Mehmet Acet Aydın Doğan'ın Çöküş Hikayesini Yazdı

Mehmet Acet Aydın Doğan'ın Çöküş Hikayesini Yazdı

Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Haber 7 yazarı Mehmet Acet, bugünkü köşesinde Aydın Doğan'ın medya grubunu satışıyla ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Aydın Doğan’ın düşüşü, yurdun dört bir yanında, yurtdışı temsilciliklerinde, 81 il ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde coşkuyla kutlanıyor.

İçlerinde birçok arkadaşımın da bulunduğu basın emekçisi çalışanlarını saymıyorum ama, Doğan grubunun ‘ağa takımının’ 39 yıllık hikayesini basın özgürlüğü paranteziyle değerlendirmeyi mümkün görmüyorum.

 

Mesela, sadece bir kere 28 Şubat desem ne dersiniz?

Bir çırpıda zihninize neler üşüştü?

-Vay Tayyip ağa vay

-Askerden RP’ye şok suçlamalar

-Gerekirse silah bile kullanırız

-Ya uy, ya çekil

-Beceremediniz artık çekilin

-Amokachi’den ders

-Askerin 20 şartı

-Tayyip’in siyasi hayatı bitti, muhtar bile olamaz

Hürriyet Gazetesinin o dönemde attığı manşetlerden bir demet sunmuş olduk.

Bu grup, olsa olsa Türkiye’ye yaşatılan kara günlerin amiral gemisi olmuştur.

“Haber odaklı değil, hedef odaklı yayıncılık” yaptıkları için basın özgürlüğü kavramına bu gruptan daha fazla kötülük eden de olmamıştır.

Aydın Doğan ve adamlarının ajandası İstanbul dükalığının, Ankara vesayetinin, gölge iktidarların, uluslararası görünmez güç odaklarının ajandası oldu hep.

Haber verme değil, hedef kişi/kurum her neyse oralara saldırıp hedefe ulaşma dürtüsüyle yayıncılık yaptılar.

Mesela, bizim Kanal 7 grubunun 10 yıl önce bu saldırı biçimini en vahşi haliyle yaşamışlığı vardır. 

Alman devlet aklı ile pişirilen, Alman ortakları üzerinden Doğan grubuna sipariş edilen, devamında Ankara’daki bir FETÖ’cü başsavcı eliyle köpürtülen Deniz Feneri e.v davası, Doğan grubu saldırganlığının zirve noktasıydı.

Zirve noktasıydı tabirime bir mim koyabilirsiniz, zira o zirveden tepe taklak aşağı doğru yuvarlanmaları da o dönemde başlamıştı.

Nasıl mı?

Anlatalım…

AYDIN DOĞAN’IN DÜŞÜŞÜ O DÖNEMDE BAŞLADI

Aydın Doğan ve adamlarının, bir şey söyledikleri zaman, bir şeyi haber yaptıkları zaman ‘şak diye’ sonuç almaya alışık oldukları günlerdi.

O güne kadar kervan öyle yürümüştü zira.

Manşetle hükümetler devirmeler, yalılarda toplanıp memlekete başbakan atamalar, ordu içine çöreklenmiş cuntacı yapılarla kısa alanda dar paslaşmalar…

Yine öyle bir şey yapmak istiyorlardı.

Operasyonu genişleterek Ak Parti hükümeti ve dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ı devirmek istiyorlardı.

Erdoğan tezgahı gördü.

Ve hamlesini yaptı.

Erdoğan’ın o günlerde partisinin Güngören teşkilatını ziyareti sırasında “Eyy Aydın Doğan!” diye başladığı bir konuşması vardı ki, o gün Aydın Doğan için söyledikleri hala kulakları çınlatmaya devam ediyor.

Erdoğan, Aydın Doğan’ın Hilton arazisini istediği halde kendisine verilmediği için saldırdığını söylüyordu.

Aynı dönemde büyüme planlarını ballı enerji ihalelerine bağlayan grubun rafineri işi de yatmıştı.

Yani “Deniz Feneri” diye bağırıyorlardı ama, işin aslı “Siz nasıl olur da bizim istediklerimizi yerine getirmezsiniz” demiş oluyorlardı.

Üstüne Aydın Doğan ve kızlarıyla ilgili offshore hesaplar açarak borsada küçük yatırımcıyı zarara sokmak suçlamaları gündeme geldi.

Bu iddialar yargıya taşındı.

Aynı dönemde, grup şirketleri ile ilgili milyarlarca dolarlık vergi kaçakçılığı suçlamaları yöneltildi.

Suçlamalar sabit olunca, Aydın Doğan bu cezaları indirimli olarak da olsa ödemek zorunda kaldı.

Hiç alışık olmadıkları o zor günlerde Doğan’ın medya grup yöneticilerini toplayıp “Ben bu cezaların hepsini ödersem dolmuşa binecek param kalmaz” dediği rivayet edilir.

Ama hepsinden önemlisi, o dönemden itibaren o grubun yürüttüğü operasyonlar sonuç vermemeye, ulaşmak istedikleri hedefler ulaşılamaz hale gelmeye başladı.

Yani artık dedikleri olmuyordu.

Olmasını istedikleri şeyler, bumerang etkisi yapıp yüzlerine çarpıyordu.

Ertuğrul Özkök’ün attığı manşetler, çöp kutusuna gidiyordu.

O dönemki hırçınlıklarının bir sebebi de bu olmalıydı.

Sonrasında sindiler.

Tabi bu sinme hali, uygun zamanı bekleyip o an geldiğinde yeniden atağa geçme planı üzerine kurgulanmıştı.

Yıllar böyle geçti.

İstedikleri ‘O an’ bir türlü gelmeyince, Aydın Doğan 80 yaşıma geldim deyip pes etti.

Pes etti ama yaptığı kötülüklerin bundan sonra da hem kendisinin hem de hala hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam eden ‘has dairedeki adamlarının’ peşini bırakacağını hiç sanmıyorum.

KAYNAKHABER7