Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Manipülasyon

 

 

 


Bilgiyi manipüle etmek insanoğlunun her çağda yapabildiği bir şey. Buna tenezzül ediyor olması onun içinde taşıdığı hırsa, doymaksızın daha çok isteme ve gücü kendi çıkarları doğrultusunda kullanma arzusuna tekabül ediyor. Ortaçağ'da Kilise'nin eski Yunan'dan bilgi aktarımı konusuna getirdiği kota, kilisenin insanları kontrol altında tutma arzusu ile alakalı. Ne olur ne olmaz düşüncesi ile Hıristiyanların nasıl bir bilgi ile karşı karşıya olduklarını yakın takibe almak amacıyla tercümeye yanaşmayan bir kilise kurumu var o dönemde. Bağnaz ve tutucu.

Öte yandan Müslümanlar eski Yunan'dan ne bulurlarsa tereddütsüz alıyor ve tercüme ediyorlar. Toledo tercüme okulu, insanlığın gelişim tarihinde yerini böylece alıyor mesela. Müslümanların açık fikirlilikleri ve bilgiye bilgi olduğu için saygı duymaları ve onu İslam ile ilişkilendirmeleridir altında yatan bu duruşun. Kilisenin paranoid duruşuna karşın onlarda bilgiyi nereden olursa olsun alalım, sonra İslam'a aykırı olanları ayıklarız düşüncesi ile gelen bir özgüven de vardır. Ama en önemlisi bilgiyi Yaratıcı'ya ait bir alan olarak görmeleri ve bunun üzerinde bir hak iddiasında bulunmamaları yani hadlerini bilme durumu var. Adem AS'a bilmediğini öğreten Allah'ın huzurunda eller bağlı saygıya duruş var. Eğer ki Sen bize bilmediğimizi bildirmezsen birer birer Hiç'iz demek var. Her daim bilginin kıymetini biliş ve bu nimeti hafife almayış var. Tarih içinde Müslümanlar, Müslümanca duruşlarını muhafaza ettiler mi o ayrı bir konu. Ancak bilgiyi kutsal kabul eden İslam'ın gerçek mensupları değil onu eğip bükmek, öldüğü gibi alıp, müdahale etmeksizin, bütün çıplaklığı ile diğer nesillere aktarmayı aslı bir vazife olarak algıladılar.
 
Bugün buraya nereden geldim? Haber ajansı AP'nin seçtiği dünyanın en iyi fotoğrafı seçilen ve Samuel Aranda isimli bir İspanyola ait resimden. Fotoğraf Yemen'de çekilmiş.

Yüzü giydiği siyah çarşaf ile tamamen kapalı olan bir kadın ve göğsüne yaslanmış yarı ölü, yarı baygın, bir erkek fotoğrafı. Erkek kadının ya oğlu, ya eşi belki de yeğeni. Kadının yüzünü göremediğimiz için bir fikir yürütemiyoruz. Ancak belli ki erkek fiziksel darb görmüş. Yaşlanıp çökekaldıkları duvar bir hapishane duvarı muhtemelen. Yanlarında bir başka adamın yarı cansız bedeninin gölgesi de yansımış fotoğrafa. Arap Baharı'nı alkışlayan bir fotoğraf. Özgürlüğün bedeli budur! dercesine Müslüman kadına ve yaralı erkeğine saygı duruşuna geçiren bir kutlama. Fotoğrafın açıklamasına bakıyorum... Simsiyah çarşafa, bizdeki laikçilerin tabiri ile "sarıp sarmalanmış" kadınla ilgili hiçbir negatiflik yok. Allah Allah diyorum içimden. Müslüman kadını şeytani bir varlık gibi göstermekten zevk alan baskın dünya medyasına da ne oldu birden böyle... İslam'a saldırmak, onu küçük göstermek adına yapılan bütün haberlerde alakalı alakasız her yerde Müslüman kadın karelerine yer veren medya bu sefer farklı bir şey yapıyordu. Aslında her zaman yaptığının aynısını ve fakat bu sefer tersten yapıyordu. Bilgiyi manipüle ederek yönlendiriyor, Arap baharını yüceltmek adına Müslüman kadın tiplemesini kullanıyor, bu sefer ondan her zaman yaptığının aksine, şeytan yerine, melek çıkarıyordu.
 
Bir fotoğraf bin kelimeye bedel derler.

Doğrudur. Bir resme yapılacak küçük bir müdahale, hafif bir karartma, hafif bir renklendirme, küçük bir ekleme-çıkarma, anlatmak istediklerini tamamen değiştirebilir. Bütün çıplaklığı ile aynen vermekse yürek ister. Daha da önemlisi iman...

yeniakit

Bu yazı toplam 1327 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar