Mehmet Göktaş'tan Diyanete Çağrı

Mehmet Göktaş'tan Diyanete Çağrı

Doğru haber yazarı Mehmet Göktaş Diyanet İşleri Başkanlığına çağrıda bulundu.

Tevhid Haber.com

Doğru haber yazarı Mehmet Göktaş Diyanet İşleri Başkanlığına çağrıda bulundu.

İşte o yazı :

IŞİD'i mi arıyordunuz beyler?

Gaziantep katliamından sonra galiba her yerde ciddi anlamda IŞİD aranıyor? Bunun için Cerablus'a kadar uzanan hava ağırlıklı büyük bir askeri operasyon düzenlenmiş durumda.

Türkiye'nin ülke sınırları dışında icra ettiği bu operasyona bir iki cılız sesin dışında başta ABD, Rusya olmak üzere fazla bir ses çıkaran olmadı, zaten bazılarıyla ortaklaşa düzenlendi.

Şu ana kadar ciddi bir kaybın olmadığı bu askeri operasyon eğer bu şekilde noktalanırsa 15 Temmuz darbe girişiminin püskürtülmesinin ardından Türkiye için yeni bir moral ve motivasyon olacağı açıktır.

Bu operasyonla bir kısım IŞİD militanları zararsız hale getirilecek, ele geçirdikleri bazı köyler ve kasabalar ellerinden alınacak, Özgür Suriye Ordusunun denetimine verilecektir.

Böylece Türkiye'yi sınırda tedirgin eden bir belayı def etmiş, bu arada hazır varmışken PYD ve dolayısıyla PKK'ye de haddi bildirilmiş olacak, Akdeniz'e kadar uzunun bir koridor oluşturma sevdaları kursaklarında bırakılmış olacak.

Şu anda birçok örgüt Türkiye için baş belası olsa da biz tekrar IŞİD'e dönelim. Çünkü bardağı taşıran son damla IŞİD tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen Gaziantep katliamıdır, Suriye'ye de zaten bunun için girilmiştir.

Eğer bu hareket başarılı olur, hedefine ulaşırsa IŞİD'e önemli bir darbe vurulmuş olabilir, Cerablus'tan sonra bu iş örgütün diğer merkezlerine kadar götürülebilir, böylece Türkiye içlerinde gerçekleştirmek istediği bir takım eylemlerin önüne geçilmiş olabilir.

Fakat unutmayalım ki Gaziantep'i kana bulayan 12 yaşlarında bir çocuktur ve dışarıdan gelmemiştir. Bunun gibi dışarıdan gelmeyen, dışarıda eğitim görmeyen, hatta dışarıyla ciddi bir bağlantısı olmayan, dışarıdan emir almayan, kendi kendine emreden, kendine vazife çıkaran nice canlı bomba adaylarının olduğunu unutmayalım.

Şimdi siz böyle bir yapılanmanın önü nasıl alınabilir, onun üzerinde kafa yormaya bakın.

Çünkü örgütlerin en tehlikelisi kökü dışarıda olan, finans ve bağlantıları olan, emir komutayla hareket edenler değil, serseri mayın gibi nerede ve ne zaman patlayacağı bilinmeyenlerdir.

Cuma günleri camilerimizde terörle ilgili, özellikle Işid, el-kaide ve benzeri örgütlere yönelik sayısız hutbe vaaz dinledik ve bu gidişle daha çok dinlemeye devam edecek gibiyiz.

Tamam güzel bir şey de, bu tür örgüt mensupları ve sempatizanları zaten cumaya gelmiyorlar ki, cemaate katılmıyorlar ki.

Ayrıca hutbenin sonundaki dua bölümünde “Ülkemizi ve bütün İslam ülkelerini terör belasından koru!” diye dua etmek artık hutbenin şartlarından oldu. Güzel bir şey, zaten cemaat de canü gönülden âmin diyor.

Fakat bu duada ciddi bir eksiklik yok mu sizce?

“Allahım! Bütün İslam ülkelerini emperyalist kâfirlerin, zalimlerin işgalinden, istilasından, saldırılarından muhafaza buyur!” denmesi gerekmez mi?

Bugün İslam dünyasında şiddet ve terör mü daha çok can alıyor, yoksa emperyalistlerin işgali, yerden ve gökten ölüm yağdırmaları mı daha çok can alıyor?

Hem bu şiddet ve terörün ortaya çıkış sebebi de emperyalist işgaller değil midir? Afganistan'ın işgalinden önce, Irak ve Suriye'nin, Libya'nın işgalinden önce söz konusu şiddet var mıydı?

Başta Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere bütün müftülere sesleniyoruz;

Geliniz Cuma hutbelerinde terör ve şiddete lanet okuyup Allah'a sığındığımız gibi, emperyalistlerin işgalinden, katliamlarından da Allah'a sığınalım.

Sözün özü, Suriye'den döner dönmez, Cerablus'tan gelir gelmez siz hemen Gaziantepleri korumanın yollarını, başka Gaziantepler oluşturmamanın yollarını arayın.

Bir daha belirtelim; IŞİD ve benzeri örgütleri ortaya çıkaran şey emperyalistlerin işgal ve katliamları ve özellikle onlara ses çıkarmayan halkı Müslüman ülkelerin uyuz, korkak ve uşak ruhlu yöneticileridir.

Müslüman ülkelerin yöneticileri kadar sorumluluğu olan bir kesim daha vardır; İslami camialar, cemaatler ve onların önde gelen yöneticileridir. Çünkü İslami camiaların önemli bir bölümü gençlerden oluşmaktadır. Gençler aktif ve dinamiktir. Eğer cemaatler dinamizm ve aktivite açısından gençlerini tatmin edemezse, onların gerisinde kalırsa, kopmalar, savrulmaları mukadderdir. Tabii ki bu kopuşlar ve ayrılışlar şiddet istikametinde olacaktır.