Kılıçdaroğlu: Bugün Türkiye İçin Yeni Bir Gün

Kılıçdaroğlu: Bugün Türkiye İçin Yeni Bir Gün

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti grubunda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan ve oğlu ile ilgili ses kayıtlarını grup toplantısında dinletti.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları;

Değerli arkadaşlarım bizleri tv başında izleyen yurttaşlarım... Bugün yeni bir gün... Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de yeni bir gün... Anayasaının bir kaç maddesine değinmek istiyorum. Türkiye devleti bir cumhuriyettir. saltanata son verdik halkın iradesini egemen kıldık. Her aşamada demokrasiyi geliştirdik.

"DEVLET OLMAZ, DEVLETİ YÖNETİR"

10. maddede kanun önünde eşitlik var. Herkes din dil ırk cinsiyet din mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin eşittir. Hiçbir kişiye imtiyaz tanınamaz. Herkes kanun önünde eşittir. Seçimle bir iktidar gelir, cumhurbaşkanı en çok oyu alan partinin liderini hükümeti kurmakla görevlendirir. Güven oyu alır başbakan olur. Devlet olmaz, devleti yönetir. Uyumlu devlet yönetimi için çaba harcar. Devletin yapısı güçler ayrılığına göre inşa edilmiştir.

"BAŞBAKANIN GÖREVİ TANIMLANMIŞTIR"

Başbakan bakanlar kurulunun amiridir. Yine başbakanın görevleri yasayla tanımlanmıştır. Türkiye cumhuriyetinin yüksek hak ve menfaatlerini korumak ve gözetmek. Yani onurlu bir cumhuriyetin varlığını sürdürmek. Milletin huzur ve güvenini sağlayıcı önlem almak. Toplumu bütünleştirmek. Genel ahlakı ve kamu düzenini muhafaza etmek. Ahlak kavramı başbakanın görevleri arasındadır. Genel ahlakı koruyacak. Hukukun ilkelerini savunacak. Kendisi topluma örnek olacak. Ahlaktan doğruluktan yana topluma örnek olacak. Değerli arkadaşlarım yasalar böyle diyor ama gerçek nedir?

"HALKIMIZIN ALIŞIK OLMADIĞI BİR TİP BU"

17 Aralıkı artık ezberledik. İki önemli olay oldu. İki önemli olay. Birinci olay genç bir çocuk Salih Yiğit Tekin TBMM önünde açım diye kendisini yaktı. 10 Gün sonra da öldü. Hangimiz hatırlıyoruz. Gencecik birisi. Tek çare olarak TBMM'yi görüyor. Açım diyor ve kendisini yakıyor. İkinci olayı artık tüm dünya biliyor. Türkiye cumhuriyeti tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu. Hepimiz biliyoruz. Bilmek istemeyen bir kişi var. Onun da artık cilaları ağır ağır dökülüyor. Utanmıyor da zaten. Farklı bir insan. Bizim halkımızın alışık olmadığı bir tip bu. İnsanlar utanırlar. Ama bunda öyle bir kavramın olmadığını görüyoruz. Adı yolsuzluğa bulaşan dört bakan yolsuzluğun hemen sonrasında bütün programlarını iptal edip Ankara'da kaldılar.

"BAKAN İTİRAF ETTİ"

Neden? Çünkü müdahale etmeleri gerekiyordu. Kamuoyunun baskısıyla istifa etmek zorunda kaldılar. Önce isitfa etmediler direndiler. Başbakanla beraber otobüsün üstüne çıkıp el kaldırdılar. Biz beraberiz mesajı verdiler. Yok birbirimizden farkımız dediler. Ama sonra dördü istifa etmek zorunda kaldı. Biri başbakanı açık bir şekilde suçladı. Belki toplumun belleğinde iz bırakmamış olabilir ama tekrar hatırlatmak isterim. Rüşver ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğub ir operasyon sebebiyle istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyon yayınlayınız şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Bunu Erdoğan Bayraktar söylüyor. Bir tane istifa metni bir tane deklarasyon metni. Ben partimi rahatlatmak isterim ama bu yanlıştır. Çünkü onaylanan imar planlarının büyük bölümü sayın Başbakan'ın talimatıyla yapılmıştı. Sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğini söylüyorum. İlk defa bir bakan istifa ederken yolsuzluğun asıl kaynağının Başbakan olduğunu itiraf etti. Bütün tv'lerin önünde oldu bu.

"YOLSUZLUĞUN ÜZERİNE GİDİYOR DİYECEKTİK, TAM TERSİNİ YAPTI"

Başbakan bir açıklama yaptı "oğlum bilalin üzerinden bana ulaşmaya çalışıyorlar". O zaman toplum bunu kavrayamadı. Oğlu Bilalin nesi var ki denildi. Ama bugün bu tablo daha net görülüyor. Savcıları polisi emniyet müdürlerini değiştirdiler. Yıldırım hızıyla. Başbakan Aksaray'a özel uçağını gönderdi. Aksaray Valisini aldı İstanbul'a emniyet müdürü yaptı. Bizzat başbakan yaptı içişleri bakanı yok ortada. Rıza sarraf diye biri çıktı ortaya. Dört bakanı teslim almış. O kadar teslim almış ki dört bakanı içişleri bakanı Rıza'ya sana bir şey olmaz, sana bir şey olursa ben önüne yatarım diyecek kadar kendisini satmış bir adam... Bunlar bütün milletin gözü önünde oldu. Herkes biliyor bunları. Olması gereken neydi? Yolsuzluk olur mu olur.. Ama idareciler yolsuzluğun üzerine kararlılıkla giderler. Biz şunu bekledik. Sayın Başbakan diyecek ki kardeşim bu ülkede yolsuzluk varsa sonuna kadar gideceğim gidemeyen namerttir diyecek sandık. Ama gitmedi. Sonuna kadar gideceğim deseydi Helal olsun başbakana derdik. Oğlu da olsa bakanları da olsa kararlılıkla yolsuzluğun üstüne gidiyor diyecektik. Ama tam tersini yaptı.

"YARGININ ÇÖKTÜĞÜNÜ ÖĞRENDİK"

Aksaray valisini emniyet müdürü yaptı. Emniyete ilk talimatı yargı kararları uygulanmayacak oldu. Türkiye tarihinde ilk kez polislere talimat veriliyor yargı kararları uygulanmasın diye. TBMM başkanı Cemil Çiçek Anayasının 138. maddesi çökmüştür yargı bitip tükenmiştir dedi. Bunlarla yetinmediler. Adalet bakanlığı müsteşarı savcıya telefon açtı. Hemen bu akşam gece yarısı gideceksin savcıyı görevden alacaksın dosyayı kapatacaksın ben makamımda bekliyorum bana da bilgi vereceksin diyor. Biz bu tutanağı açıkladı. O müsteşarın orada kalmaması gerektiğini söyledik. Ama meğer sadece müsteşar değil Bakan da telefon etmiş. Adalet bakanı... Böylece yargının çöktüğünü öğrendik.