Kurtulmuş: 28 Şubat'ta 291 Milyar Dolar Çalındı

Kurtulmuş: 28 Şubat'ta 291 Milyar Dolar Çalındı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "28 Şubat'ın esas görünmeyen yüzü, finansal mühendisliktir. Meclis 28 Şubat Araştırma Komisyonu'nun yaptığı hesaplamalara göre 28 Şubat'ta milletin 291 milyar dolar parası çalınmış" dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "28 Şubat'ın esas görünmeyen yüzü, finansal mühendisliktir. Meclis 28 Şubat Araştırma Komisyonu'nun yaptığı hesaplamalara göre 28 Şubat'ta milletin 291 milyar dolar parası çalınmış" dedi.

Numan Kurtulmuş, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Gençlik Kurulu (Genç MÜSİAD) tarafından düzenlenen "Milli İrade Küresel Sermaye" konulu programda, Türkiye'nin28 Şubat 1997'dekine benzer bir sürecin içine girdiği bir dönemde bu toplantının yapılmasının anlamlı olduğunu söyledi.

Son bir buçuk asırdır Türkiye'de seçkinlerle millet çoğunluğu arasında toplumun bütün alanlarında bir mücadele yaşandığını belirten Kurtulmuş, bugün de benzer bir süreçle karşı karşıya olunduğunu ifade etti.

28 Şubat'ın, millet çoğunluğuyla seçkinler arasında verilen bu mücadele içerisinde sadece bir dönemin adı olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bu seçkinler zümresi, eline geçirdiği iktisadi ve siyasi güçlerle toplumu dizayn etmeye, bir ulus oluşturmaya, bu ulusu istediği gibi şekillendirmeye çalışıyor. Güçlerinin yetmediği zamanlarda da toplum mühendisliklerine başvurarak Türkiye'nin kaderini, milletin istikbalini tayin etmeye çalışıyor" dedi.

Siyasi ve iktisadi seçkinlerin memleketin değerleriyle ve geçmişiyle kavgalı olduklarını ve Batı'da ne varsa onu şeklen taklit ettiklerini ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Bunlar modernleşmeyi tepeden inmeci bir modernleşme olarak algıladılar. Milletin kılık kıyafetini, dinlediği şarkıları değiştirirsek, ezanı 'Allah-u Ekber'den 'Tanrı Uludur'a çevirirsek, milletin değerleriyle arasına mesafe koyarsak, Batılılaşırız, adam oluruz, modernleşiriz zannettiler. Böyle olduğu için bu seçkinler ile milletin arasında çok farklı bir hissiyat dünyası oluştu. Milletten ayrı telden çalanlar istedikleri gibi bir millet ve ulus dizayn etmek için baskıcı yöntemler uyguladı. Dersim'in çok kanlı bir şekilde bastırılmasında ve daha geçen günlere kadar üniversitelerde başörtülü öğrencilere yapılan zulmün arkasında hep bu mantık vardır. Doğuda insanlara dışkı yediren, köylerini basan mantıkla 28 Şubat sürecinde MÜSİAD üyesi işadamlarını 'yeşil sermaye' diye fişleyen mantık arasında hiçbir fark yoktur."

Kurtulmuş, bu süreçte siyasi partilerin kapatıldığına da değinerek, 1946-1960 arasında 8 partinin, 1960'dan sonra ise 68 partinin kapatıldığını aktardı.

Kapatılan partiler arasında iktidarda ya da parlamentoda bulunan partilerin olduğuna da dikkati çeken Kurtulmuş, milletin yüzde 50'sinin oyunu almış AK Parti'nin de 2008'de kapatılma riski ile karşı karşıya kaldığını ifade etti.

- Çevik Bir'in Foreign Affairs'e demeci-

Eski Türkiye'de siyasi suikastler ve faili meçhul cinayetler, toplumsal şiddet olayları ve siyasi idamların yaşandığını anlatan Kurtulmuş, 1950'den bu yana 64 yıl içinde 5 tane darbe, birçok da darbe girişimi olduğunu dile getirdi.

Bu darbelerin tamamının içerideki ve dışarıdaki bir takım unsurların işbirliğiyle gerçekleştirildiğini belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bugün 28 Şubat'ın yıldönümü. 28 Şubat, sadece askerin ortaya çıkıp düzenlediği bir operasyon değil. Evet, TSK'nın içerisinde bazı unsurlar bu süreçte kullanıldı, tanklar meydanlara çıkarılarak balans ayarları verilmeye çalışıldı. O dönemde 28 Şubat'ın suçuna katılan üniformalı insanları net bir şekilde gördük. Milleti korumak için ellerine teslim edilen tankları, tüfekleri milletin karşısına bir tehdit olarak çıkaranlar oldu. Ama 28 Şubat sadece Silahlı Kuvvetler'in içinde bazı güçlerin yaptığı bir olay değil. 28 Şubat, büyük bir koalisyon ve ittifaktır. Bunun içerisinde basının bir kısmı vardı. 'Topyekün savaş', 'Ordu göreve', 'Bu gidişata Silahlı Kuvvetler seyirci kalmayacak' manşetleri atılmıştı. Yani 'Bir an evvel şu ihtilali yapın' deniliyordu.

Bir yanda 28 Şubat'ın hiç konuşulmayan tarafları var. Sokaklara, camilere bir takım tiyatro oyuncuları gibi insanlar salınmıştı, her akşam Fadime Şahinler televizyonda ağlıyordu. Muazzam bir toplumsal mühendislik yapıldı. Ama 28 Şubat'ın esas görünmeyen yüzü, finansal mühendisliktir. Birileri de bu görüntülerin arkasında elini ovuşturuyordu. Meclis 28 Şubat Araştırma Komisyonu'nun yaptığı hesaplamalara göre 28 Şubat'ta milletin 291 milyar dolar parası çalınmış."

Kurtulmuş, 28 Şubat'ın dış bağlantıları bulunduğuna da işaret ederek, "28 Şubat'ın muktedir paşalarından Sayın Bir Paşa'nın 28 Şubat'tan sonra Foreign Affairs'de yayımlanan bir makalesi var. O makalede 'Türkiye'de işler dış politikada rayından saptı. Türkiye geleneksel olarak İsrail'le yakın olan dış politikasını değiştirmeye başladı. Bu gidişat doğru bir gidişat değil. Türkiye ile İsrail arasındaki bu politika farklılıklarını gidermek için 28 Şubat günkü Milli Güvenlik Kurulu'nda müdahale edildi' diyor" ifadelerini kullandı.

"28 Şubat'ı 'postmodern' diye hafifletmeye kalkmamak lazım, bal gibi bir darbedir" diyen Kurtulmuş, 28 Şubat'ın hazırlanışı itibariyle 12 Eylül'den de 27 Nisan'dan da çok daha başarılı bir süreç olduğunu söyledi.

- "Milletin dediğinden başkası olmayacak"

28 Şubat'tan önceki bütün darbelerin birinci amacının siyasete müdahale olduğuna işaret eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"1960'ta Rahmetli Menderes asılmıştı ama millet önüne gelen ilk sandıkta darbeciler aleyhine bir sonuç çıkardı. 1980'de darbeciler 'Özal'a oy vermeyin' diye meydana çıkmıştı, millet ise yüzde 43 oyla Özal'ı iktidara getirdi. 27 Nisan'da AK Parti neredeyse kapatılmayla, boğulmayla karşı karşıya kalmıştı; millet yine seçimde yüzde 50'ye yakın bir oyla AK Parti'yi yeniden iktidara getirdi. Türkiye'de darbeciler de darbeyi yaptıranlar da biliyor ki darbeden sonra normal düzene geçildiği zaman darbeciler neyi murat ediyorsa siyasi olarak bunun tam tersi sonuç ortaya çıkıyor. Onun için 28 Şubat'ı öncelikli olarak bir siyasi proje olarak dizayn etmemişlerdi. Evet, 28 Şubat parlamentoya müdahale etti, iş başındaki hükümetin Başbakanı Rahmetli Erbakan'ın koltuğu zorla altından çekildi; bunlar siyasi sonuçları. Ama 28 Şubat bu siyasi sonuçtan daha ziyade memlekette sosyolojik sonuçlar elde etmek için yapılmış bir darbedir."

Türkiye'de geçmiş dönemde verilen iki önemli mücadele alanının imam-hatip ve başörtüsü meselesi olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Yani millete dendi ki 'Siz destursuz bağa giremezsiniz', 'Seçkinlerin dünyasına giremezsiniz', 'Siz kenarda kalın, asla öne çıkmayın'... 'Bu kadını atın buradan' feryadı tam da bu seçkinlerin hissiyatını dile getiren bir feryattır" diye konuştu.

28 Şubat'ın milletin sosyolojisine önemli bir müdahale süreci olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "İlanihaye bu memlekette artık hiç kimse böyle bir iradenin içerisinde bulunamaz; siyasete müdahale edemez, dizayn veremez. Sonuçta sandık ortaya gelecek. Sandık ortaya gelince de orada milletin dediğinden başkası olmayacak" ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Vatandaş, yolsuzluk varsa sonuna kadar gidilmesini istiyor. Millet, 'bu yolsuzluk operasyonu adı altında hükümete karşı yapılmış komplodur' diyor" dedi.Kurtulmuş, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) Gençlik Kurulu tarafından düzenlenen "Milli İrade Küresel Sermaye" konulu toplantıda yaptığı konuşmada, 17 Aralık, Gezi Parkı, 27 Nisan sürecinden gelen Balyoz ve Ergenekon ile gerçekleştirilmeye çalışılan birçok olağanüstü denemelerine bakıldığında bu grupların Türkiye ile kanaatlerinin değişmediğinin görüleceğini belirterek, Gezi ve 17 Aralık operasyonlarında bir büyük konsorsiyumun olduğunun görüleceğini kaydetti.

Bu koalisyon ortaklarının çok farklı niyetlerinin bulunduğunu ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bu meseleyi bir büyük resmin bir parçası olarak görmek gerekiyor. Yıllardır 2014 yılının zor geçeceğini biliyoruz. Çünkü 2014 yılında artık bundan sonra bu memlekette cumhurbaşkanını, eski Türkiye'nin emniyet subapı olarak görülen cumhurbaşkanını bir takım seçkinler, cemiyetler, topluluklar değil bizzat millet kendi helal oylarıyla seçecek. Dolayısıyla milletle aynı telden çalmayan hiçbir kimsenin bu ülkede cumhurbaşkanı olma ihtimali kalmamıştır. Ali Fuat Başgil 1961'de cumhurbaşkanı adayı olmak için Ankara'ya gitti garda ensesine silahı dayadılar. Türkiye demokrasisinin en ağır darbelerinden biri Başgil'in cumhurbaşkanı adayı dahi yapılmamasıdır. Başgil cumhurbaşkanı adayı olsaydı, 2-3 tane de oy alsaydı, Türkiye'nin siyasi tarihi başka gelişirdi. O zaman ona müsaade etmeyenler her cumhurbaşkanı seçimine bir şekilde müdahale etmeye çalıştı. Ahmet Necdet Sezer'in nasıl cumhurbaşkanı seçildiğini hatırlıyor muyuz? Ahmet Necdet Sezer'i kim seçti? Sezer, neredeyse iktidarın göndermiş olduğu bütün kararnameler, yasalar köşkten dönmüş veto mekanizması olarak kullanılmıştır."

Kurtulmuş, Türkiye'de bu yılki seçimlerin tarihi bir dönüm noktası olduğunu anlatarak, "2014 seçimlerinin kolay olmayacağını tahmin ediyorduk. Bekledikleriniz biraz daha şiddetli oldu ama Türkiye bunu atlatacak güçtedir. Cumhurbaşkanı seçimine müdahale etmek istiyorlar, Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye siyasetinde etkin bir şekilde cumhurbaşkanlığı köşküne çıkmak istiyorsa çıkmamasını ve bundan sonra da Türkiye siyasetinde zayıf olsun ya da hiç olmasın istiyorlar. Yerel seçimde ciddi manipülasyon yapmayı ve çözüm sürecini engellemeyi istiyorlar" diye konuştu.

- "Bu telekulak değil kocakulak operasyonudur"

Son zamanlarda gündeme gelen dinleme iddialarına ilişkin Kurtulmuş, şunları anlattı:

"Bu telekulak operasyonu değil olsa olsa 'kocakulak' operasyonu olur. Beni, eşimi, 15 yaşındaki çocuğumu, bize selam veren insanları dinlemişler. Dinlesinler orada edepten başka bir şey duyamazlar. Bizim her söylediğimiz sözü yazan, her işlediğimiz işi yazan, her attığımız adımı yazan ve adına da Kiramen Katibin denilen melekler var. Mühim olan iş onların yanlış anlamayacağı yani Allah'ın gücüne gidecek iş yapmamaktır. Dolayısıyla bu dinlemeler hoş değil ve yasa dışıdır. Bunun hesabı sorulmalıdır. Siyasetin de bu konuda dik durma mecburiyeti var. Deniz Baykal ve MHP yöneticileri ile ilgili kasetler ortaya çıktığı zaman buna karşı nasıl dik durduğumuzu hatırlayın. Vatandaş, yolsuzluk varsa bunun sonuna kadar gidilmesini istiyor. Millet, 'bu yolsuzluk operasyonu adı altında hükümete karşı yapılmış komplodur'. Ayrıca millet bu komplonun dışarıdan da üretilen bir komplo olduğunu söylüyor. Bu tür süreçleri millet doğru algılıyor."

Kurtulmuş, Osmanlı'nın son döneminden itibaren en önemli toplumsal mesele Türkiye'nin başına gelen terör meselesi olduğunu belirterek, "28 yıl süren bu terörde 32 bin insanımızı kaybetmişiz. Bu dönem içerisinde Türkiye 1,2 trilyon dolar maddi kayıp içerisindedir. Türkiye'de terör meselesinin bitmesini istemeyenler var" dedi.

Türkiye'de iktisadi kriz çıkarmak isteyenlerin bulunduğunu ve bunları gün gün takip ettiklerini ifade eden Kurtulmuş, şunları aktardı:

"Döviz 1,74'ten 2,21'e geldi, bu Allah'tan reva mıdır? Faiz, döviz bu kadar yükseldi kim kazandı? Faiz lobisi kazandı, borçlanmış olan orta direk işadamları, sanayiciler yük altına girdi. Bu işin arkasında da bir finansal mühendislik olduğunu görüyoruz. Türkiye ekonomimizi çok şükür 2002'deki ekonomi değil. Siyasal istikrarsızlık çıkarmaya çalışıyorlar. Bir ülke düşünün polisi, yargısı, hükümet kurumları, silahlı kuvvetleri, iş dünyası, STK'sı, medyası ayrı telden çalıyor. Türkiye'yi bu operasyonlarla yönetilemez bir ülke haline getirmeye çalıştılar. Türkiye zayıf şartlarda bu türbülansa yakalansaydı, Türkiye'yi Ukrayna'dan bin beter yapabilirlerdi. Bir ülke için en kötü şey yönetilemez hale gelmesidir. 30 Mart'ta bu millet siyasi desteğini ortaya koyacak."

Kurtulmuş, bir hükümetin meşru olabilmesi için halkın onayını almış olması gerektiğini anlatarak, "Demokratik meşruiyeti bir takım seçkinlerden aldıkları güç ile sürdürmek isteyenler oldu. Demokratik meşruiyet sahibi hiçbir hükümet bunu paylaştıramaz. Türkiye'de geçmişte paylaşıldı, paylaşmayanlara operasyon yapıldı. 'Demokrasi sandıktan ibaret değil' diyorlar. 5 yıldan 5 yıla görüş beyan edilmez diyorsanız STK'lar siyasette görüş beyan ederler, rapor hazırlarlar başımızın üstünde yeri var. Dini ya da seküler bir cemaat ya da bir cemiyet olarak Türkiye'nin geleceği üzerinde bir baskı grubu oluşturmak ister o da başımızın üstündedir. Ama ne zaman bir grup bunların ötesine geçer 'ben siyaseti yöneteceğim, bürokrasiyi istediğim gibi yönlendireceğim' derse buna hiçbir demokratik hükümet müsaade etmez. Müsaade ederse o hükümet ayakta kalmaz" şeklinde konuştu.

Son günlerdeki cemaat tartışmalarına değinen Numan Kurtulmuş, "AK Parti ya da cemaat, STK biz birbirimizle aynı kulvarda yarışan iki rakip kuruluş değiliz. Kapımız herkese açık gelene de gidene de eyvallah. siyaset siyasetliğini cemaat cemaatliğini bilecek. Ne zaman herhangi bir örgütlenme herhangi bir cemaat, cemaat gibi davranmayı bırakır siyasi parti gibi davranırsa buna müsaade edilemez" diye konuştu.

Milletin önündeki engellerin kalktığını dile getiren Kurtulmuş, "Karanlık geçmişe rağmen bu memlekette hep demokrasinin yolu bir şekilde açık kaldı ve millet her sandığı bulduğunda fırsatı kullandı" dedi.

Kaynak: AA