Mondros ve Sevr kâbusundan uyanmak

İrlanda lideri Eamon De Valera, yardımcılarından Michael Collins'i bağımsızlık müzakereleri için Londra'ya gönderirken (1921), ona şöyle bir öğüt vermiş:

"Müzakere masasında bağımsız bir devletin temsilcisi gibi davran. Çünkü bağımsız bir devlet gibi davranmadan bağımsızlığımızı gerçekleştiremeyiz. Bugün sömürge gibi davranırsak, yarın bağımsızlığımızı kazandığımızda bile sömürge oluruz."

Türkiye'nin gücü veya zayıflığı, etkenliği veya edilgenliği, büyüklüğü veya küçüklüğü de büyük ölçüde 'mental' bir mesele.

Mondros ve Sevr kâbuslarının gölgesinde büyük korkular içinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti o korkuları bir türlü aşamadığı için "kurtuluş"un hayrını bugüne kadar göremedik.

Devlet bize mütemadiyen Mondros ve Sevr'i hatırlatıp statükoyu korumaktan başka davamızın olmaması gerektiğini telkin ettiği için daima savunma psikolojisi içinde kaldık ve ileriye doğru bir hamle yapamadık.

En ufak bir statüko değişikliğinde bölünüp parçalanacağımıza inandığımız / inandırıldığımız için statükoyu kanımız pahasına koruduk, fakat statükonun devamı bölünüp parçalanma kâbusunu derinleştirmekten başka bir işe yaramadı.

Bu kısırdöngüden kurtulmalıyız.

Elimizi-ayağımızı bağlayan korku zincirini kırmalıyız.

Dünyamızı karartan, içimizi karartan, ufkumuzu karartan bu karanlık mağaradan çıkmalıyız.

İlk adım: Mondros ve Sevr edebiyatını buruşturup çöpe atmak.

Bu edebiyatta ısrar eden bir Türkiye, korkak, zayıf, edilgen ve küçük bir Türkiye olmaya mahkûmdur.

"Ne Mondros'u, ne Sevr'i ulan? Yırtarım dağları; enginlere sığmam, taşarım!" diyeceğiz ki, dağları gerçekten yırtabilelim.

Dünya artık 30 Ekim 1918'deki dünya değil.

O günlerdeki kapana kısılmışlığımız çoktan mazi oldu.

Artık alabildiğine geniş bir manevra sahamız var.

Sınırlarını aşıp büyümeye müsait bir Türkiye var artık.

Kürt meselesi gibi yaralarını kapatıp bütün haşmetiyle ayağa kalktığı vakit başı göğe erebilecek bir Türkiye"

Bu yöndeki çabalara şiddetle karşı çıkan ve Milli Güvenlik Kurulu'nun "Demokratik Açılım"a verdiği desteği Mondros Mütarekesi'ni imzalamaya benzeten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,

'Mondros Ruhu'nu asıl kendisinin temsil ettiğini ne zaman idrak edecek?

Mondros'u, Sevr'i tekrar tekrar pişirip önümüze koyan Devlet Bahçeli ve benzerleri ya Batılıların kurduğu korku imparatorluğunun bekası için çalışıyorlar, ya da ne yaptıklarını bilmiyorlar.

"Demokratik Açılım"a karşı çıkacaklarsa çıksınlar, ama, Allah aşkına, Türkiye'nin önünde psikolojik bir barikat teşkil eden şu Mondros ve Sevr sendromunu aşsınlar artık.

Onlar aşmasa da Türkiye aşıyor.

Onları da aşıyor.

Yeni Şafak

Bu yazı toplam 1777 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar