Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Kim konuşacak?

Aslında bu iki kelimelik soru dünya siyasetinde yaşananları özetler nitelikte. Bu sorunun cevabına göre ülkelerin siyaseti şekillenecek, onlar da bir araya gelip uluslararası siyaseti ihtiva eden diskuru oluşturmuş olacaklar. Tersinden bakalım ve şu soruyu soralım. Örnek olarak Birleşmiş Milletler’i alalım. BM’de kim konuşuyor diye soralım. “Birleşmiş” “Milletler” mi konuşuyor? Milletler mi biraraya gelmiş de konuşuyor? Milletlerse konuşan, neden Milletler’i tam olarak duymuyoruz? Evet, birileri konuşuyor, bu muhakkak. Ama kim konuşuyor? Bir veya birkaçı konuştuğuna göre, konuşmayanlar da var. O zaman neden Birleşmiş Milletler? Konuşanlar kadar, kimlerin konuşmadığı da önemli mi değil mi? Yoksa sadece kimin konuştuğu mu bilinmeli? Kim konuşuyor? Konuşmayan kâle alınmayacak ise o zaman kim konuşmuyor diye sorulmayacak. Kimin konuştuğuna bakılacak. O zaman soralım. Kim konuşuyor? Cevap Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde gizli. Beş daimi üye konuşuyor. Onlar ifade ediyor. Onlar izah ediyor. Onlar soruyor. Onlar cevaplıyor. Onlar konuşuyor. Onlar karar veriyor. Kim onlar? Cevabı biliyorsunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 5 diye atıfta bulunduğu beşli çete. Arasında Türkiye yok. Arasında ne Somali’nin açları, ne Filistin’in şehidleri, ne de Suriye’nin yetimleri var. Mazlum yok. Mazlum konuşmuyor. Zalim konuşuyor. Biri diğerine göre zalim konuşuyor. Dışarıdan hepsi zalim konuşuyor. Ne diyor peki? Esad’ı suçluyor. Putin’i suçluyor. Trump’ı suçluyor. Hepsi birbirinin aleyhinde konuşuyor. Ama mazlum konuşmuyor. Konuşturulmuyor. Resmediliyor ama. Ağzından köpükler çıktıktan sonra önce titreme, sonra boğulma, sonra kaskatı kesilmeyle taşlaşmış çocuk bedenleri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde susarak konuşuyor. Pardon düzeltelim. Susarak konuşturuluyor. Resmetmekle konuşturuluyor. ABD’nin sopasını Rusya’ya kaldırarak “Esad’a olan desteğinizi kesmezseniz ve bu konseyden bir konsensüs çıkmaz ise o zaman kendi başımıza hareket etmek zorunda kalırız” babında ifade etmesiyle konuşturuluyor. Rusya’nın cevabı, bir hışımla toplantı salonundan çıkmakla veriliyor. O da konuşuyor. O da mazlumu konuşturuyor. Biz değil, Esad değil, başkası yaptı demekle konuşturuluyor. Ortada bir katliam var, maktul var, katil yok. Ama beş üyenin beşi de konuşuyor. Konuşmakla kalmıyor, konuşturuyor. Kimi? Mazlumu….

İşte tam da burada Türkiye devreye giriyor. Türkiye’nin iç siyaseti tartışmaya katılıyor. Türkiye’nin referandumu kimin konuşuyor olduğu ile değil, kimin konuşacağı ile ilgileniyor. Dünya beşten büyük derken, bu dünyada biz de varız diyen bir mazlumlar ordusu konuşmaya başlıyor. Batı medeniyetinin 21. yüzyıl insanına sunduğu hiyerarşik yapıya “bir dakika, burada bir yanlış var!” ihtarında bulunuyor. 7 Şubat’ın, 17-25 Aralık’ın, 15 Temmuz’un hikâyesi de burada devreye giriyor.

Referandum öncesi fikirlerimi öğrenmek üzere New York Times’dan gelen gazeteciye tam da bunu anlatmaya çalıştım. Dünya siyasetinde alışılagelmiş Batı kompleksine dayalı sistemi ilk defa sorgulama cesaretini gösteren bir lider kadro var. Biz de buna zaten 2007’de evet demiştik…

yeniakit

Bu yazı toplam 724 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar