Mısır’ın Hamas'ın Faaliyetlerini Yasaklaması Üzerine

Mısır’ın Hamas'ın Faaliyetlerini Yasaklaması Üzerine

Bu alınan karar Gazze üzerindeki kuşatmayı daha da ağırlaştırma ve onu desteklemekten başka bir şey değildir.

FİEM

Dr. İbrahim Hammami

Mısır’ın başkenti Kahire’deki mahkeme geçen Salı günü alelacele ele aldığı bir davayı çok hızlı bir şekilde sonuçlandırdı. Mahkeme Hamas'ı terör örgütü ilan edip ülkedeki faaliyetlerini yasakladı.

Avukat Semir Sabri de mahkemenin çok hızlı ve gönüllü çalışmalarına karşılık hızlı bir şekilde Cumhurbaşkanı Adli Mansur, İçişleri Bakanı General Muhammed İbrahim ve Başbakanına dava açarak, onlardan acilen Hamas'ı terör örgütü ilan edip buna göre karar almalarını istedi. Birçok ülkenin Hamas’ın da çok güçlü bağlarla bağlı olduğu Müslüman Kardeşler Cemaatini yasakladığını gerekçe olarak gösterdi.

Hamas aleyhinde toplanan belgeler arasında, hareketin Şubat 1988 yılında yayınlanan ve İslamî Direniş Hareketi (Hamas)’ın Müslüman Kardeşler Cemaatinin en güçlü destekçisi olduğunu ifade eden 6 ve 11 numaralı resmi açıklamaları da var.

Ramallah, Tel Aviv ve Kahire üçlüsü arasında yapılan koordinasyon sonucu beklenen kararın ardından şu tespitleri paylaşabiliriz:

Hamas kararın ardından Mısır ile olan ilişkilerin çok güçlü olduğunu vurgulayarak kararı kınamakla yetinecek bu işin siyasi olduğunu beyan edecektir.

Hamas'ın Mısır’da herhangi bir merkez ve şubesi yok. Sadece Hayyu'l-Hamis’te Hamas Siyasi Birim Üyesi Dr. Musa Ebu Merzuk’un kiraladığı bir daire var. Daha önce defalarca Dr. Musa Ebu Merzuk’un Kahire’yi terk etmesini istedik ama dinleyen olmadı. Bu gün Mısır’daki azgın askeri yönetimin ona zarar vermesinden korkuyoruz.

Mısır’daki azgın, bozguncu ve faşist askeri yönetim ülke idaresine el koyduktan sonra 30 Ocak’ta kapattığı Rafah sınır kapısını bugüne kadar sadece 88 gün cüzi bir şekilde açtı. Bugün alınan karar Gazze üzerindeki kuşatmayı daha da ağırlaştırma ve onu desteklemekten başka bir şey değildir.

Mısır’daki azgın ve faşist cunta 4 Temmuz 2013 tarihinde yaptığı darbenin ardından Filistinlilerin hayat damarı olan Gazze’deki tünelleri yerle bir etti.

Ramallah’taki bozguncu güruh da Mısır’ın Gazze aleyhinde aldığı kararlarda etkili oldu.

Burada ve orada yapılan açıklamalar bunların ahlaki olarak ne kadar alçaldığını gösteriyor.

Bugün işgalciye tabi bir hareket haline gelen Fetih’in sözcüsünün CBC kanalına yaptığı açıklamalarla, Mahmut Abbas’ın daha önce yaptığı, Azzam El-Ahmed ve Saib Ureykat’ın da değişik münasebetlerle yaptıkları açıklamalar bu tür kararların alınmasında Fetih hareketiyle Filistin Yönetimi'nin oynadığı aşağılık rolü ortaya koyuyor.

Hamas’ın durumu, kimsenin arzu etmediği bir durumdur. Bölgesel diktatörlerle, Mısır’daki askerlerin düşmanca tutumları ve onların Ramallah’taki piyon müttefiklerinin hâkim oldukları bir realitenin kıskacındadır.

Bölgenin geleceği Suriye, Mısır ve Filistin’de olup bitenlerden ayrı değildir. Bölge birbiriyle fazlasıyla irtibatlı ve ilgilidir. Gazze ve Hamas bu süreçten de daha güçlü ve daha gür çıkacak, halk düşmanları ise utanç damgasını yiyeceklerdir.

Tabi bu aşamada ortaya konacak tutum tepki şeklinde olmamalıdır. Asıl yapılması gereken, yerin altında bile olsa alternatif ve seçeneklerin neler olabileceğinin araştırılması ve bunun üzerinde kafa yorulmasıdır.

Bazen bireyin yapabileceğini bir örgüt veya hareket, bir örgüt veya hareketin yapabileceğini de bir devlet yapamayabiliyor. O nedenle halktan biri olarak hepimizin özgürlüğümüze kast eden suçluları ortaya çıkarıp deşifre etmemiz gerekir.

Halkların menfaatine muhalif alınacak herhangi bir karar veya hüküm Mısır’daki faşist ve azgın güruhun niyetleriyle ilgili kuşkuları ve Tel Aviv ile bağlantılarını sürekli hatırlatacaktır.

Müminin yaptığı her şey güzeldir.

Cani ve suçluların yardımlaşarak kendi halklarını ve başka mazlum hakları ezmeye çalışmaları halkların her türlü zulüm, diktatörlük, iç ve dış işgalden kurtulma ve özgürleşme ısrarını artırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır.