, bu Siyonistler de Hacı Kasım Süleymani için “bizim açımızdan dünyadaki en tehlikeli, en büyük ve en güçlü düşmanımız Kasım Süleymanî’dir” diyor.

Yine burada diyebiliriz ki;  dünyada Allah yolunda cihad ve direnişin en efdali bu azgın Siyonistlere karşı sürdürülen savaşı olduğu gibi, mücahidlerin en faziletlisi ve şehitlerin en büyüğü de bu Siyonistlere karşı cephede savaşıp şehadete ulaşanlardır.

Bundan dolayı Siyonistler Hacı Kasım Süleymani’yi sürekli hedef göstermişler ve onu suikast listelerinin başına koymuşlardı. Çünkü o sadece bir alanda ve bir bölgede Siyonistlerle mücadele etmedi. Hacı Kasım Süleymani çoklu cepheyi inşa eden, bu cepheyi zaferlerden zaferlere taşıyan destansı direnişlerin alt yapısını kuran, mücahidlerin gereken tüm donanımını sağlayan ve onların hep yanında ve hep içinde olan bir komutandı.

O savaşın teorisini konuşmadı; o savaşın dersini vermedi. O savaşın tüm alanlarında ve tüm siperlerinde canı ve kanı ile savaşları yönetti, bir cepheden öbür cepheye koştu. Emperyalist ve Siyonistlerin nerede bir projesi varsa, tüm bu şeytani projeleri kırmak için hiç tereddüt etmeden ve hiç korkmadan savaşın tüm ateşlerine göğsünü gerdi.

Onun içindir ki büyük şeytan Amerika, siyonist İsrail rejimi ve onların bölgemizdeki bütün habis işbirlikçileri, Şehid Kasım Süleymani’yi önlerindeki en büyük, engel, en büyük tehdit ve en büyük tehlike olarak gördüler.

Amerika Hacı Kasım Süleymani’ye yönelik gerçekleştirdiği terörist saldırı ile önlerindeki bu büyük engeli kaldıracaklarını düşündülerse de bu tamamen boş bin hayalden başka bir şey değildir. Elbette ki Hacı Kasım Süleymani yeri doldurulamayacak yüce ve güçlü bir şahsiyettir; ama o aynı zamanda bir “bâni” idi. O sadece savaşmadı, sadece cepheleri dolaşmadı.

Hekimane bir mühendis gibi, direnişin ve cephelerin sütunlarını inşa etti. O cihad ve direnişin, fedakarlık ve iradenin her zaman öğretileceği bir üniversite kurdu; o hem bir hoca, hem de bir okuldu. Hacı Kasım zaferler kervanının sönmeyen bir meşalesi, İslam ümmetinin müstekbir ve tağutlar karşısındaki mücadelesinde yıkılmayan bir kalesi, emperyalist ve Siyonistlerin fırtınalarına karşı okyanusların batmayan bir sefinesi oldu.

Dolayısıyla Amerika ve siyonist rejimin Hacı Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi’ye yönelik gerçekleştirdiği alçakça terörist saldırı, direniş cephesinin sütunlarını sarsamayacağı gibi, kendilerinin temellerinin parçalanmasına yol açacağını kendileri göreceklerdir.

Büyük şeytan Amerika, siyonist İsrail rejimi ve onların bölgemizdeki bütün habis işbirlikçileri, Şehid Kasım Süleymani’yi önlerindeki en büyük, engel, en büyük tehdit ve en büyük tehlike olarak gördüler. Amerika Hacı Kasım Süleymani’ye yönelik gerçekleştirdiği terörist saldırı ile önlerindeki bu büyük engeli kaldıracaklarını düşündülerse de bu tamamen boş bin hayalden başka bir şey değildir.

Amerika ve Siyonist rejimin Hacı Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi’ye yönelik gerçekleştirdiği alçakça terörist saldırı, direniş cephesinin sütunlarını sarsamayacağı gibi, kendilerinin temellerinin parçalanmasına yol açacağını kendileri göreceklerdir.

Şehidin kanı her zaman bir teminat ve her zaman bir müjdedir. Büyük şeytan Amerika ve siyonist İsrail rejimi Şehit Kasım Süleyani’nin kanının bereketini gördüklerinde yaptıklarına bir pişman olacaklardır ama, o zaman da iş işten çoktan geçmiş olacaktır.

Şehid Kasım Süleymani bütün dünyada sadece Müslüman toplumlar arasında değil, küresel anlamda her türlü emperyalist zorbalığa, hırsızlık ve yağmacılığa, siyonist işgale ve ırkçı faşizme karşı insani değerlerle karşı duran tüm özgür vicdanların bir sevdası olmuştur. Çünkü onun mücadelesi sadece bir ülkenin, bir halkın veya bir dinin mensuplarını savunmak için değildi. Hacı Kasım, ortaya koyduğu mücadele ile, yeryüzünün tüm mazlum ve mustazaf halklarının esenliğini, özgürlük ve kurtuluşunu, insanca ve şereflice yaşamasını hedefliyordu.

Onun mücadelesi mustazafların müstekbirlere karşı sürdürdüğü tarihsel mücadelenin bir dönüm noktası ve çıktığı bir zirve idi. Dünyanın her yanından bu zirve ve bu ışık görünüyordu. Ne yüksek dağlar, bu zirveyi örtebiliyor, ne de kara bulutlar bu ışığı kapatabiliyordu.

Hacı Kasım Süleymani bir yürek idi, ama bu yürek bir insanın sinesinde taşıdığı yürekten çok daha öte bir yürekti. Dünyanın her bir yanındaki mazlumlar o yüreğin içindeydi, Yemen’den Nijerya’ya, Filistin’den Arakan’a kadar tüm mazlum ve mahrumlar bu yürekte taşınıyordu. Onun için Hacı Kasım bir yönüyle “Süleymanî” idi, diğer yönüyle de “insaniyet” ve “ümmet” idi. İnsaniyet ve ümmetimizin tüm renkleri onun şahsiyetiyle bütünleşmişti; Bir gülistan misali Şii Sünni, Arap Fars, Türk Kürt bütün renkleri ve bütün çiçekleri kuşanmıştı.

Küresel istikbar ve siyonizme karşı Hak cephesi Hacı Kasım Süleymani’yi hiçbir zaman unutmayacak, onun bayrağını yere bırakmayacak, tüm yeryüzünde hak ve adalet hakim oluncaya ve hususen bütün Filistin ve Kudüs siyonist işgalden kurtuluncaya kadar da bu mücadele durmayacaktır. (Mehr)