Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

Mısır Devrimi, İhvan-ı Müslimin ve Bazı Kuşkuların Aydınlatılması

Mısır halkının firavun Hüsnü Mübarek"i alaşağı eden kutlu devrimi üzerine İslami camiada dillendirilen birtakım kuşkular ve olumsuz yaklaşımlar, bu devrimin İslam Ümmeti"nin geleceği, özelde de siyonizme karşı mücadele cephesindeki etkisini gölgelemekten öte bir anlam ifade etmiyor.

Bu kuşkular ve olumsuz yaklaşımlar, daha çok Mısır devrimi ile ilgili Amerika"nın sergilediği tavır, medyada çıkan haber ve analizlerden kaynaklanıyor. Halbuki İslam dünyasındaki böylesi kader belirleyici ve dönüm noktası olan hadiselerle ilgili olarak başvuracağımız bilgi kaynakları, uluslar arası medyanın dezenformatik haber ve yorumlarından daha ziyade, bu devrimin içinde yer alan kardeşlerimizin verdiği bilgiler, yaptığı açıklamalar ve sergilediği tutumlar ekseninde olması gerekir.

Bu da bizi Mısır"daki İhvan-ı Müslimin Hareketi"nin yapısı, gücü, takip ettiği siyaseti, izlediği stratejiyi yakından öğrenmeye sevk ediyor.

Mısır devrimi ile ilgili yazdığımız bir yazıda, Mısır Halk Devrimi"nin tek başına bir sonuç olmadığını, Firavun Mübarek"in ve yerine atadığı Ömer Süleyman"ın devrilişinin büyük bir devrim olmasına karşın, bu ayaklanmanın kısa, orta ve uzun vadeli amaçları olan bir süreç olduğunu vurgulamıştık.

Hüsnü Mübarek"in devrilişinin ardından ülke yönetimine ordunun el koyması ve ordunun yayınladığı bildirilerde, ülkenin başka ülkelerle yapılan anlaşmalara -ki burada asıl nokta Siyonist rejim ile 1979 Camp David anlaşmasıdır- bağlı kalacağı yönünde ifadelerin yer alması, aslında Mısır"da değişen fazla bir şey olmadığı şeklindeki kanaatlerin ileri sürülmesine neden olmaktadır.

Kesin bir ifadeyle belirtmek gerekir ki bu bir yanılsamadır. Bir benzetmeyle ifade edecek olursak, bir bardak suyun içindeki çay kaşığının dışarıdan bakınca kırık görülmesi misali, Mısır"daki devrim gerçeğini bütünüyle kavrayabilmemiz için, ya ilk planda bir kaşığın su içinde kırık görüleceği bilgisine sahip olmak, ya da o kaşığı sudan çıkarıp bakmak gerekir.

O halde o kaşığı sudan çıkardığımızda neyi göreceğiz?

Örneğin; siyonist rejim başbakanı Netenyahu, Amerikan Yahudi Konferansı"nda yaptığı konuşmada Mısır devrimi ile ilgili kaygısını son olarak şöyle dile getirmişti:

"Avrupa"daki Demir Perde"yi çökerten 1989 devriminin statükoyu olumlu yönde değiştirdiği kabul ediyoruz. Ancak aynı şey 1917 Rus devrimi ve 1979 İran devrimi için söylenemez. Bundan daha da ötesi dünyanın büyük bir kısmı Lübnan"daki 2005 devrimini (bir Suikast sonucu öldürülen Refik Hariri"nin başbakan oluşunu) alkışlamıştı, ancak insan haklarına hiç saygısı olmayan terör örgütü Hizbullah birkaç yıl sonrasında Lübnan"ın kontrolünü ele aldı. Mısırlılar da sonunda kendi kaderlerine kendileri belirleyecek. Ancak İsrail"in burada tarafsız durduğunu söyleyemez. Çünkü biz her şeyden önce gelecekteki Mısır yönetiminin İsrail ile yapılan anlaşmalara bağlı kalmasını istiyoruz."

Netenyahu"nun korkusunun ne olduğu ortada; Mısır devriminin, ülkedeki İslami hareketin önüne koyduğu sosyo-politik hedeflerine ulaşmak için açılan bir kapı olmasından korkuyor. En büyük korkusu da Camp David anlaşmasının lağvedilmesi.

Bugün itibariyle, Mısır"da bir geçiş dönemi yaşanıyor. Bu geçiş döneminde Amerika ve İsrail"in hesapları olduğu gibi, Mısır halkının, özelde de İhvan-ı Müslimin"in bir hesabı vardır; kimse İhvan-ı Müslimin"in ne temel ilke ve hedeflerinden uzaklaştığını ne de Mübarek sonrası askeri yönetim statükosuna boyun eğdiğini düşünmemelidir. Ayrıca İhvan-ı Müslimin Mısır"da bir dernek veya vakıf, ya da bir fikir kulübü değildir; Mısır halkının arasında güçlü ve yaygın toplumsal desteği bulunan, ayrıca, meslek kuruluşları, barolar, öğrenci birlikleri ve sendikalar gibi sivil toplum örgütlenmelerinde belirleyici bir güce sahip toplumsal ve politik bir harekettir.

İhvan-ı Müslimin doğal olarak, özellikle Mübarek döneminde önüne konulan taşları, örülen duvarları aradan kaldırmanın, kendisini toplumsal ve politik düzlemde özgürce ifade ve temsil edebilmenin, önüne koyduğu hedefleri aşamalı olarak gerçekleştirmenin stratejisini izlemektedir.

Bunun en bariz örneği, Mısır Devrimi"nin simgesi olan Tahrir Meydanı"nın on binler halinde cemaat namazlarına tanık olmasıdır. Ayrıca bu devrimin Cuma namazlarıyla nasıl şahlandığını bütün dünya izledi.

İhvan-ı Müslimin bu süreçte, doğrudan kendine özgü sloganlarını yükseltmek yerine, diğer toplumsal muhalefetle ortak hedeflerini sloganlaştırmış, ancak diğer muhalif grupları ötelemeden, Mübarek"in beklentisi olan muhalefet ayrışmasına fırsat vermeden Mısır halkının İslami kimliğini halk ayaklanmasının vitrinine de yerleştirmeyi başarmıştır.

İhvan-ı Müslimin"in Mübarek sonrasındaki ilk hedefi, ülke halkı üzerindeki diktatöryel vesayetin kaldırılıp özgür siyasi iradenin tecellisini sağlamaktır. Kuşkusuz ki bu hedef, Mısır"daki İhvan-ı Müslimin Hareketi"ni ülkenin politik yazgısında belirleyici bir konuma taşıyacaktır.

Elbette ki başta Amerika ve İsrail olmak üzere, uluslar arası ve bölgesel şer güçler, İhvan-ı Müslimin"in önüne tıkamak için bütün komplolarını sergilemekten de geri durmayacaktır.

Bu noktada İmam Hamenei"nin şu sözleri bizim için ufuk açıcıdır.

""Mısır"daki çok önemli gelişmeler, İslami uyanışın yanı sıra, anlayışlı ve uygarlık sahibi Mısır halkının yıllardır aşağılanmasından kaynaklanmıştır. Büyük sosyal hareketler uzun yıllar içerisinde şekillense de, birdenbire ve ansızın kendini gösterebilir. Geçen yıllar boyunca Mısır devletinin Amerika ve siyonist rejime bağımlılığı dolayısıyla halka dayattığı zillet ve alçalış, sonunda Mısır halkı ve gençliğini bıktırmış ve işte böyle ansızın ortaya çıkmıştır. Mısır"daki hareket gençlerin öncülüğünde, camilerden ve Cuma namazlarından başlayarak, geniş bir harekete dönüşmüştür.

Amerika"lılar, halk desteğinden yoksun devletlere rahatlıkla baskı uygulayabilirler ve her ne zaman kuklalarına ihtiyaçları kalmadığında da onları tıpkı Muhammed Rıza Pehlevi ve Bin Ali gibi fırlatıp atabilirler. Ancak, halkın sahneyi doldurması durumunda, onların yılmaz azmi karşısında yapabilecekleri bir şey yoktur. Bu önemli olguyu bugün Mısır"da gözlemlemekteyiz. Amerika, Mısır halkının hareketini saptırmak ve onları bazı cüz"i tavizlerle yatıştırarak evlerine döndürmek uğraşındadır. Ancak, bu tür entrikaların, artık uyanan ve tesir gücünü algılayan bir halk karşısında sonuç vermesi çok uzak bir ihtimaldir."

Görüldüğü üzere İmam Hamenei, Mısır devriminin nedenlerine ve niteliklerine dikkat çekerek, Mısır halkının Amerikan emperyalizminin şeytani tuzaklarına düşmeme noktasında yeterince bilinç, basiret ve dirayete sahip olduğunu vurgulamaktadır.

Amerikan emperyalizminin Lübnan ve Filistin"deki seçimlerde, İslami direnişin gösterdiği başarı ve kazandığı zafer karşısında nasıl bozguna uğradığını göz ardı etmeyelim.

Bize düşen, Mısır"daki Müslüman Kardeşler"in politik mücadelesine güvenmek, onlar için duacı olmaktır.

velfecr

Bu yazı toplam 2995 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar