"Mıy Mıy Konuşan Atatürk"

"Mıy Mıy Konuşan Atatürk"

Sabah'tan Emre Aköz'ün yazısı. Gerçek Atatürk olsa hangi bozuk şiveyle konuşurdu?

Haluk Bilginer ve Atatürk

Mutlaka izlemişsinizdir: Haluk Bilginer, İş Bankası için hazırlanan reklamda, Atatürk'ü canlandırıyor. "Gül bahçesi" muhabbetini beğenenler çok oldu.
Bense sadece güldüm.
Prof. Yalçın Küçük'ün bu reklamı beğenmediğini duyunca, hah, dedim kendi kendime, nihayet birisi işin doğrusunu söyleyecek. " Atatürk öyle konuşmazdı " diyecek.
Haberin devamını okuyunca hayal kırıklığına uğradım. Meğer Yalçın Küçük'ün derdi başkaymış.
Şöyle diyor: " Mıy mıy konuşan böyle bir Mustafa Kemal Paşa görmedim. Haluk Bilginer'e yakıştırmam; çok kötü bir iş yapmıştır. Böyle bir Mustafa Kemal Paşa olmaz."
"Mıy mıy " konuşmasın Atatürk... Ya ne yapsın? Bacak kadar çocukla nutuk atar gibi konuşsun. Essin, gürlesin. Sohbet etmesin, emir versin.
Bu kadarına dahi tahammül edemeyen Prof. Küçük... Aslında imkansız ya... Hani ezkaza reklamdaki Atatürk'ü "gerçek" Atatürk gibi konuştursalardı acaba ne yapardı?
Herhalde, başına kalpağını takar, boynuna yerleri süpüren kırmızı atkısını dolar... Ankara'dan trene atladığı gibi, İstanbul'a gelerek... İş Bankası'nın Levent'teki genel müdürlüğünü basardı:
"Ersin Bey ! Ersin Bey! Koskoca Kemal Paşa böyle mi konuşur!" (Buna da ' devrimci eylem' derdi.)
Peki, reklamdaki hayali Atatürk, gerçek Atatürk gibi konuşsaydı neler duyardık?
Bir kere Haluk Bilginer'in o güzel İstanbul Türkçesiyle değil, Atatürk'ü bizzat tanımış olanların ifade ettiği gibi, " tatlı bir Rumeli şivesi " ile konuşurdu.
Mesela çocuk değil, "çucuk" derdi! (İşte bu yüzden Bilginer reklamda "çocuk, çocuk" dedikçe gülüyorum.)
Öptük yerine " üptük ", merhaba yerine " marhaba ", muhakkak yerine " muhakkaka ", acemi yerine " acamı ", tabanca yerine " tapanca ", yoğurt yerine " yuğurt ", sarhoş yerine " sarfoş ", kulübe yerine " kulüba ", henüz yerine " henus ", kırbaç yerine " kirpaç " derdi.
Söyleyin bakalım, böyle konuşan bir Atatürk'ü, yani gerçek Atatürk'ü ekranda görmek ya da işitmek ister miydiniz?
İstemezsiniz! Çünkü insanlar çıplak gerçekten kaçar. Onun yerine hayal ettikleri bir gerçeği koymaya çalışır.
Halbuki Mustafa Kemal de her fani gibiydi: Kah nutuk atardı, kah mıy mıy konuşurdu... Bazen centilmen olurdu, bazen kaba... Adaletli de davranırdı, hak da yerdi... Çünkü insandı.
" Taraf " piyasaya çıkmadan bir süre önce Yayın Koordinatörü Metin Soysal ile sohbet ediyorduk. Gazeteye çizgi roman koyup koymamayı tartışmışlar. Bazı öneriler gelmiş. O sırada kararsızlardı.
"Tepkileri karşılamaya hazırsanız, size çok basit ve uygulaması gayet kolay bir önerim var" dedim: "Atatürk'ün uşağı Cemal Granda'nın anılarını çizgi roman ya da bant haline getirin..." ( Kristal Kitaplar )
Soysal, " Bizi kışkırtma " dercesine gülümsedi; konu değişti.
Tekrar sorayım: Çıplak gerçeği öğrenmeye ve o bilgiyi düşünce sistematiğinize sokmaya hazır mısınız?
Reklamları, filmleri, dizileri geçtim... Faraza bir çizgi romanda, havuzun fıskiyesini kısmasını istediği uşağına " hayvan " diyen, başka bazı vesilelerde de Granda'ya yine böyle hitap eden bir Atatürk ile... Yani gerçek Atatürk ile karşılaşmak ister miydiniz?
Hayır istemezsiniz! Tatlı bir rüyadan kim uyanmak ister ki!
 
 
Sabah-Emre Aköz