Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Muharrem İnce’ye ince ince..

Muharrem İnce “AK Parti % 49 oy alırsa gider kitap okurum, tavuk beslerim” demiş. Üzüldüm. CHP’nin bugün düştüğü durumun sebeplerinden biri de bu ruh hali. Ali Nesin de CHP içindeki krizi bir başka açıdan yorumlamış. Bu ideoloji ile, Kemalizmle, bu psikoloji, bu söylemle bir yere gidemezsiniz.. Sorunun kaynağı içinizde. Kaçtığınızı sandığınız şeye doğru koşuyorsunuz.

Bakıyorum kimi Türkiye’yi terk etmekten söz ediyor.. Niye, nereye.. Biri Fransa’ya gitmiş. AK Parti’nin Fransa’daki oy oranı Türkiye’dekinden daha az değil. Fransa’nın Mali ya da Çad politikasını hatırlayacak olursa belki Fransa’yı da terk etmek isteyebilir.. Sormak gerek, Türkiye değilse neresi..

Ben olsam böyle bir şey söylemezdim. Büyük konuşmuş. Mesela CHP % 49 oy alsaydı ben ne yapardım. Gider arkadaşlarla konuşurdum. Sonra “biz nerede yanlış yaptık” diye düşünürdüm.

Eğer mal, can, namus, akıl, inanç ve neslime yönelik açık ve yakın bir tehlike söz konusu değilse öyle kaçmaz, küsüp köye gidip tavuk beslemezdim.. Direnirdim, direndim.. 44 yıl sürdü, bir ömür boyu sürdü bu.. Pişman değilim. Bugün aynı şartlara dönersek, yine aynı şeyi yapardım. 

Kitap da okurdum, bahçeli evim varsa tavuk da beslerdim ama bunu siyasete alternatif bir iş olarak görmezdim..

Geçmişte neler yaşadıklarımızı düşünüyorum da; günde beş kez, haftada 5 gün mahkemede duruşmaya çıktım. 500 yıldan daha fazla mahkûmiyet talebi ile yargılandım. Ama bir yere gitmedim.

Mesela Mekke’de Resulullah ne yaptı ise onu yapardım. Taife giderdim mesela. 

İstanbul’da CHP % 49 oy alsaydı değil, biz 49 kişi kalsaydık, çıkıp “biz Müslümanlardanız ve buradayız” derdim. Şefkat talep ederdim. Yani hukuk ve meşruiyet temelinde bir muamele talep ederdim. Erdemli, akıl ve hikmet sahibi insanlarla birlik olurdum.. Bıçak kemiğe dayanırsa Medine’ye gider Elçi’nin yaptığını yapardım.  Güç sahibi olunca döner yine gelirdim. Ben güç sahibi olduğumda ise, daha önce bana yapılanları onlara yapmadan önce, Hz. Yusuf’un yaptığı gibi yapardım. Benim peygamberim Mekke’yi fethettiği gün Kâbe’nin önünde öyle yaptı: Kardeşim Yusuf’un söylediği gibi söylüyorum demişti, dün ayağına taş atıp, yoluna diken döküp, arkasından küfredenlere.

Mekke’de Hılful Fudul, Medine’de ilk sosyal sözleşme imzalayan Resul’ün ayak izlerinden yürüyerek, farklılıklarımıza rağmen barış için bir arada yaşamanın yollarını arardım. “Bizi öldürmeye gelenler bizde dirilsin” derdim mesela.

Aramızdaki fark bu. Bana kalırsa bir yere gitmemeli.. “Yanıldım” demeli. Böyle halkçılık olmaz. Cumhuriyetçilikten söz ediyorsanız, böyle konuşamazsınız.

Ya bu topraklarda farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama sabır ve tahammülünü gösterecek, adalet, barış ve hürriyeti sadece kendimiz için değil ötekiler için de kabul edeceğiz ya da bu ülkeyi birbirimiz için cehenneme çevireceğiz. Başkalarının kan ve gözyaşları, çalınan alın terleri üzerine kendilerine iktidar ve servet hayali kuranlarla, nefreti sevgisinden, öfkesi aklından ve merhametinden büyük insanlarla bir yere gidemeyiz..

Şunu görelim, her ülkede haksızlık yapanlar, zalim kişiler her zaman olacak. Asıl önemli olan o ülkede haksızlığa uğrayan hakkını alabiliyor mu, haksızlık yapana hesap sorulabiliyor mu, hani adalet var mı, o ülkede insanlar inandıkları gibi yaşayıp, düşündüklerini özgürce ifade edebiliyorlar mı ve farklılıklarına rağmen, can derdine düşmeden barış içinde bir arada yaşayabiliyorlar mı, o ülkede insanlar alın terleri ve emekleri karşılığı geçinip, ceplerindeki paralar para mı, yani her gün değer kaybeden, güvenilmeyen bir piyasa var  mı? Eğer bunlar ideale yakınsa, o zaman o ülkeden kovsanız da kimse gitmez, bunlar yoksa bağlasanız da durmaz. Bunlar yokken birileri kaçıyorsa, onların kendilerinde bir sorun vardır.

Muharrem İnce CHP’nin önemli bir ismi. O bile böyle düşünüyorsa vay CHP’nin haline.. Muharrem, haram aylara, yani savaşın yasak olduğu zamana bir gönderme bu isim. Muharrem, hicri yılın ilk ayı. CHP, Hicri-Kameri takvimi Gregoryen Jillian takvimine çevirdi ama, ailesi ona “Muharrem” adını vermiş. Genel başkanının adı da Kemal.. O da Arapça. “Mustafa Kemal” değil, “Kamal”, ama “Kamal” adını kimse kullanmaz.. “Mustafa” adı da Nebevi gelenekten miras olan bir isim aslında. Muharrem’in “Aşura”sı, Kemal’in “Zülfikar”ı var adlarında, ama pek de bu mirasın mirasçısı gibi davranmıyorlar gibi sanki.

CHP’nin asıl krizi bu. Sancıları adlarında gizli.. Hay Allah, hicri 19 Muharrem 1437 seçiminde, Rumi 19 Teşrinievvel 1431’de AK Parti % 49 oy aldı. Hızır’ın 180. günü idi. Devlet Bahçeli’nin kulağı çınlasın, miladi 2015’deyiz.. Toplamı 8 eder, AK Parti 49,5’dan 50 aldı ya, bu sayıyı ikiye böl, 4 eder soldaki sıfırı sağa yaz, 40 eder. Bu da MHP’nin kazandığı sandalye sayısına eşit. :) Bu arada; MHP’den kimse istifa etmiyor. Oyunun üçte ikisini kaybeden, hatta dörtte üçünü kaybeden Kamalak da istifa etmeyecek herhalde, Destici de. Sahi niye istifa etsinler ki!? Haydar Baş istifa ediyor mu mesela. Adam asgari ücreti 5.000 liraya çıkarma sözü verdi, ama seçmen yine de oy vermedi..

Şimdi Muharrem İnce’nin çıkıp konuşması gerek. Parlamenter dediğiniz kişi konuşarak sorun çözer, konuşur. Susarak siyaset yapılmaz. Ya özür diler ya da sözünde durur.. İnsan hata yapar. Özür dilemek de bir erdemdir. Bırakmak istiyorsa, güle güle yolun açık olsun. Oku, hatıralarını yaz ve tavuk besle. Neden olmasın. Selam ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 930 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar