Kul Hakkı İlmihali

Kul Hakkı İlmihali

Bir namaz ve abdest ilmihaline olan ihtiyacımız kadar bir kul hakkı ilmihaline de ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda imtihan olduğumuzun farkında mıyız?

Abdulaziz kıranşal/ Bir namaz ve abdest ilmihaline olan ihtiyacımız kadar bir kul hakkı ilmihaline de ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda imtihan olduğumuzun farkında mıyız? Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, nâmusu veya malıyla ilgili bir hak varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyâmet günü gelmeden evvel o kimseyle helâlleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktârınca sevaplarından alınır hak sâhibine verilir. Şayet iyilikleri yoksa zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” (Buhârî) İlk önce eşlerimiz ve çocuklarımızla oluşan kul haklarının hesabını vereceğimizi biliyor muyuz? Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Kıyamet gününde ilk olarak erkekle karısı davalaşacaktır. Vallahi kadının dili konuşmayacak ama el ve ayakları kocasına karşı yaptığı fesat ve bozgunculuk hususunda aleyhinde şahitlik yapacaklardır. Kocanın da elleri ve ayakları, karısına yaptıkları hususunda onun aleyhinde şahitlik yapacaklardır. Sonra haksızlık yapanın sevapları zulme uğrayana verilecektir.” (Heysemi) Kamuda çalışırken bir toplu iğne başı kadar bile olsa kamu malının hesabını tek tek vereceğimizin farkında mıyız? Hayber seferi dönüşü Hz. Peygamberin (S.A.S.) hizmetindeki bir sahabi öldü. Sahabeler, “Şehitliği mübarek olsun” dediler. Bunu duyan Efendimiz: “Hayır o asla şehit olamadı. Allah’a yemin ederim ki, Hayber günü ganimetlerden ayırıp zimmetine geçirdiği kamu malına ait bir gömlek, ateşten bir çarşaf gibi onu sarmaktadır. Cenaze namazını da siz kılın.” buyurdu. (Zehebi) Komutanın peygamber, düşmanın Yahudi olduğu bir savaşta şehit olmanın bile kamuda oluşan kul haklarından kurtarmayacağını unutmayalım. Sırf İslami bir dernekte, teşkilatta, cemaatte, kurumda çalıştığımız, görev aldığımız için insanların bize duyduğu güveni, sevgiyi ve oluşan itibarımızı kullanarak emeğimiz dışında elde ettiğimiz dünyalıkların da hesabının sorulacağının farkında mıyız? Efendimiz (S.A.S.) Ezd kabilesinden bir adamı zekât vergilerini toplamakla görevlendirdi. Bu adam daha sonra, bazı mallarla gelerek Efendimize (S.A.S.) şöyle dedi: Şunlar size ait, bunlar da bana hediye olarak verildi. Efendimiz (S.A.S.) ayağa kalktı, minbere çıkarak şöyle buyurdu: “Kendisine görev verdiğimiz bir zekât memuru ne cesaretle; şunlar sizin, şunlar da bana hediye verildi, diyebiliyor. O, ana-babasının evinde otursaydı, kendisine hediye verilir miydi? Allah’a yemin ederim ki sizden hiç biriniz kıyamet gününde; sırtında, böğüren bir deve, bağıran bir sığır, meleyen bir koyunla gelmesin.” (Buhârî) Komşularımızla aramızda oluşan hakların vereceğimiz hesap listesinin en başlarında olduğunu biliyor muyuz? Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Allah nezdinde, hıyanetin en büyüğü iki arazi veya hane komşusundan birisinin, diğerine ait bir arşın toprağı kendi zimmetine geçirmesidir. Allah kıyamette bu toprağın yedi katını onun boynuna geçirir.” (Ahmed b. Hanbel) İnternet ve sosyal medyada oluşan kul haklarının ahirette başımıza bela olan en büyük haklardan olacağının farkında mıyız? Bir başkası ile ilgili hoşa gitmeyecek şekilde yaptığımız paylaşımlar, gıybet, koğuculuk, küfürlü ve müstehcen konuşmalar, telif hakkı olan çeşitli eserleri ve programları izinsiz indirmek, aldatmak, kandırmak, hakaret içeren yorumlar yazmak, küçük düşürücü tweetler atmak, başkasının gizli bilgilerini araştırmak, izinsiz bir başkasının internet geçmişini ve maillerini incelemek, suizanda bulunmak, omuzlarımızda üstesinden gelinmesi zor kul hakkı birikimleri oluşturacaktır. Milligazete