Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Men teşebbehe

Oysa biz servet ve iktidarı başkalarını bize benzetmek için istemiştik değil mi? Ama aksi oldu, biz başkalarına benzedik. “Men teşebbehe” denmişti, “Kim kime benzemek istiyorsa kişi ondandır / onun dinindendir”.

Sahi kime benzemek istiyorsunuz!? Rehberiniz kim? Modacılar mı? Yaşam koçlarınız size ne vadediyorlar! Yeryüzünde bir cennet değil mi? İyi bilin ki, onlar size yalan söylüyor!. Şunu bilelim: Bu dünya oyun ve eğlence yeri değildir.

Bakın İslam’ı korumak ve kurtarmak iddiasından vazgeçin, siz kendinizi kurtarın. Biz İslam’ı kurtarmayacağız, İslam bizi kurtaracak! Allah dini korur, dilerse kâfirler eliyle dahi bu işi yapar. Allah dininin izzetini korumak için bize muhtaç değildir. O “ol” der ve o iş olur! Biz Allah’ın dinine hizmet etmiyorsak, O Allah başka bir kavme hidayet nasip eder, olur bu iş.

Yılbaşı kutlamalarına bakıyorum da! “Noel Baba” artık bir İsevi aziz değil. O tüketim pazarının ucuz bir maskotu haline geldi.  Birileri “Aziz Nikola”yı katletti. 

O evlerindeki süsledikleri çam ağaçları, aslında Mesih’in dönüşünü temsil eder. Hz. İsa’nın gökten bir çam ağacının üzerine ineceğini rivayet edilir o gelenekte, evlerine Çam ağaçlarını süsleyerek “Ey İsa benim evime gel” demiş oluyorlar.. Hz. İsa gerçekten gelse, onları sopayla kovalardı herhalde.. Yılbaşı kumar, alkol ve ahlak dışı birçok gösteriye sahne oluyor..

Yılbaşı artık Hz. İsa’nın doğum günü olarak kutlanmıyor. “Christmas” konusunda kendi aralarında da görüş birliği yok. 15 güne kadar ihtilaf ediyorlar. Ama tabi bu yılbaşı yine de “Milad” olarak Hz. İsa’nın doğumunu esas alan, güneş yılına göre düzenlenmiş, Kilise müneccimleri tarafından şekillendirilmiş, “Gregoryen” bir takvim.. Bizim ne dinimiz, ne geleneğimize uygun. Ne de öyle bilimsel bir yanı var. Hatta bugün bizim kullandığımız ay isimleri bile bize ait değil. Mesela kameri takvimin aylarının çoğu insan ismi olarak da kullanılır. Mesela, Muharrem, Recep, Şaban, Ramazan, Sefer, Şevval. Geriye Zilkade ve Zilhicce kalıyor. Zaten 4 ay da Cemaziyelevvel, Cemaziyelahir, Rebiülevvel, Rebiülahir..

Bugün kullandığımız takvimde, Şubat: Şabat, Mart: March, Nisan: Nissan, Mayıs: May, Temmuz: Tamuz, Ağustos: Agustus, Eylül: Alül, Çoğu İbranice ve İngilizce ay isimleri.

Bugünkü “Noel Baba” imajını, o efsaneyi 1900’lerin ilk çeyreğinde, Coca Cola ABD’de kendi reklam kampanyası için üretti. İşin aslı, bu zatı seven niye sevdiğini, nefret eden de niye nefret ettiğini bilmiyor. NiCOLA’nın COLA ile ilgisi, adındaki “Cola” kelimesinden öte bir şey değil. Coca Cola’nın ürettiği NiCOLA Nordik pagan bir efsane üzerinden üretilmiş bir “tüketim putu”dur!

Bu zat, İncil hafızı, İznik konsülüne katılan, Hanif gelenekten gelen bir “aziz”, Hz. Peygamberden 300 yıl önce yaşamış. Hocası da İsa (a.s)’ye iman edenlerden ve bu inancı tebliğ ettiği için Patara’da Paganlar tarafından şehid edilmiş bir kişi.

“Santa Claus” ya da nam-ı diğer “Saint Nicolas”, Kudüs’ten Patara’ya gelirken gemisi Akdeniz’de fırtınaya kapılır. Yolcuları kurtarması onun şöhretini artırır. Bir yandan yoksulların babası, öte yandan denizcilerin piri, hastaların şifacısıdır..

Kudüs’e, hac için gider. Yani adam “Hacı Nicola” aslında.

Demreliler bilmez ama, oradaki limanlar ve yerleşim bölgeleri, o devirde Kudüs’e hacca gidenlerin toplanma yeridir. Buradaki limanlardan Kudüs’e hacı olmak için gidenler deniz yolunu tercih ederlerdir. Avrupa, Balkanlar, Kafkaslardan, Rusya ve Anadolu’dan gelen hacı adayları için burası, toplanma ve aktarma istasyonu görevi yapıyordu. Hani Sürre alaylarının Üsküdar, Harem’den yola çıkması gibi bir şey bu!

Biz zamanı tanımlamada her zaman ay’ı kullanmayız. Ayet mealen şöyle der: “Ay ve Güneş Allah’ın iki şearidir”. Günlük ibadetlerimizi güneşe, yıllık ibadetlerimizi ay’a göre yaparız biz. Aslında Osmanlı’da bir de, mali takvim olarak “Rumi Takvim” diye “Şemsi-Kameri takvim” kullanılırdı.

Takvim devrimi ile Osmanlı’ya yeni bir takvim getirilmedi. İslami olan, dini ibadetlerin zamanlaması için esas olarak kullanılan Hicri/Kameri takvim yasaklandı. Yoksa Osmanlı yurdunda Gregoryen takvim de, İbrani takvimi de kullanılıyordu.

Aslında bizim saatimiz de farklı. Bugünkü saat “Alafranga” saat, Batılılar bizim saatimize “Alaturka saat” diyorlardı. Ya da ezani saat!

Biz de zaman namaz vakitlerine göre, mekân camiye göre tayin edilir genellikle. Yani cami ve namaz zaman ve mekânın nirengi noktasıdır. İnşallah bir yazılım grubu bir gün bizim için bir ezani saat programı da yazar! Diyanet böyle bir işe öncülük etse ne iyi eder..

Aslında Hz. İsa’nın doğum günü kutlanmaz değil, ama böyle kutlanmaz. Sorun bu kutlama şeklinde. Bir peygamberin doğum gününün kutlanması da dini bir görev değil. Yani bizim “kutlu doğum” gibi bir şey diyeceğim ama Gregoryen takviminde aslında Hz. İsa’nın ne doğum günü ve ne de doğum yılı bellidir. Gregoryen takvimine göre Hz. İsa 24-25 Aralık gecesi doğdu. Katolik, Protestan, Süryani ve Fener’e göre bu böyle. Ama Julyen takvimi kullanan Ermenilere göre 6-7 Ocaktır.

Christmas/Noel adı MS 597 yılında kullanılmaya başlandı. Christ, Hazreti İsa’nın ismidir. Likca’da Chirist Hıristos’tan gelir ve “kurtarıcı” demektir.. Mass “Ruhun bedene girmesi/canlanma/Doğuş” gibi anlamlara gelir. Noel ise, Latince nativitatis/natalisten türetilmiştir, “doğum-doğuş”u ifade eder. 525 senesinde Papa Dionysus MS 525’de, İsa (a.s)’ın o zamana kadar belli olmayan doğum yılını 754. Roma yılı olarak tesbit etti. Roma’da sıfır rakamı olmadığı için bu durum gerçekten MS 1’in karşılığıdır. Bugün Kepler nazariyesine göre bu rakam MÖ 6-7 yılına tekabül eder. 

25 Aralık aslında Işık Tanrısı Mitra’nın doğum günüdür. Bu kutlama Hz. İsa’dan 354 yıl sonra Roma piskoposu Liberius zamanında resmiyet kazandı. Bunu yaparken de “İsa bizim güneşimizdir” diyerek bir Pagan geleneğine dini bir mahiyet kazandırıldı.

Zaten “artık zaman” meselesi dolayısı ile o günü tam olarak tesbit etmek mümkün değil. Ama işte kiliseye de bir “Noel aziz”i gerekiyordu. Coca Cola’nın kampanyası çok başarılı olunca, Kilise “Aziz Nicolas”ı kaybetse de, “Noel Baba” diye etiketlenen bir tüketim maskotunu kullanarak bu markadan yararlanmayı tercih etti. Laik Türkiye ise sadece seyretti. Biraz da sekülerleşme, batılılaşma sürecinde, laikçi bakış açısına ters düşse de “Noel Baba” ile mesafeli bir ilişki kurmayı tercih etti.

Sahi, yediğiniz, içtiğiniz, kıyafetiniz, taklit ettikleriniz, hayran olduklarınız, zamane putlar “idolleriniz” ile, hayat tarzınızla, hayallerinizle, siz kime benziyorsunuz, kimin “norm”ları, kavram ve kurumları ile kendinizi tanımlıyorsunuz?!

Sanırım daha sonra tekrar bu konuya eğilmek gerek. Çünkü yazacak çok şey var daha.

Men teşebbehe! Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Selam ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 994 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar