Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim

Çok çabuk seviniyor, çok çabuk üzülüyoruz. Ne varlığa sevinin ne de yokluğa yerinin.. Bunlar gelip gider. O, bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecek.

Sabır.. Her şey geçici.. Mutluluk da, keder de.. Baki olan yalnız Allah’tır..

Kimse Allah’ı ne iktidara ve ne de kıyamete zorlayamaz. Mecbur bırakamaz.. O, doğu ile batının Rabbidir. Yerle gök arasında ne varsa O’nundur..

Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerinin hakikatinin bize gösterileceği bir gün var. O gün başlarımız öne eğilecekse, o “deniz kenarında yaptığımız kumdan evciklerin ne anlamı var.” Okyanus ortasında rüzgarını kaybetmiş bir yelkenli gibi kalıveririz orta yerde.

Kınayanlar ve kınananların amel defterleri ortaya konulduğunda gerçekte kimin melekler tarafından kınanacağını o zaman göreceğiz...

Her şey gittiği gibi gelir, geldiği gibi gider.. Gece ve gündüzün birbirini takip etmesi gibi.. İniş ve yokuşlar gibi.

Bayramdır, gönül alalım.. Birileri bizi zorlamadığı, birileri birilerinin 5 temel emniyetine yönelik tehdit oluşturmadığı sürece bırakalım dileyen dilediğini yapsın. Zorlayacak olurlarsa direniriz.. Birileri nasıl cennete gidecek.. Birileri nasıl cehenneme gidecek.. Ne kimseyi zorla cennete, ne de zorla cehenneme sevk edemezsiniz.. İnsanlar için ancak rızaları ile yaptıklarının karşılığı vardır..

Aktüel tartışmalarla ilgili konuları bayramdan sonra, bugünün sıcaklığı geçince yazacağım.. Önce sakinleşmemiz gerek. Herkesin kendi nefsine dönüp bakması gerek. Hiçbirimiz masum değiliz aslında. “İnni küntü minezzalimin” diyenler kazanacak bu yarışı sonunda.. Kafirler, fasıklar, zalimlerden, cahillerden olmayanlar, onlara meyletmeyenler, yüzlerini hakka çevirenler, doğru, bilgili, cesur insanlar kazanacak..

Hiç birimiz kendi nefsimizi güvende hissetmemeliyiz. Kendinden bu anlamda emin olanlardanız..

Hep söyledim ve söylemeye devam ediyorum: Bu dünyada yaptığımız, yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz her şeyden hesaba çekileceğiz.. Bu dünyada yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla, söylediklerimiz ve söylemediklerimizle ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyacağız, ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun taşıyacağız..

“Başarı”ya çok mu odaklanıyoruz.. O Allah’ın takdiridir.. Doğru yapıp dünyevi bazı şeyleri kaybedebiliriz de.. Karşılığında cenneti istiyorsa, bu dünyada veremeyeceğimiz ne var, mallarımız, canlarımız, sevdiklerimiz..

Bunları vermemek için dünyaya sahip çıkacak olursak, Allah dilediğinde, takdir ettiği zaman onu bizden alacaktır. Ama biz bunları Allah yolunda feda etmeyi göze alırsak, o bize bunların karşılığını on katı, yüz katı, hatta yedi yüz katı ile geri verecektir. Ve bir de cenneti.. Eğer bu yolda canımızı feda edecek olursak, ölümsüz olacağız..

Sadece kazanılan savaşların kahramanları yok, kaybedilen savaşların da kahramanları var. Hatta birçok Peygamber de var böyle.. Ebuzer acından öldü mesela. Hz. Nuh, Hz. Lut, Hz. Salih, Hz. Yunus.. Hz. Ali, Ömer el Muhtar, Şeyh Şamil..

Eğer biz bu imtihanları başarırsak ve toplum öyle bir iktidara layıksa, O, kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan eden Allah bizi yeryüzünün varisi kılmak istiyor aslında.

Doğrusu, insanların liyakatını artırmak, onları cahillikten kurtarma yolunda biz çok fazla bir şey yapmıyoruz.. Buğday himmetin önünde. Biliyorsunuz, Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmez.. Karısını döven kocalar, gelinine zulmeden kaynanalara Allah’ın yardımı ulaşmaz. Babasından kalan 5 dönüm tarlayı bile kendi aralarında pay edemeyenler, hakeme gitmeyenler, gidip verilen hükme razı olmayanlar dünyayı nasıl paylaşacaklar.. Kaynanasına bakamayan gelinler, hiç tanımadıkları, uzak diyarlardaki dulların, yetimlerin derdine nasıl ilaç olacak, nasıl öyle evlatlar yetiştirecekler..

Birbirimizle tartışmadan önce biz hepimiz, önce kendi nefsimize bakalım.. Gözümüze, ABD’yi, İsrail’i çok yaklaştırınca arkasında nefsimizi kaybediyoruz..

Bu konuları, bir daha, bir daha düşünelim..

Bu düşüncelerle Kur’an ayımızın hitamında, “Akide”mizi güçlendireceğimiz “Şükür Bayramımız”ı tekrar tebrik ediyorum..

Allahım, bize Hakkı Hak, batılı batıl göster, Hakta toplanmayı nasib et. Nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil!

Selâm ve dua ile..

 

yeniakit

Bu yazı toplam 1035 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar