Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kişisel gelişim mi?

Belki ilk kişisel gelişim uzmanı, 1888 doğumlu ABD’li yazar Dale Carnegie’dir., 1936 yılında ilk baskısı yapılan “Söz söyleme ve iş başarma” sanatı bütün dünyada o günlerde 30 milyondan fazla sattı. 1955’de öldüğünde zamanının en popüler insanlarından biri idi.

Şimdi bunlara “yaşam koçu” diyorlar. Bugün en popüler kişisel gelişim programı olarak bilinen NLP, ilk olarak Amerika’da 70’li yıllarda ortaya çıktı. Dilbilimci Prof. John Grinder ve Matematikçi Gestalt Terapisi uzmanı Dr. Richard Bandler tarafından modellenmiştir. Başarılı insanların ortak özelliklerinden yola çıkarak bir “yaşam tarzı” örgütlemeye çalışmaktadırlar.   

İngilizce «Neuro-Linguistic Programming”in baş harflerinden oluşan NLP, Türkçeye “Sinir Dili Programlaması” şeklinde tercüme edilmektedir.

Bu konuda tek metot bu değil. Mesela Transandantal Meditasyon Tekniği bunlardan en yaygın olanlardan bir diğeri. Farklı bir mantra meditasyonu olarak tanımlanan Maharishi Mahesh Yogi’nin modellediği  TM Tekniği 1950 yıllarının ortalarında Hindistan’da ortaya çıktı ve dünyaya yayıldı.

Yerli, yabancı o kadar çok metot ortaya çıktı ki. Kimi dini bir ritüele dönüş, kimi esoterik bir ayine benziyor.

Bu metotlarla kimi sağlık, kimi mutluluk, kimi başarı arıyor. Sonuçta bütün dünyada bu iş dev bir sektöre dönmüş durumda. Hâlâ en çok okunan kitaplar bunlar. En çok izlenen programlarda bu “mucize çözüm”(!)ün propagandası yapılıyor. Kişisel gelişim sektörü, 30 yıldır giderek büyüyen bir sektör.

Sektör kişiliğini bulamamış, aşağılık kompleksi olan, ani zenginleşme sonucu arayış içine giren ve hayatına bir renk katmak isteyen inanç boşluğunu doldurmaya çalışan kesimin sığınağı bir tabandan besleniyor sanki. Vijdandan beslenen seküler bir dine dönüşen bu akım “başarı ve mutluluk” odaklı bir hareket olarak bu anlamda farklı bir cemaat oluşturuyor. Sürekli eğitim onlar için bir “şarj” olma etkisi yapıyor. Eğitim yolu ile rütbe ve derece kazananlar, aslında kendi içinde bir kast sistemi ve bunun tabii sonucu olarak basamaklı bir hiyerarşi oluşturuyor. Sistem süreklilik kazandığında bir tekamül yolculuğu ile birlikte bağımlılık oluşturuyor.

Bu hareketler seküler bir mucizeden söz ediyorlar sanki. Hayatın ve evrenin sırrı, kozmik gücü ile uyumlu bir hayatın haritasını sunma iddiasındalar. Bu hareketler insanların din, ideoloji ve siyasi tercihleri üzerinde de etkili oluyor. Hatta üretim ve tüketim ilişkilerini de etkiliyor.

Aslında bu komplo kişisel gelişim değil, “birey” haline getirdikleri kişilerin sanal cemaat ortamında algısının dönüştürülerek güdülenmesi için araç haline getiriliyor. Bu her yaş, her cinsiyet, her gelir grubu için özelleştirilebiliyor. Odaklandıkları konular sağlık, mutluluk, başarı, evreni anlama ve doğa ile uyum, manevi tatmin konular. Birçok kolejde bu metotlar uygulanıyor. Bu yöntemler daha çok kadınlar üzerinde etkili oluyor. Bu süreç onlar için yeni çevre, yeni spiritüel deneyimler için bir fırsat oluşturuyor.

Aslında bu iş kendini önemsemek, farklı kılmak, farklı bir çevre ve dostluk grubu oluşturmak için bir fırsat oluşturuyor. Başkalarına anlatacak bir konuları oluyor. Sürekli olarak birbirlerini motive ederek, çıktıkları bu tekamül yolculuğunda sürekli birbirlerine motive ediyorlar ve bu yardımlaşma duygusu onlarda farklı bir vijdani tatmin oluşturuyor. Bu projelere katılanlar, kendilerini ötekilerden farklı ve daha şanslı ve üstün hissediyorlar.

Kapitalizm her şeyi metalaştırıyor. Alınıp satılan bir nesne haline getiriyor. Bu şekilde mutluluğunu da satın alıyorsunuz. Mutluluğu satın almanın başka yolları da var. Mesela mutluluk hormonu dedikleri seratonini salgılatan bir beslenme alışkanlığı ya da hapları ile de mutluluğunuzu artırabilirsiniz. Hayatınıza renk katmak ve daha fazla heyecan duymak istiyorsanız Adrenalin hapı kullanabilirsiniz. Aslında yaşam koçlarının yaptığı da bunu zamana yayarak, daha pahalı bir yöntemle, insanın düşünce ve davranışlarını etkileyerek yapma sanatı gibi bir şey. Uyguladıkları yöntem, biraz kurgulanmış ve artırılmış sanal gerçeklik deneyimi gibi bir şey. Eğer ipnotik bir etki gücüne ve kurgusal bir mantığa, etkili bir hitabete sahipseniz, bu konularda daha ikna edici olabilirsiniz.

Kişisel gelişimciler, aslında popüler kültürün ürettiği seküler bir dinin Protestan misyonerlerine benziyorlar. “Hakikat kalpazanlığı” ile piyasa yapıyorlar ve bu anlamda iyi de iş çıkarıyorlar. Alan memnun, satan memnun olunca işler tıkırında gidiyor. Siestaya da gerek yok bu anlamda Fiestaya da. Futbol, devlet için ayrı bir maliyet konusu. Oysa burada kapalı mekanlarda herkes parasını ödeyerek talep ettiği hizmeti alıyor ve beklentilerini en azından psikolojik açıdan karşılamış oluyor! Bu seviyede siyaset için açık ve yakın bir tehdit ve risk oluşturmuyor.

FETÖ ve Kalkancı örneğinde olduğu gibi, dini bir afyon gibi kullananlar da olabiliyor ya da gerçekte dini hakikatten uzak bir anlayış ve yöntemle, zaman zaman dini değerleri de kullanarak “hakikat kalpazanlığı” yapanlar aynı şekilde bu yöntemi kişileri kontrol altına almak için afyon gibi kullanabiliyorlar.

Bakmak gerek, bu “new age” “zamane guruları”nın peşine takılanların sonu nereye varıyor. Mesela boşanma ve evlenme konusunda durum ne? İntihar eğilimleri, aile içi ilişkiler, arkadaşlık ilişkileri, alkol ve uyuşturucu bağımlılıkları nasıl.. Sürekli kendilerini motive ettikleri için kendi aralarında bu durumu sağlıklı bir şekilde gözlemlemeleri mümkün değil. Ama dışarıdan yapılan gözlemler ve istatistiki bilgiler, işlerin, belli bir seviyeden sonra hiç de istendiği gibi gitmediği, kendi aralarında üzerine örtülen çarpık ilişkilerin dışa çıkması karşısında, buna karşı çıkmak isteyenlerin karşılaştıkları kişisel, çevresel ve kendi içinde kriminal riskler sebebi ile ciddi kırılmalara, sosyo psikolojik travmalara sebeb olduğunun gözlemlenmesi hiç de uzak bir ihtimal olmadığı görülecektir. Kişi bu seviyede aldatılmışlığının farkına vardığında, yalnız ve çaresizdir. Parasını vermediği zaman bu değirmen durur, çarkın dönmesi için, sizin sistemin bir parçası olarak başkalarını ikna etmek için “mutluluk oyunu”nu oynamaya devam etmeniz kendinizi ve başkalarını ikna etmeniz gerek. Bunun için konuşmalarınıza daha fazla bilim, daha fazla din, daha fazla ezoterik ve gizem katmanız gerekecektir. Kişisel gelişim aslında kalabalıklar içinde kendini yalnız hisseden insanların başarı, sağlık ve mutluluk hayalleri ile süslü, yeryüzünde bir cennet ve ebedi hayatın sırlarını açıklayan hakikat kalpazanlarının elinde topluma sunulan bir afyondur!

Ağuyu altun tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı.. Evet cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşeli olabilir. Kaçtığınızı sandığınız şeye doğru koşuyor olabilirsiniz. Sakın Şeytan sizi Allah’la aldatmasın. Ve bir de yaşam koçlarınızı (!) İlah ve Rab edinmeyin. Selâm ve dua ile. 

Bu yazı toplam 852 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar