Mısır Zindanlarından Mektup Var

Mısır Zindanlarından Mektup Var

Sosyal medyada son günlerde Kahire'deki Tora Hapishanesi'nde tutuklu olan Abdullah En-Neccar isimli tutukludan gelen bir mektup paylaşılıyor. Mektupta darbe hapishanelerindeki tutukluların maruz kaldığı "çirkin" muameleler açıkça anlatılıyor.

Sosyal medyada son günlerde Kahire'deki Tora Hapishanesi'nde tutuklu olan Abdullah En-Neccar isimli tutukludan gelen bir mektup paylaşılıyor. Mektupta darbe hapishanelerindeki tutukluların maruz kaldığı "çirkin" muameleler açıkça anlatılıyor.
 İşte o mektup:
 "Birinci sahne:
 28 Kasım 2015-Sabah saat 06.00-Tora Cezaevi... Kapıdan kilit sesi duyuluyor. Ardından hapishane görevlisi içeriye giriyor ve yüksek sesle bağırıyor: "Biri hızlıca buraya gelsin."
 İçeriye iki muhbir geliyor ve hapishanede kalanlara göz gezdiriyorlar. Sonra içlerinden biri elbiselerimden tutuyor ve bana "Kalk hemen, sen bizimle geliyorsun" diyor.
 Gerekçesini soruyorum ama cevap vermiyorlar. Beni kurbanlık hayvan gibi çekiştiriyorlar. Bulunduğum yerden çıkınca benim gibi çok sayıda kişinin sürüklenerek bir yere götürülmekte olduğunu görüyorum. Ardından hapishane içinde açık bir alana götürülüyoruz.
 İkinci sahne:
 Arabalardan maskeli, silahlı ve yanlarında köpekleri olan 300 civarında asker iniyor. Onların önünde üzerimize prangalar geçiriliyor. Ardından siyah bir Mercedes geliyor ve tüm askerler "hazır ol"a geçiyor. Arabadan cezaevleriyle ilgilenen İçişleri Bakanı yardımcısı iniyor ve elinde bir adet 9 mm.'lik "Miri silahı" bulunuyor.
 O esnada ilk anda bizi infaz edeceklerini düşünmüştüm ancak hemen ardından paşanın arabadan indiğini gördüm. Paşa etrafımızda döndü ve bize "Siz ve diğer siyasetçilerden rejim hiç hoşnut değil!" diyerek bazı şeyler söyledi. İçimizden bir kardeşimiz ona karşılık verdi. Bunun üzerine ona küfürlü sözlerle "Din min beni ilgilendirmez" diyerek cevap verdi ve ardından askerlere işaret etti, askerler de cevap veren kardeşimizi alarak dövdüler. Sonra paşa mahkumun Akreb Cezaevi'ne aktarılmasını emretti.
 Ardından konuşmasını sürdürdü: "Ben size açıklıyorum ama siz hiç dost gibi davranmıyorsunuz. Şu anda tüm güç bizim elimizde... Tüm dünyayı önümüzde diz çöktüren bir liderle birlikteyiz biz!"
 Tam da burada şu ayeti hatırladım: "O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar."
 Ve şöyle söyledim: "Biz Allah'tan başka hiç kimsenin önünde diz çökmeyiz!"
 Bana saldırgan gözlerle baktı ve "Ben sana nasıl diz çökeceğini öğretirim" dedi. Sonra askerler bize saldırdılar ve tam bir saat boyunca dövdüler. Bir saatin sonunda paşa hapishanelerimize geri götürülmemizi emretti.
 Üçüncü sahne:
 Zindanlarımıza döndürüldük. Dayak şöleninin ardından sabah saat 9... Aradan yarım saat geçti ve kapı yeniden açıldı. İçeriye 15 silahlı asker girdi ve bize dışarı çıkmamızı emrettiler. Ardından da elbiselerimizi çıkarmamızı söylediler.
 Birkaç sözlü tartışmanın ardından herkese zorla söylenenler yaptırıldı.
 Dördüncü Sahne:
 Askerler koğuşlarda bulunan tüm battaniyelerimize, tabaklara, elbiselerimize, ne var ne yoksa herşeye el koydular. Ardından çıplak bir halde olmamıza rağmen koğuşlarımıza girmemizi emrettiler.
 Ailelerimizin gönderdiği herşeye el koydular.
 Aradan 3 saat geçtikten sonra bu soğuk kış gününde giymemiz için bize çok ince bir kıyafet verdiler. Allah bize yeter, o ne güzel vekildir...
 Buradan tüm insanlara sesleniyorum! Zulme sessiz kalmayın ve davamızı herkese duyurun. Bizler yalnızca "La İlahe İllallah" dediğimiz için bu zulme maruz kalıyoruz.
 Onlar özgürlüğümüzü elimizden almakla ve bizi suçsuz yere hapsetmekle yetinmiyorlar. Bunlar hapishanelerde yaşadıklarımızın yalnızca bir kısmı... Bizler burada çok daha fazlasını yaşıyoruz. Ancak anlatmaya gerek yok...
 Ancak unutmayın ki burada işkencelere maruz kalan ve Allah'tan başka hiçbir sığınağı olmayan kardeşleriniz var!"
 İslami Analiz