Lebbeyk Allahumme!

"Lebbeyk Allahumme lebbeyk!

Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk!

İnne"l-hamde ve"n-ni"mete leke ve"l-mülk.

Lâ şerike lek!"

"Telbiye!..."

Hacc veya Umre Salih amelini işlemek için niyet eden her muvahhid mü"min, mîkâd yerlerinde yâda onlardan önce ihrama girip iki rek"at namaz kıldıktan sonra niyet eder ve bu cümleleri yüksek sesle söyleyerek Telbiye getirir"

"Bunu, sekînetle ve zikir vakarıyla okumalıdır. İhramda olduğu sürece Telbiye getirirken sesini yükseltmesi sünnettir. İhramda değilken, sessizce okumasısünnet olur. Kadınınsa, her hâlukârda sessizce okuması sünnet olur. Yabancıerkeklerin yanında sesini yükseltmesi mekruhtur. Erselikler de kadın hükmündedirler.

Telbiyeden sonra Peygamber (s.a.s.)"e Salâtu Selâm getirmelidir. Kişinin durgunluktan harekete doğru durumu değiştikçe, yüksek yere çıkarken, bayır aşağı inerken, arkadaşlarla bir araya gelindiğinde, gece veya gündüz karşılanırken üç defa Telbiye getirmesi müekked sünnet olur. Telbiyeden sonra, istenilen bir duâ okunabilir."1

İslâm öncesi cahiliye devrinde de Hacc ve Umre yapılıyordu" Hacc ve Umre"ye niyet edip Mekke"ye gelen müşrikler de Telbiye getiriyorlardı" Bilindiği gibi, müşrikler Allah"a inanıyor, fakat imanlarına şirk karıştırıyorlardı" Allah"ıinkâr etmiyor amma Allah"a olan inançlarında sapıklık içinde idiler"

"Onların çoğu Allah"a iman etmezler de ancak şirk katıp dururlar."2 ayet-i kerimesi, müşriklerin bu şirke bulanmış inancını beyan etmektedirler"

Müşrikler:

"Lebbeyk Allahumme lebbeyk lebbeyk!" yani, "buyur Allah"ım buyur, emrine âmâdeyim"dedikten sonra, Allah"a ortak ettikleri sahte ilâhlarını da anıyor ve böylece"Lebbeyke lâ şerike lek!" "Senin ortağın yoktur" ikrarına şirk katıyor, bunu da iyi niyetleriyle yaptıklarını samimiyetle açıklıyorlardı"

"O"ndan (Allah"dan) başka velîler edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara, bizi Allah"a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz."3 diyorlardı.

Müşriklerin Telbiyelerinde, iman ile küfür, Tevhid ile şirk karışmış durumdaydı" Böyle bir durum, küfür ve şirkin galebesi, Tevhid ve imanın o kişi adına bozulmuş durumuydu"Böyle bir Telbiye, Allah"ın kabul buyurduğu bir ibadet değildir" Cahiliyye devri insanlarının Telbiye şekli, İslâm"ın nûrunun her yeri aydınlatmasıyla cahiliyye karanlığına gömüldü, fakat o cahiliyye zihniyeti çağdaş bir şekilde devam etmektedir"

Cahiliye devrinin Hacc ve Umre Telbiyesinden birkaç örnek zikredelim:

1-İbn Abbas (r.ahnuma) anlatıyor:

Müşrikler (Telbiyelerinde):

— Lebbeyke lâ şerike lek! derlerdi.

Rasulullah (s.a.s) de:

"Yazık size! Yeter, yeter." buyurdu.

Bunun üzerine müşrikler:

— Yalnız bir şerik müstesnâ. O, Seninşerikindir. Sen, ona ve onun mâlik olduğu her şeye mâliksin! derlerdi.

Onlar bunu, Kâbe"yi tavâf ederken söylerlerdi.4

"Anlaşılıyor ki Peygamber (s.a.s.), müşriklerin sonunda şirk koşacaklarını bildiği için sözlerini oraya vardırmadan kesmek istemiştir. Yani, "Buyur, Senin ortağın yoktur!" sözüyle iktifâ etmelerini emir buyurmakla kendilerini Tevhid"e davet buyurmuştur."5 açıklamasını yapmakta şârih"

2-Nizâr kabilesi, ihlâl (Telbiye) sırasında şöyle derlerdi:

"Buyur Allah"ım buyur!

Buyur, Senin ortağın yoktur!

Ancak bir ortağın vardır, o da Senin hükmündendir.

Sen, ona ve onun sahib olduklarına hükmedersin!"

Telbiye ederek O"nu birliyorlardı, ilâhlarını da yanına katıyorlardı, fakat sahibliğini yine O"nun eline veriyorlardı.

Allah, Peygamberine (s.a.s.):

"Onların çoğu Allah"a ancak O"na ortak koşarak inanırlar." (Yusuf, 12/106) buyuruyor.

Yani, onlar Beni Bana yaraştığı şekilde değil, yarattıklarımdan birini Bana ortak koşarak birlerdi, buyuruyorlar.6

3-Amr b. Medikerb anlatıyor:

Bizler, cahiliye zamanında Hacc yapmak istediğimizde şöyle derdik:

"Zübeyd Kabilesi, Sana boyun eğerek geldi.

Sabahın vaktinde sağa- sola bakan atlar üzerinde.

Uçsuz- bucaksız ovalarda ve sarp dağları aşarak.

Putları,yapayalnız bırakarak Sana geldi."

Fakat Rasulullah (s.a.s.) zamanında ise, bize öğrettiği şekilde söylüyoruz:

"Lebbeyk Allahumme lebbeyk!

Lebbeyke lâ şerike lek.

İnne"l-hamde ve"n-ni"mete leke ve"l-mülk.

Lâşerike lek."7

4-Enes (r.a.) anlatıyor:

İnsanlar,İsmail Peygamberden sonra da İslâm üzereydiler. Şeytan, insanları İslâm"dan uzaklaştırmak için onlara birtakım şeyler vesvese ediyordu ve sonunda onların Telbiyelerineşu ibareleri sızdırdı:

"Ey Allah"ım, nidânı duydum, koştum da geldim.

Senin ortağın yoktur. Bunu, bildim de geldim.

Ortağın var ise de, Sen ona sahibsindir.

O ortağın hem kendisi, hem de malı Senindir."

Ravi,şöyle devam ediyor:

— İşte şeytan, bu şekilde insanın ayaklarınıkaydırıncaya kadar devam etmiştir!8

5-İbn Abbas (r.anhuma) anlatıyor:

Şirk halkı (müşrikler) şu şekilde Telbiye getirirler di:

"Ey Allah"ım, nidânı duydum, koştum da geldim.

Senin ortağın yoktur, bunu bildim de geldim.

Ortağın var ise de, Sen ona sahibsindir.

O ortağın hem malı, hem de kendisi Senindir."

Bunun üzerine Allah, şu ayet-i celîleyi inzâl buyurdu:

"(Allah) size, kendi nefislerinizden bir örnek verdi: "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin mâlik olduklarınızdan, sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi, kendilerinden de korktuğunuz (veya çekinip saygı duyduğunuz ) ortaklar var mıdır?" İşte Biz, aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız." (Rum, 30/28) (9)

Verilen örnek metinlerde görüldüğü gibi, cahiliye devrindeki müşrikler, Allah"a inanıyor, O"nun ortağının olmadığını itraf ettikten sonra put ilâhlarını O"na ortak kılıp sahibliğini yine O"na teslim ediyorlardı" Böyle bir inanç ile inanlara, "Onlar, Allah"a inanıyorlar, onlara bir şey diyemeyiz" denilebilinir mi? Allah"ın razıolup kabul ettiği iman bu mu? Yoksa bu, Rabbimiz Allah"ın:

"Hiç şübhesiz, Allah, kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah"a şirk koşarsa, elbette o, uzak bir sapıklıkla sapmıştır."10 diye beyan buyurduğu mu?

Allah"a iman, Allah"ı her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederek, şirksiz bir Tevhid ile inanmaktır" Yani, hiçbir ekleme ve çıkarma yapmaksızın emrolunduğu gibi inanmak ve gerekli olan ameli aynı titizlikle işlemek, mü"min ve müslüman olmanın gereğidir"

Bu hakikatı beyandan sonra gelelim İslâm nûru ile aydınlanan zamana!..

Zeyd b. Halid el-Cühenî (r.a.) rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

"Cebrail, bana gelerek:

— Ya Muhammed Ashabına emret, Lebbeyke duâsınıyüksek sesle okusunlar. Çünkü Telbiye, Haccın alâmetlerindendir, dedi."11

Ebu Hüreyre (r.a.)"dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

"Her Telbiye getiren ve her tekbir getiren mutlaka müjdelenir!"

— Ya Rasulullah, cennetle mi? Diye soruldu.

"Evet!"buyurdu.12

Seslerini yükselterek, bu yükseltilmiş ses ile ilâh ederek, şirki, küfrü ve cahiliyyenin her türlü işini ayakları altına alarak, Âlemlerin Rabbi Allah"ı Tevhid edenler, cennet ile müjdelenmişlerdir!..

"Buyur Allah"ım buyur, Sana, katıksız iman ettim ve hiçbir itirazım olmadan tam teslim oldum" Göklerde de ilâh Sensin, yerde de ilâh Sensin. Senden başka hak ilâh yoktur" Senin emrine amâdeyim. Sen, teksin, birsin, ortaksız ve eşsizsin. Hâkimiyet, kayıtsız-şartsız Sana aiddir. Kulların üzerinde yasama hakkı yalnız ve yalnız Senindir" Yasamada hiçbir ortağın yoktur. Mutlak hamd Sana aiddir, nimet Senindir Mülkte Senindir. Senin hiçbir ortağın yoktur. Asla ve kat"a! Buyur Allah"ım buyur! Emrine hazırım!"

Bu Tevhid"i haykırıp duyurmak" Seslerini yükseltirken, müşriklerin şirk koşarak kendi paylarına alçalttığı hakikatı adil şahidler olarak olması gerekli yere yükseltmek ve yüceltmek!..

Nasıl Telbiye edilirin cevabını hayat örneğimiz ve önderimiz Rasulullah Muhammed (s.a.s.)"den öğreniyoruz" Hayatın her şeyini bize öğreten önderimiz ve örneğimiz Rasulullah (s.a.s.), Haccın ve Umre"nin Telbiyesini, müşriklerinşirkinden arındırarak biz ümmetine öğretti!

Enes b. Mâlik(r.a.) anlatıyor:

Rasulullah(s.a.s.), Medine"de (öğleyi) dört rek"at, zu"l-Huleyfe"de (ikindiyi) iki rek"at kıldı.Sonra sabaha girinceye kadar Zu"l-Huleyfe"de geceledi. Bineğine bindi ve devesi, kendisini sırtında dümdüz yaptığı zaman yüksek sesle Telbiye etti.13

Enes (r.a.)"dan.

Rasulullah (s.a.s.), (Telbiye olarak) şöyle derdi:

"Lebbeyk Allahumme lebbeyk!

Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk!

İnne"l-hamde ve"n-ni"mete leke ve"l-mülk. Lâ şerike lek!"14

Mânâsı:

"Buyur Allah"ım buyur! Emrindeyim buyur!

Buyur, Senin asla ortağın yoktur, buyur!

Şübhesiz hamd Sana mahsustur, nimet de Senindir, bütün mülk/hükümranlık da Sana aiddir.

Senin asla ortağın yoktur!"

İşte, küfürsüz iman! İşte şirksiz Tevhid! Hamdı ve nimeti, Âlemlerin Rabbi Allah"a has kılan muvahhid mü"minler, mülkü, yani, kulları üzerinde egemenliği, yasamayı da Rableri Allah"a has kılmakta, hamde ve nimette O"nun ortaktan tenzih ettikleri gibi, mülke de ortaktan tenzih etmektedirler"

İşte Tevhid, işte iman!..

Cabir b. Abdillah (r.anhuma), Rasulullah (s.a.s.)"ın Vedâ Haccı"nı anlatıyor:

(""..)

Daha sonra Rasulullah(s.a.s.), (Zu"l-Huleyfe"deki) mescidde namaz kıldı, sonra (devesi) kasvâ"ya bindi. Devesi, kendisini Beydâ düzüne çıkardığı vakit, O"nun önünde gözünün görebildiği kadar binekli ve yayalı gördüm. Bir de o kadar sağında, bir de o kadar solunda, bir de o kadar arkasında vardı.

Rasulullah (s.a.s.) aramızda bulunuyordu. Kur"ân, O"na iniyor, te"vilini de O biliyordu. O, ne yaparsa, biz de onu yapıyorduk. Derken Tevhid"le gürledi:

"Lebbeyk Allahumme lebbeyk!

Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk!

İnne"l-hamde ve"n-ni"ğmete leke ve"l-mülk.

Lâşerike lek!"15

Abdullah b. Ömer (r.anhuma), Rasulullah (s.a.s.)"in Telbiyesinin böyle olduğunu haber verdi.16

Muvahhidlerin, muttakîlerin ve mücahidlerin imamı, "Âlemlere rahmet olarak gönderilen"Rasulullah (s.a.s.)"in Tevhid"i haykıran ve ilân eden Telbiyesi gibi, O"ndan önceki Allah"ın Rasul ve Nebî olarak insanlık âlemine gönderdiği Peygamberleri de Telbiye getiriyorlardı"

İbn Abbas (r.anhuma) anlatıyor:

Musa (a.s.)"ın Telbiyesi:

"Lebbeyk abduke ve ibnu abdeyk (Senin kölenin oğlu ve kulun, emrine âmâde olarak Sana geldi)." Şeklindeydi.

İsa (a.s.)"ın Telbiyesi:

"Lebbeyk abduke ve ibnu emetik (cariyenin oğlu ve kulun, emrine âmâde olarak Sana geldi)." Şeklindeydi.

Rasulullah (s.a.s.)"in Telbiyesi ise:

"Lebbeyk Allahumme lebbeyk!

Lebbeyke lâ şerike lek!" şeklindeydi.17

Ve:

"Siz, insanlar için çıkarılmış, hayırlı bir ümmetsiniz. Ma"ruf (iyi ve İslâm"a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah"a iman edersiniz."18 diye yegâna İlâhımız Allah tarafından vasfı beyan buyrulan "Merhamet olunmuş vasat ümmet""tin de Telbiyeyi, önderleri Rasulullah (s.a.s.) gibi yüksek ve gür sedâ ile haykırmalarıemrolunmuştur!

Hallâd b. Saib babasından, Rasulullah (s.a.s.)"in şöyle buyurduğunu naklediyor:

"Bana, Cebrail geldi:

— Ya Muhammed, Ashabına, Telbiye getirirken seslerini yükseltmelerini emret! dedi."19

Cabir (r.a.) ve Ebu Said el-Hudrî şöyle demişlerdir:

— Peygamber (s.a.s.) ile birlikte Hacc için avazımızın çıktığı kadar yüksek sesle Telbiye getirerek (Meke"ye) geldik.20

Enes (r.a.) anlatıyor:

— Bizler, Rasulullah (s.a.s.) ile beraber Hacc yolculuğuna çıktığımızda, daha ertesi gün Ravhâ denilen yere ulaşmadan Telbiyeleri söylerken sesimizi yükseltmemiz sebebiyle gırtlaklarımız kurudu.21

Dünyanın dört bir yanından, her bölgeden, her ırktan, her kavimden, her renk ve her dilden müslümanlar, Hacc veya Umre ibadetini yerine getirmek için akın akın Mekke"ye gitmekte, Mikâd yerlerinde ihrama girmekte ve Telbiye getirmektedirler"

Yegâne Rableri ve İlâhları Allah Teâlâ"nın emrine âmâde olduklarını, "emret Allah"ım emret, emrine hazırım" demekte, hamdın yalnız O"na aid ve nimetin O"nun olduğunu beyan etmekte, mülkün, yani hakimiyetin/egemenliğin ortaksız O"na aid oluşuna iman ederek ikrar eylemektedirler"

İslâm topraklarında işgal altında bulunan ve işgal bölgelerindeki egemen tağutlarınşirk hükümleriyle yönetilenler, yönetici zalim tağutların şirk hükümleriyle yönetilmeyi kabul edip rıza gösteriyor ve yönetimde iradelerini kullanarak destek verip yardımcı oluyorlarsa, dilleriyle haykırarak söyledikleri Telbiye"de ne kadar samimidirler?

Yaşadıklarıişgal bölgelerinde, mülk, yani egemenlik hakkını insanlara, yönetici tağutlara devredip buna razı olanlar:

"İnne"l-hamde ve"n-ni"mete leke ve"l-mülk" sözlerinde ne kadar doğru ve ne kadar ciddidirler?

"Mülk: Sözlükte güç yetirmek, hakimiyet kurmak, sahib olmak, tasarrufta bulunmak mânâsındaki mülk (melk, milk) masdarı, Ku"ân"da isim olarak duygular âlemindeki bütün cisimleri kuşatan varlık alanı ve bunların üzerindeki hükümranlık anlamında kullanılır."22

Göklerin yerin ve her ikisi arasında olanların mülkü Allah"a aiddir" Hüküm O"nun hakimiyet, yalnız ve ortaksız kendisinindir" Hükümde O"nun asla ortağı yok, mülkte de öyle!

İşte Allah Azze ve Celle"nin buyrukları:

"Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah"ındır. Sizin Allah"dan başka veliniz ve yardımcınız yoktur."23

"Göklerin ve yerin mülkü Allah"ındır. Allah, her şeye güç yetirendir."24

"Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin tümünün mülkü Allah"ındır, dilediğini yaratır. Allah, her şeye güç yetirendir."25

Mülkün mâliki (Mâlike"l-Mülk) O"dur. Egemenlik O"nun elinde ve yasama hakkı ortaksız O"na aiddir:

"De ki: "Ey mülkün sahibi Allah"ım, dilediğine mülkü veririsin ve dilediğinden mülkü çekip alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın, hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, her şeye güç yetirensin."26

"Mülk elinde bulunan (Allah) ne yücedir. O, her şeye güç yetirendir."27

Bütün varlığı var eden, yaratan ve onların üzerinde hükmüyle egemen olan Allah, yalnızca kendisine ibadet, yani itaat etsinler diye yarattığı insan kullarına ona göre yönetilip hayatlarını tanzim etsinler diye hükümler göndermiş ve O"nun indirdiği hükümlerle hükmetmeyenlerin kâfirler, zalimler ve fasıklar olduğunu beyan buyurmuştur"28 Allah"ın hükmünü bırakıp, tağutî şirk hükümleriyle hükmedenlere yetki verenler, destek olanlar, onların iktidarlarının devamını sağlayanlar ve onarın emirlerine, yasalarına itaat edenlerin:

"Lebbeyk Allahumme lebbeyk!" demeleri, ne dediğinin farkında bile olmayanların ağızlarından çıkan bir cümleden farkı nedir ki? Allah"ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen tağutları yasama konusunda, hayata egemen olma yönüyle Allah"a ortak edip onlara boyun bükerek itaat edenlerin:

"Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk!" cümlesinde ne dediklerinin şuurundalar mı?

Rabbimiz Allah şöyle buyurur:

"De ki: "Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı) bulunmayan Allah"adır. Ve O"nu, tekbir edebildikçe tekbir et!"29

"Göklerin yerin mülkü O"nundur, çocuk edinmemiştir. O"na, mülkünde ortak yoktur. Her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir."30

Ancak böyle inanan ve imanında katıksız olan muvahhid mü"minler: "Lâ şerike lek!"deyip Tevhidi tasdik ederler. Her türlü şirki reddederler"

Dipnot

1-Abdurrahman Cezîrî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı, çev. Mehmet Keskin, İst. 1989, C. 2, Sh. 920-921.

Genişbilgi için bkz. Prof. Dr. Vehbe Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, çev. Ahmet Efe, Vdğ. İst. 1990, C. 4, Sh. 18-19.

2-Yusuf, 12/106.

3-Zümer, 39/3.

4-Sahih-i Müslim, Kitabu"l-Hacc, B. 3, Hds. 22.

5-Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, İst. T.Y. C. 6, Sh. 305.

6- İbn al-Kalbî, Putlar Kitabı-Kitabu"l-Esnâm, çev. Beyza (Düşüngen) Bilgin, İst. 2003, Sh. 40-41.

7-Nureddin el- Heysemî, Mecmau"z-Zevâid, çev. Mahmut Bilici, İst. 2009, C. 5, Sh. 519, Hbr. 5361. Bezzâr, Müsned ve Taberânî, el-Mu"cemu"l-Kebîr"den.

İmam Muhammed b. Muhammed b. Süleyman er-Rûdânî, Büyük Hadis Külliyatı- Cemu"l-Fevâid, çev. Naim Erdoğan, İst. 2003, C. 2, Sh. 101, Hbr. 3312. Bezzâr ve Taberânî"den.

8-Nûreddin el-Heysemî, A.g. e. C. 5, Sh. 520, Hbr. 5362. Bezzâr, Müsned"den. Ricâli sahihtir.

9-Nûreddin el-Heysemî, A.g. e. C. 5, Sh. 521, Hbr. 5363. Taberânî, el-Mu"cemu"l-Evsat"tan.

Abdulfettah el- Kadî, Eshâb-ı Nüzûl, çev. Doç. Dr. Salih Akdemir, Ank. 1986, Sh. 298.

10- Nisa, 4/ 116.

11- Sünen-i İbn Mace, Kitabu"l-Manâsik, B. 16, Hds. 2923. Nûreddin el- Haysemî, A.g. e. C. 5, Sh. 525, Hds. 5373. Ahmed b. Hanbel rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.

12- Nûreddin el- Heysemî, A.g.e. C. 5, Sh. 524, Hds. 5371. Taberânî, el- Mu"cemu"l- Evsat"ta iki isnâd ile rivayet etmiştir. Birinin ravileri sahih ricâlidir.

13- Sahih-i Buhârî, Kitabu"l-Hacc, B. 24, Hbr. 29.

14- el-Hafız İbn Hacer el-Askalânî, Metâlibu"l-Aliye, çev. Adem Yerinde- Halil İbrahim Kaçar, İst. 2006, C. 2, Sh. 78, Hds. 1201. Ebu Ya"lâ el-Mevsilî, Müsned"den.

Nûreddin el- Heysemî, A.g.e. C. 5, Sh. 521, Hds. 5363. Ebu Ya"lâ"dan.

15- Sahih-i Müslim, Kitabu"l- Hacc, B. 19, Hds. 147.

Sünen-i Ebu Davud, Kitabu"l- Menâsik, B. 56, Hds. 1905.

Sünen-i İbn Mace, Kitabu"l- Menâsik, B. 84, Hds. 3074.

Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 3, Sh. 320.

16-Sahih-i Buhârî, Kitabu"l- Hacc, B. 26, Hbr. 32.

Sahih-i Müslim, Kitabu"l-Hacc, B. 3, Hbr. 19-20.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu"l- Hacc, B. 13, Hbr. 825.

17- Nûreddin el-Heysemî, A.g.e. C. 5, Sh. 518, Hbr. 5359. Bezzâr rivayet etmiştir.

İmam er-Râdânî, A.g.e. C. 2, Sh.101, Hbr. 3311.

Ebu"l-Velîd Muhammed el-Ezrakî, Kâbe ve Mekke Tarihi- Ahbarû Mekke, Çev. Y. Vehbi Yavuz, İst. 1980, Sh. 59.

18- Âl-i İmrân, 3/ 110.

19- Sünen-i Nesâî, Kitabu Menâsiku"l-Hacc, B. 55, Hds. 2740.

Sünen-i Ebu Davud, Kitabu"l- Menâsik, B. 26, Hds. 1814.

Sünen-i İbn Mace, Kitabu"l-Menâsik, B. 16, Hds. 2923.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu"l-Hacc, B.15, Hds. 830.

İmam Mâlik, Muvatta", Kitatbu"l-Hacc, Hds. 34.

20- Sahih-i Müslim, Kitabu"l-Hacc, B. 33, Hbr. 212.

21- Nûreddin el-Heysemî, A.g.e. C. 5, Sh. 525, Hbr. 5374. Taberânî, el- Mu"cemu"l-Evsat"tan.

22- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İst. 2006, C. 31, Sh. 540. M. Said Özervarlı"nın kaleminden. Ayrıca bkz. Rağıb el-Isfahânî, Müfredât, çev. Prof. Dr. Abdulbaki Güneş- Dr. Mehmet Yolcu, İst. 2010, Sh. 1010.

23- Bakara, 2/107.

24- Âl-i İmrân, 3/ 189.

25- Mâide, 5/ 17-18, 120.

26- Âl-i İmrân, 3/26.

27- Mülk, 67/ 1.

28- Bkz. Mâide, 5/ 44-45, 47.

29- İsra, 17/ 111.

30- Furkan, 25/2.

vuslatdergisi

Bu yazı toplam 12739 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar