Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

"Kudüs Davası Dindir, İbadettir, Namazdır, Allah ile Kurulan Bir Bağdır.

"Kudüs Davası Dindir, İbadettir, Namazdır, Allah ile Kurulan Bir Bağdır..."

Mübarek Ramazan ayının son cuması, Dünya Kudüs Günü"nü idrak etmek üzereyiz"

Özlemlerimiz, coşkumuz ve öfkemiz bütün benliğimizi tutuşturuyor:

Derin bir özlem içindeyiz, zira Kudüs"ümüzün özgür ve aydınlık şafaklarında buluşacağımız günlere az kaldı! İslam ümmetinin bağrına zehirli bir hançer olarak saplanan kanser uru bu siyonist rejimin ömür yıldızı tamamen sönmek üzere; artık ümmetin yüreği her zamankinden daha çok Kudüs özlemiyle yanıyor; kavuşacağız, buluşacağız, kucaklaşacağız ve bir daha birbirimizi asla bırakmayacağız"

Coşkumuz okyanuslar gibi, zira, dünya Müslümanları Kudüs"ün özgürlüğü için her zamankinden daha çok bir mücadeleyi kuşanmış durumda. Özgürlük Filosu Mavi Marmara, Kudüs ve Aksa"nın kurtuluşu için sönmeyen bir meşale tutuşturdu; Anadolu evladları, Akdeniz"in sularını kanlarıyla kızıla boyayarak, Özgür Kudüs davasına bağlılıklarını kanlarıyla imzaladılar; Ümmetin yiğitleri siyonist düşmanla savaş için her bir yandan mücadele sahasına katılmakta, ve Kudüs ekseninde bir ümmet cephesi dalga dalga büyümektedir.

Öfkeliyiz, zira, gasıp siyonist rejimin 60 yılı aşkın gerçekleştirdiği tüm katliamlar, hususen Gazze"ye yönelik gerçekleştirdiği barbar soykırım ve Mavi Marmara gemisindeki Gazze gönüllülerini kana bulamasının bizlerde oluşturduğu öfke bir yanardağ gibi içimizde yanmakta, bu ateşin kıvılcımları bizleri tarihi hesaplaşma anına doğru hızlıca koşturmaktadır"

Bu duygularımızın, özlem, coşku ve öfkemizin kristalize olduğu bir gün olarak, direnişin, vahdetin ve özgürlüğün şiarı ve bir muştu olarak sıkılmış yumruklarımız, feryad ve haykırışlarımız, ahid ve misakımız ile, Kudüs gününü idrak ve ihya edeceğiz"

Kudüs davasına bağlılığımızı, sevdamız, coşkumuz ve öfkemizi haykırmak,

Şehidlerimizin mirasına, bayrağına ve kutlu hatıratına sahip çıkmak

Ve Kudüs yolunda ayakta olduğumuzu azametli bir şekilde ortaya koymak için

Kudüs Günü'nde buluşmak üzere...

Kudüs'ün özgür ve aydınlık şafağına doğru...

SEYYİD ABBAS MUSAVİ BELGESELİ"NDEN BİR KESİT (*)

Hizbullah Hareketi"nin şehid önderi Seyyid Abbas Musavi"nin mücadelesini anlatan bir belgeselde, Seyyid Hasan Nasrullah"ın Seyyid Abbas için dediği şu sözleri buraya aktarmak istiyorum:

Seyyid Nasrullah, Şehid Abbas"ın siyonizme karşı mücadeleyi nasıl tanımladığını şu sözlerle dile getiriyor:

"Seyyid Abbas"ın güneyde görev yapmasının başka bir boyutu vardır; Seyyid Abbas güneydeki Filistin mülteci kamplarına güzel bir bağ ile bağlıydı, kamptaki alimlerle ve aynı şekilde kamp sakinleriyle güçlü dostlukları vardı. Kampları ziyaret eder, törenlere, bazı faaliyetlere katılırdı. Filistin"i, Filistin davasını, tabi ki en başta Kudüs"ü kendine dert edinmişti. Tabi Seyyid Abbas için bu meseleler bir iman meselesiydi. Seyyid Abbas bizim ve onun yolunu takip eden mücahidlerin üstadıdır. Kudüs meselesi ve siyonist projeye karşı direniş davası Seyyid Abbas için akideyi ilgilendiren bir konudur. O bize şöyle derdi: "mukaddesatı, vatanı haydutça elinde tutan, Müslümanlara, mazlumlara zulmeden, baskı yapan, onları evlerinden çıkaran, öldüren, esir alan, hapseden düşmana kılınızı kıpırtatmadan durur, sessiz kalırsanız, ne namazınız ne de orucunuz kabul olur." Seyyid Abbas"ın duygu ve düşünceleri böyleydi. Direnmek, Kudüs"ü, Filistin"i geri almak Seyyid Abbas için namazdı, oruçtu, dindi ibadetti, Allah ile kurulmuş bir bağdı..!"

Seyyid Abbas Musavi"de bir konuşmasında şöyle demişti:

"İmam Musa Sadr"ın sözünü hatırlayın; "İsrail mutlak bir şerdir." Bu ifadenin anlamı, felsefesi nedir? Biz akidede "Allah mutlak hayrdır" deriz; yani Allah"tan şer sadır olması kesinlikle mümkün değildir. Allah tasavvuru dairesinde şer olası vaki değildir. "İsrail mutlak şerdir" dediğimizde ise, bu "İsrail"den hiçbir hayır beklenmez" demektir. İsrail"den bir hayır gelmesi muhaldir. İsrail varlığı ve aslı itibariyle şerdir. Aslı ve kökleri itibarıyla şer olan bir şeyin ilacı ise onun köklerinden sökülüp atılmasıdır. İsrail yok olmalıdır. Bütün bölgede istikrar ve barışın sağlanması için İsrail yeryüzünden silinmelidir. Böyle bir düşman karşısında tavrımız ne olmalı? Susalım mı? Barış mı imzalayalım? Onlarla müzakere masasına mı oturalım? İsraillilere karşı savaşmak için silah taşıyan direnişçiye kim yürekten saygı duymaz, kim ona gıpta ile bakmaz, bu mücahidlerin elinden kim öpmek istemez?"

Ve Seyyid Abbas, cephedeki mücahidlere şöyle konuşur:

"Genişliği yerler ve gökler kadar olan cennete doğru yürürler. Allah o cenneti dostlarına hazırladı. Siz de onun hos dostlarındansınız inşallah. Hesap defteri sağ eline verilen tarifsiz bir mutluluk yaşar ve der ki: "işte kitabım, buyurun okuyun. Ben hesabımla karşılaşacağımı yakinen biliyordum" O, bahtiyar bir hayata kavuşur. Dalları eğilmiş yüce bir cennette (ve onun gibilere denilir ki: "geçmiş günlerde bu günler için yaptığınız ameller karşılığında şimdi yiyin, için, afiyet olsun" Dünyamız ısdırap dünyasıdır, onu reddetmeliyiz. Ali Bin Ebu Talib"den dünyayı tanımlaması istenmiş, o da şöyle cevap vermişti: "İçinde çile, sonunda ölüm olan, helali hesaba, harama azaba tabi, zengini ağır bir imtihanda, fakiri ise mahzun olan bir ev hakkında size ne anlatabilirim ki? O evi kazanmaya çalışan kaybeder, peşinde koymayan ise kazanır. Dünyaya basiretle bakanın gözleri görür, dünya gözüyle eşyaya bakan ise kör olur." İşte insanların peşinde koştuğu dünya bu. Ama sizler gökler ve yerler kadar geniş bir cennete talipsiniz. Siz beşeriyetin özüsünüz, siz Allah"ın istedikleri, kendine çağırdıklarısınız"

(*) Seyyid Abbas Musavi belgeselini türkçe seslendirmeli olarak, 3 Eylül Cuma, Kudüs Günü'nden itibaren www.ebuhaditv.com 'dan izleyebilirsiniz.

velfecr

Bu yazı toplam 2917 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar