Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

Kim Demiş Reel-Politik Safsatadır Diye? O Bizim Amentümüzdür..!

"Reel Politik" kavramı güncel literatürümüze girdiğinden bu yana, nedense hep soğuk geldi bize; alışacak durumda değildik. Zira bizleri uluslar arası egemenlerin dünyasına, gayri meşru Siyonist varlığın sultasına, Beyaz Saray"ın hegemonyasına alıştırmak için vardı:

"Ne yapalım dünyanın gerçekleri böyle" "Hayalperest olmamak lazım" "Ayaklarımızın yere basması gerekiyor" Belli güçleri yok sayarak bir yere varamazsınız" "Soğuk savaş dönemlerinin sloganlarıyla iş yürümüyor" "Diyalog, barış ve müzakere yolu varken kavga etmenin ne anlamı var?"

ABD"nin "Yeni Dünya Düzeni" "Büyük Ortadoğu Projesi" "Genişletilmiş Ortadoğu Projesi" "Yeni Ortadoğu Projesi" adı altında sürdürdüğü modern emperyalist ve yayılmacı politikalarla eş zamanlı gündemleşen "Reel-Politik" söyleminin bizleri ürkütmesi doğaldı.

"Reel-Politik" kavramı her ne kadar yeni bir kavram gibi gözükse de, bu kavramın taşıdığı anlamlar ve işlevleri hiç de yeni değil. Bunu Habil-Kabil"e kadar götürmemiz mümkün. Adem"den, Nuh"a, İbrahim"den Musa"ya, İsa"dan Hz. Resul-i Ekrem"e kadar bunun örnekleri doludur tarihte. Belki de daha çok, Hz. Resulüllah"tan sonraki dönemlerde, hilafetin saltanata dönüştürülmesinden, gasıp ve fasid sultanların "zer" "zor" ve "tezvir" ile saltanat sürdüğü tüm dönemlerde en belirleyici olan "Reel-Politik" kavramı olmuştur. Dolayısıyla "Ümmet" olarak hep iç içe yaşadık; birlikte yaşamak zorunda kaldık ve bu kamburu sırtımızdan bir türlü atamadık"

Allah"ın açık buyrukları bir kenara atılırken de, Hz. Resulüllah"ın sünneti paspas edilirken de, "Reel politik" gerekçesi çıktı hep karşımıza. Bazen, "ne yapalım çoğunluk böyle istedi" dediler; bazen de "kadılar vaizler böyle söylüyor"un ardına sığındılar. Bazen sultanların kılıcı ürküttü, bazen de dinarların ışıltısı cezp etti. Bazen "böyle konuşursan sonuçlarına da katlanırsın" diye yıldırdılar, bazen de "fitnecilik yapma" diyerek susturdular. Bazen güç dengelerinin kıskacı boyun eğdirdi, bazen de ikbal ve koltukların sefası"

Ötekinin, berikinin rızası veya gazabından "Hakk"ın rızası ve gazabına sıra mı geldi..?

Batıla, tuğyana, istikbara, zulme, ihanete karşı "Hakk"ın savunucusu olarak ortaya çıkan "İslamcılık" ve bu misyonu temsil eden kişi ve kurumlar "korku" veya "tamah" kıskacında "Reel-Politik"te pek mahir oluverdi; "adalet" ve "hakkaniyet" her şeyin önünde ve üstünde tutulması gereken bir ilke olmaktan daha çok, "Reel-Politik" değirmeninde una çevrildi; kişiler, olgular, güçler, olaylar, gelişmeler "adalet" ve "hakkaniyet"in terazine konulması gerekirken, "Reel-Politik"in süzgecinden geçirildi"

"

Bizler Türkiyeli Müslümanlar, İslami kurum ve kuruluşlar, parti ve cemaatler, kavramsal olarak hiç de hoşlanmadığımız halde gerçekte "Reel-Politik" denen bu illetten ne kadar azade olabildik ki..?

Acaba konuşmamız gerektiği zamanda bizi susturan nedir?

Konuşulmaması gereken sözleri pervasızca söylettiren nedir?

"Susuyorsak, Hakk"ın rızası için susuyoruz" mu diyeceğiz?

Ya da, konuşmamızı gerektirecek olay ve gelişmelerden haberdar olmadığımızı mı ileri süreceğiz?

Evet, o kadar güç dengesi var ki etrafımızda, hangisini aşabileceğiz? O kadar bağ ve ağ var ki ayaklarımızda, hangisini koparabileceğiz?

"

Alışamayacağımızı sandık ama yanıldık, biz bu Reel-Politik"i aslında çok sevdik"

Kim demiş "Reel-Polilik safsatadır" diye, onu kendimize çoktan "amentü" edindik"

Çıkıp da birileri "kırmızı çizgiler aşılıyor" demesin, "Reel-Politik"in sınırlarını aşmayacağımıza ahd-u peyman ettik"

Yok yine de birilerine "Reel-Politik" yapıyor diye kızacaksak eğer, o zaman çuvaldızı kendimize batırmamız gerekir"

Eskiden "Bir hilal uğruna ya Rabb, ne güneşler batıyor!" derdik;

Şimdi de "günler bu reel-politikle nasıl da ışıldıyor" diyoruz"

"

Varsın birileri Reel-Politik"i "güneş ışığı" sansın;

Bir "mum ışığı"nın aydınlığı yeter hepimize...

velfecr

Bu yazı toplam 4814 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar