Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Müslüman şahsiyeti ayakta tutan unsurlar

Müslüman şahsiyeti ayakta tutan unsurlardan ilki ihlâs ve samimiyettir. İhlâs hem toplumsal olarak Müslümanların ayakta kalmasını sağlar, hem de namaz gibi ferdi ibadetleri ayakta tutar. İhlâs yalnız Cenab-ı Allah ile kulu arasında değil, anne babaya itaat gibi diğer insanları ilgilendiren emir ve ibadetlerde de bulunmalıdır.  Yine bir ihtiyaç sahibine sadaka veren ve bu işini ihlâslı yapan bir mü’min ile samimi olmayan bir Müslümanın bu ibadetlerini kıyasladığımızda zahiri aynı olan amelin bâtınının değiştiğini fark ederiz. 

Mü’min, konuşmasından okumasına, selam vermesinden araba kullanmasına kadar her türlü günlük işlerinde de ihlâslı olmalıdır. Bu sayede o, arabasına astığı dualarla yahut dini kullanarak değil, onu bizzat yaşayarak Cenab-ı Allah’tan yardım talep eder. Çünkü arabaya binerken, kontağı çevirirken dilindeki besmelesi ve duası onun Allah’tan muhafaza istemesi, her anında O’nun izni ile hareket ettiğini itiraf etmesidir. İşte böyle bir ihlâs ve samimiyet hem hayatın her anını ibadete çevirmek suretiyle kulluğu, hem de sosyal hayatta karşılıklı ilişkileri düzenlemek suretiyle Müslüman cemaati ayakta tutar.

Kulluğun özünü teşkil eden namaz da Müslüman şahsiyetin ayakta kalmasını sağlayan temel unsurlar arasındadır. İlk vazifesi ihlâsı hayatına hâkim kılmak olan mü’min, namazlarını bu hasletten mahrum bırakırsa geriye ahirette yüzüne savrulacak bir şekilcilik kalır. Kur’an-ı Kerim’de her defasında ısrarla “Namaz kılınız!” değil de “Namazı ikame ediniz!” yani samimiyetiyle, ihlâsıyla, huşusuyla, rükûuyla, secdesiyle ayağa kaldırınız emri verilir. Çünkü namazı ikame etme, onu ayağa kaldırma emrini yerine getirdiğimiz an “…Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar…” (Ankebut, 29/45) ayet-i kerimesinde işaret edilen görevi ve vazifesiyle namaz, tüm hayatımızı kuşatacaktır. Yani namazın bizi kötülük ve günahlardan, hayâsızlıktan alıkoyabilmesi için gerekli olan şart, bizim onu ikame etmemizdir. İkame edilmeyen, ihlâs ve huşudan uzak olan namazlarımızın bizimle günahlar arasında bir kalkan olmasını bekleyemeyiz. Namaz kılmadan evvel bulunduğumuz ortamın şartlarını namaza hazır hale getirmeliyiz. Örneğin, aklımızı meşgul edecek olan telefonumuzu sessize almalı, namaz vakitlerimizi yalnızca Allah’a tahsis etmeliyiz. 

Namaz ibadetini huşusu ve tadil-i erkânıyla yerine getirmek için öncelikle onun için yaptığımız hazırlık aşamasını istenilen seviyeye çıkarmalıyız. Namazlarımızı ıslah için evvela istibra, istinca ve abdesti ıslah etmeliyiz. Ancak bu hazırlığı hassasiyetle yapan bir mü’min, seccadesinin başına geçtiğinde huşuu elde edebilir. Hz. Ömer “Tam olarak alınmış bir abdest, kişi ile günahlar arasında barikattır” diyerek, tam olarak alınan abdestin kendisiyle ifa edilecek amellerin de tam olmasına vesile olmasının yanında, günahlara karşı da engel olacağını beyan etmiştir. Böylece abdestiyle günahlara karşı sağlam bir kalkan elde eden Müslüman, seccadesinde çok daha farklı bir huşua sahip olacaktır. 

Kulluğun özünü teşkil eden namaz, kulluk hayatımızda yaptığımız her türlü ibadetin bir araya getirilip, özeti çıkarılmış şeklini temsil etmektedir. Yine namazı anlamaya çalıştıkça ve onda derinleştikçe de bütün ibadetleri ve kulluk hayatını bir tek onun içinde görebiliriz. 

İhlâs ile ikame edilen namazlarımızın şahsiyetimizi ayakta tutması duasıyla…

Cumanız mübarek, dualarınız makbul olsun. 

yeniakit

Bu yazı toplam 992 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar