Mustafa İslamoğlu Kanal 24'e Konuştu-VİDEO

Mustafa İslamoğlu Kanal 24'e Konuştu-VİDEO

Türkiye'nin önemli ilim adamlarından bir fikir insanı. Mustafa İslamoğlu 24’e konuk oldu.

Betül Soysal Bozdoğan (B.S.B.): Dinlenen kişilerin profiline bakıldığında çok farklı fraksiyonlardan vatandaşlar göze çarpıyor. Özellikle kitlesi olan ve toplumu yönlendirebilecek kişilikler ön planda. Bunlardan biri de Mustafa İslamoğlu. İslamoğlu geçtiğimiz günlerde bu konudan duyduğu rahatsızlık üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Yasa dışı dinlemeleri devlet bir güvenlik meselesi olarak ele alırken paralel yapıyı işaret ediyor. Mustafa İslamoğlu ise toplumsal ve dini açıdan daha başka bir tehlikeye dikkat çekiyor. İslamoğlu'nun gündeme taşıdığı kavram "Paralel Din" meselesi. Paralel din nedir? Neye hizmet ediyor? Dini açıdan nasıl bir tehlikeyi oluşturuyor? Türkiye'nin önemli ilim adamlarından bir fikir insanı. Mustafa İslamoğlu 24’e konuk oldu.

Mustafa İslamoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları... 

Betül Soysal Bozdoğan (B.S.B.): Bu dinlemeleri nasıl yorumluyorsunuz?

Mustafa İslamoğlu (M.İ.): HEM YÜREĞİM İNCİNDİ, HEM KIRILDIM 

İslamoğlu, esefle karşılıyorum hem yüreğim incindi, hem kırıldım, hem de bütün bu ülkede yaşayan insanlar gibi endişelendim. Mahremiyetinize bir kulak uzanıyor. Bizi her halimizle dinlemek ve izlemek için Allah'ın yettiğini düşünüyorum ve buna inanıyorum. Semi olan O, Her şeyi işiten O, Her şeyi gören O, O’nun kamerası o’nun mikrofonu yeter diye düşünüyorum. Dolayısıyla Allah dışında bir kul tarafının her halimin gecemin gündüzümün izlenmesini dinlenmesini her kul gibi bende istemem.

GENEL MÜDÜRÜNDEN ÇAYCIYA VARANA KADAR DİNLENMİŞ!

İnsanın üçüncü şahıslara açmayacağı meşru olan, helal olan ama açmaması gereken bir sürü hali vardır. Sadece ben dinlenmemişim oğlum da kızımda dinlenmiş, sadece cep telefonum dinlenmemiş ev telefonumda dinlenmiş. Üç yıllık bu dinleme eğer montajların eline geçerse binlerce kelimelerden neler çıkarılmaz? Anlatabiliyor muyum? ne senaryolar yazılmaz? Ondanda öte sadece ben değil benim üzerimden derslerimi verdiğim talebelerimi yetiştirdiğim vakıftan AKABE Vakfı'dan 60 kişi dinlenmiş Vakfın genel müdüründen, yönetim kurulu başkanından, çaysına kadar, Şoförüm ve sekreterimde dinlenmiş dedi.

ÖNCE KURGU HAZIRLANMIŞ SONRA MALZEME BULUNMAYA ÇALIŞILMIŞ

Dinlenmedik kimse bırakılmamış. Peki ne aranıyor diye soruyor insan kendi kendine bu dinleyenler ne arıyorlar? Önce kurgu hazırlanmış sonra malzeme bulunmaya çalışılıyor. Selam Terör örgütü kulağa da çok tanıdık geliyor Ne değişti de bu gün Selam gibi” Sözüm ona sabıkalı” geçmişte zihinlerde bir takım çağrışımlar yaptıracak.

Uydurma bir ihbar mektubu üzerinden yola çıkılıyor, ondan sonrada birbiri ile hiç alakası olmayan yüzlerde binlerce insan bu çuvala doldurulup üzerine selam örgütü yazılara dinleniyor.

B.S.B: Bu kurguyu kim yapmış olabilir?

M.İ.: Bilemiyorum, bu ülkede vatandaşlarına karşı adıl bir yönetimi vaat etmesi gereken devlettir, hükümettir, bu dinleme skandalına adları karışan hâkimlerin ve savcıların ait olduğu kurum yanı yargı kurumudur. Biz kim dinlemek istiyorsa yargı kurumu bir vatandaş olarak onu önüme koymak zorunda, bu suç cezasız kalmamalı

B.S.B. Nedir bu paralele din?

"BEN BİR İLİM ADAMI OLARAK PARALEL DİNDEN KORKUYORUM"

M.İ. Paralele din meselesi derin uzun mesele, İslam kitabı Kuran olan bir din ve kuralları bellidir. Bu dinin en temel kuralı tevhittir “Aracısız kulluk” Kuran sürekli muhatabının aklını kullanmasını ister, iradesini güçlendirir onun bir kişilik olarak bir şahsiyet olarak görmek ister. Paralel dinden korkuyorum ben paralel devletten değil! . Paralele devletten korkması gereken devlet olsun onun çaresi var. Ben bir ilim adamı olarak paralele dinden korkuyorum. Bu paralele din meselesi sadece adı geçen yapı ile ilgili bir şey değil malesef bu toplumda. Düşünün ki sevgili peygamberimizle birilerinin görüştüğü, gece gündüz hem de, bunların onun emri olduğu gibi garabet bir durumla karşılaşıyoruz.

B.S.B: 28 Şubat'ta başörtüsü furuattır demeleri var. Sizin hiçbir zaman cemaat ümmetin kaygılarını önemsemedi diye bir sözünüz var mı? Bunların, cemaatin bir ümmet kaygısı var mı? 

"YILLAR ÖNCE BEN CEMAATE ELEŞTİRİLERİMİ SUNDUM, HATTA HOCAEFENDİ'YE MEKTUP DA GÖNDERDİM, O DA..."

M.İ.: Yıllar öncesinden beri ben cemaate yönelik eleştirilerimi iyi niyetimle yıllardır ifade ettim. Benim oralara gitmeme, hocaefendiyle görüşmeme gerek yoktu. Ben dedikoduya dönüşmesini bunun hoşgörmedim. Ben bizatihi hocamıza söylemek istedim. Bunu bir iman borcum olarak gördüm. Birincisi cemaat obez bir abiye dönüştü. Bugünün dünyasında ümmet annesiz ve babasız bir yetime benziyor dedim. Kardeşler içinde iri bir kardeş var fakat bu kardeş küçük kardeşlerine bakacağı yerde onların paylarını da alıyor dedim. 99 koyunu var, diğer kardeşlerinin 1 koyunu alıyor dedim. Cemaat Allah'ın arslan yarattığını dişi tırnağıyla kuzulaştırıyor. Cemaat insanları akıl ve iradeden muaf hale getiriyor. Dördüncüsü burada cemaatin menfaat grubu gibi hareket ettiğini ve böyle bir izlenim olduğunu söyledim. Elindeki imkanlarla güç ve nüfuza yatırım yaptığı kanaatimin paylaştım. Bunu ben söylemiştim diye bir mektupla da pekiştirdim. Hocaefendi'ye verildi, iyi ve güzel karşıladı bunu. Ama ondan sonra başımıza gelmeyen iş kalmadı.

"AKABE ÇATISI ALTINDA BİR YÖNETİCİMİZ..."

B.S.B.: Örneklendirebilir misiniz?

M.İ.: Özellikle ben kişisel örnekleri vermek istemiyorum, olayları cıvıklaştırıyor, ilkesizleştiriyor. Rabbimize hesap vereceğimizi unutmadan söz söylememiz gerekir diyorum. Bendeniz cemaatteki kardeşlerimize şefkatle mesaj vermemiz gerektiğini düşünüyorum. AKABE çatısı altında bir yöneticimizin bir Bağ-Kur davası var, kendi de mağdur. Bağ-Kur memuru primleri topluyor, yiyor, yolsuzluk yapıyor. Dava açılıyor, bu arkadaşlar borcunu ödemiyor deniliyor. Ama derdest ediliyor, zorla getiriliyor. Kayseri'de, Muş'ta, Van'da bir gece kalacak, öyle gidiyor. Paralel yapının işleyişi böyle. Biz çok uğraştık, hakim, savcı, bakan telefon etti. Arkasını kazıyınca paralel yapı çıktı. Şaşırdık.

"MÜDÜR SİZE OLUMLU RAPOR VERMEM, CEMAATİ ELEŞTİRİYORSUNUZ DEDİ"

Yine AKABE çatısı altında vergiden muaf olmaları için, yardım kuruluşu var, Ankara'ya gittik, olumlu izlenim aldık ama bir müdür size olumlu rapor vermem siz cemaati eleştiriyorsunuz denildi. Bu esasında güç ve nüfuzun tek elde tutulması isteğinden başka bir şey değil. Türkiye Cehennemi olmamalı TC'nin açılımı ama Türkiye Cezaevi de olmamalı, Türkiye Cemaati de olmamalı. Diyorum ki Türkiye cenneti olsun. Farklılıklarımızla beraber yaşayalım diyorum.

B.S.B.: Cemaat her zaman güçlünün yanında durmak istedi, sanırım daha güçlü olmak için. Parti bazında seçimlerde partileri desteklerken hangi kriterleri önemsedi?

"CEMAAT BU DURUMDA İLKELİ DAVRANMAZ

M.İ.: Güç ve nüfusu esas aldığınızda böyle oluyor. Ben buna tekasür yani Kuran'dan örnek alıyorum, çoğaltmak krizidir. Bu sivil değil, resmi, siyasi ve iktisadi tüm yapılar için vardır. İlkeli davranmaz.

B.S.B.: Başbakan Erdoğan, Gülen'in Humeyni gibi dönme hesabı vardı, şemada kainat imamı diye geçiyor dedi. Duff da Gülen Humeyni gibi olmadığını, paralel bir network soruşturmasına girmek istemiyorsa, soruşturma durumuna girmeli diyor. Nasıl yorumluyorsunuz?

"CEMAAT ŞİA KONUSUNDA ÇOK BÖLÜCÜ"

M.İ.: Bizzat içeriden gelen eleştirilerde, cemaatin içerisinden bu tür eleştiriler çok yıllar önce geldi. Hakikaten benim de tebessümle karşıladığım, Selam Terör Örgütü olarak hayal bir örgüt kuracaksınız İran'la bizi suçlayacaksınız. Ben ümmetin geleceğini her şeyden önce görürüm, mezhepçi holiganlığına karşı çıkmışımdır, Şiiliğin ve Sünniliğin de. Cemaat Şia konusunda çok bölücü ama takkiye konusunda Şia cemaatin eline su dökemez. Ben diyorum ki sizinle karşılaştığımda kendimi neden güvende hissetmiyorum diyorum, taa bu olaydan yıllar önce. Neden benden bir şeyler saklıyorsunuz ya da benden bir şey alıyorsunuz izlenimi veriyorsunuz, neden diplomatça ilişkiler kuruyorsunuz? Böyle mi yetiştiriliyorsunuz, yoksa diplomatlık mı yapıyorsunuz? Bu anlamda Şia'nın takkiye konusunda eline su dökemez. Mesela Bediuzzaman, Şia ile ortkalık kurmak için bir şeyler yaptı. Mesela cevşen, celcelutiye falan Şia ile gelir, Şiilik'te yer alan unsurları Sünnilik ile buluşturdu. Bu güzel bir şey aslında.

"HEM CEVŞEN KULLANIP, HEM DE İRANCILIKLA SUÇLARSANIZ..." 

Birilerini İrancılıkla suçlayıp bunu yapıyorsun ama boynunda Şia unsuru cevşen var.

B.S.B.: Özellikle taraflara söylemek istediğiniz şeyler var mı?

"HÜKÜMETE BURADAN UYARI YAPMAK İSTİYORUM"

M.İ.: Hükümete de söylemek istediğim şey var, hükümet partisi kendisini muhafazakar olarak nitelendiriyor, yoksa siyasi muhafazakarlıksa buna bir şey demem ama dini muhafazakarlık da giriyorsa bu cemaatle mücadele edemez. O zaman hükümet muhafazakar din anlayışını gözden geçirmelidir. Yoksa sonu buraya gelir. Cadı avı başlamasını istemem, bir Türkiye Mc.Cartyciliği yaşanmasını istemem. Bu ülkede mağdurların mağduriyetini gidermez. Biz zulmün önlenmesine çalışmalıyız. Öncelikle hükümet partisi dini anlayışını gözden geçirmeli diyorum. Geleneği muhafaza etmek gibi bir İslam anlayışınız varsa, ilkelerin üstünde tutarsanız, bugün bu hoca gider, başka hoca gelir. Devam eder.