Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Müslüman dünyası, yeni bir ‘Moğol İstilâsı’nın pençesinde

İran’lı mütefekkir Emîr Erduş, Keşmir’de, Hind / hindu güçlerinin, kadın ve çocuklar da dâhil, Müslümanlara, en vahşî şekilde saldırmalarını yansıtan görüntüleri gönderirken, ‘İnekperest Hinduların Müslümanlara yaptığı zulümler karşısında Müslüman dünyasından yaptırım gücü olan bir tepki gelmemesine şaşmamak gerek. Çünkü, bu ülkelerin pek çoğunun tepesinde  inekler/ öküzler hükümfermâ.’  diye yazmış. 

Düşündüm de, büyük çapta doğru. 

***

Endonezya’dan Afrika’nın batı sahillerine kadar uzanan eski dünyada 55-56 ülke var ki, halklarının ekseriyeti Müslüman olduğu için, ‘İslâm ülkesi’ diye anılıyorlar. Ama, bunların hemen tamamı Müslüman halkların inancıyla ilgisi olmayan rejimlerinin ve yönetim kadrolarının tasallutunda. Onlar, gözyaşıyla, zorla, açlıkla ve zindanla, kanla, veya dârağacı ile tehdit ederek hükmediyorlar, Müslüman halklara. 

Hele de son 100 yıldır, bu, daha bir böyle. 

***

Filistinli şair (merhûm) Nizâr Qabbanî, ‘Horoz’ isimli şiirinde bu tip rejimlerin başında olan kişi veya kadroları çok güzel anlatır. 

"Mahallemizde/ Kan dökücü, sadist bir horoz var/ Her sabah mahalle tavuklarının tüylerini yolar (...)/ Gece gündüz tepemize biner, /Aramızda nutuk çeker,/ Aramızda marş okur, / tankla çaldı iktidarı /(…) Karacâhil bir horoz işte/ (...) Bütün bildiği, kavga ve kalleşlik(...)  

***

Evet, Müslüman toplumlara hükmedenleri neredeyse tamamına yakını, halklarının rızasına, rey ve iradesine aldırmadan onlara hükmediyorlar ki; pek çoğu, zorbanın zorbası, câhilin câhili, idrak ve düşünce melekeleri, bir ‘öküz’den daha fazla olmayan, ve Müslüman dünyasının ve halklarının bütün zenginliklerini emperyalistlere peşkeş çeken; tahakküm ettikleri halklara efendi, kendi efendilerine ise köle vekukla durumunda olan müstekreh yaratıklar. 

***

Müslüman halkların içine yuvarlandıkları bu çukurdan kurtulmaları mümkün mü? 

Hani meşhurdur, savaşta mağlub olmalarının sebebini soran hükümdara, komutan cevap verir: 

- Kırk sebep var haşmetmeâb!..

-Nedir onlar?

-Birincisi, barutumuz bitmişti.

-Tamam.  Gerisini saymaya gerek yok.

***

Şimdi biz Müslümanların bugünkü durumu da aynen böyle. Bizim barutumuz, müminlerin kardeşliği temelinde oluşturulan siyasî birlik idi. Bu, bütün Müslüman toplumların kendilerini bağlısı bilmesi gereken bir Başkanlık Kurumu’dur. Bugün, bu siyasî birlikten mahrumuz ve 1,7 milyarlık dev bir kalabalık durumundayız; ki, her bir ülke, diğerinin boğazına saldırtılmış vaziyette. 

100 yıl öncelerde, yığınla noksan ve yanlışları olsa bile, yine de bir siyasî birlik ifade eden bir görüntümüz vardı ve yanlışları ıslah edilebilirdi. Bugün o kurumun tarihî isminin telaffuzundan bir kısım Müslümanlar bile, tıpkı emperyalistler gibi korkuyorlar. 

***

Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa ve onların 70 yıl öncelerde, Müslüman coğrafyasının kalbine bir hançer olarak diktikleri İsrail rejimi ve diğerleri;  Müslüman coğrafyalarında istedikleri gibi at koşturuyorlar. Bugün Suriye’de, Libya’da, Keşmir’de, Yemen’de yapmak istedikleri de, dünlerde, Bosna’da, Irak’ta ve diğer Müslüman coğrafyalarında yapmak istediklerinden farksızken; Suûd’da, Mısır’da, İran’da, kezâ Türkiye’deki kemalist-laikkadroların ve diğer coğrafyalarda iktidarları elinde bulunduran güçlerin,  global emperyalist güçlerin hedeflerini görüp görmediklerini bile cihanşumûl İslâm kardeşliğianlayışı içinde tartışamıyoruz. 

Böyleyken, hepimizi kuşatmaya çalışan bu Yeni Moğol İstilâsı’na nasıl karşı durabiliriz? 

İdealimiz, bütün Müslümanların, en başta da siyasî birliği olmalıdır. Bu elbette çetindir, ama, 100 yıl öncelerde de, o birliğimizin havaya uçurulması bir hayaldi. Şimdi de, zamanın bu yanlış akışını tersine çevirmeye mecbur değil, mahkûmuz. Nihaî hedef, bütün Müslüman coğrafyalarını kuşatan bir siyasî birlik olmalıdır! Bu hedefe, kolaylıklara talip olarak varılamaz.

Bu yazı toplam 901 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar