KCK Eşbaşkanı HÜDA PAR'ı hedef aldı

KCK Eşbaşkanı HÜDA PAR'ı hedef aldı

PKK/KCK'nın kadın Eşbaşkanı Bese Hozat kod adlı Hülya Oran, Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan yazısında HÜDA PAR'ı hedef alarak, "Hizbullahı nasıl Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı örgütleyip kullandıysa bugün AKP Hüda-Par’ı aynı biçimde Kürt Özgürlük Har

Her fırsatta Hüda Par'ı karalamaya çalışan PKK ve uzantıları yalan ve iftiralarına hız kesmeden devam ediyor.

PKK/KCK'nın kadın Eşbaşkanı Bese Hozat kod adlı Hülya Oran, Özgür Gündem gazetesinde 'Dün Roboski bugün Cizre' başlığıyla yayınlanan yazısında Hüda Par'ı hedef aldı.

Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'ın Hüda Par'ı ziyaret etmesini hazmedemeyen Hülya Oran Cizre olaylarını bu toplantının mahsulu olduğu iftirasında bulundu.

PKK/HDP/KCK'nin bölgede yaptıkları hertürlü taşkınlık ve ahlaksızlıkları müslümanlara mal etmeye çalışan Oran, Ak Parti'ye de tehditlerde bulundu.

Bilindiği üzere PKK'nin dağ kadrosu Cizre'ye inmiş daha önce yolları kapatılan Nur mahallesinde bulunan Müslümanlar katledilmek için yoğun saldırılarda bulunulmuş ve hamile bir bayan diri diri evinde çocukları ile beraber yakılmak istenmişti. 65 yaşındaki bir müslümanın katledildiği olaylarda PKK'nin dağ kadrosundan 3 kişi öldürülmüştü. (Hürseda Haber)

PKK/KCK'nın kadın Eşbaşkanı Bese Hozat kod adlı Hülya Oran'ın Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan yazısını aşağıya alıyoruz:

Dün Roboski bugün Cizre

Roboski Katliamı’nın üzerinden tam üç yıl geçti. Adeta insanın kanını donduran bu vahşi katliamın acısı halen bugün yaşanmış gibi çok canlı ve diridir. Katliamı yapan Türk devleti ve dönemin R. T. Erdoğan hükümeti şimdiye kadar da bu katliamın hesabını vermiş değildir. Herkes de çok iyi  biliyor ki bu katliamın onayını veren dönemin başbakanı Erdoğan’dır. Erdoğan talimatı vermiş ordu da uygulamıştır. Dolayısıyla katil, Erdoğan ve AKP’dir. AKP Roboski Katliamı ile Kürtlerin iradesini kırıp teslim almak istemiştir. Bu korkunç katliamla Kürtleri korkutup sindireceğini, Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye edeceğini arzulamıştır. Ancak hesabı tutmamış, hevesi AKP’nin kursağında kalmıştır. Son üç yılda Kürtlerin özgürlük mücadelesi büyük bir yükselişe geçmiştir.

Kürtlerin özellikle Şengal ve Kobanê’de İŞİD faşizmine karşı geliştirdiği direniş, bölgenin ve dünyanın dengelerini sarsmıştır. Bölgenin çehresini değiştirmiş, Kürtlerin özgürlük mücadelesini dünyanın gündemine taşımıştır. Kürt kadınlarının öncülüğünde Kobanê’de, Şengal’de, Maxmur’da ve Kerkük’te yükselen bu görkemli özgürlük mücadelesi, Kürt Özgürlük Hareketi’nin özgürlükçü ve demokratik karakterini tüm insanlığa göstermiştir. İnsanlığı tehdit eden faşist IŞİD çetelerine karşı direnen ve mücadele eden tek gücün Kürtler oluşu, Kürdistan ve bölge açısından yeni bir durum ortaya çıkarmıştır.

AKP bölgedeki gelişmeleri ve ortaya çıkan bu yeni durumu doğru okuyamamıştır. Kürt özgürlük hareketini tasfiye politikasından vazgeçmemiş, IŞİD ile ittifakını sürdürmüş, IŞİD eliyle Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmeyi hayal etmiştir. Var gücüyle IŞİD’e destek vererek ve direkt savaşın içinde yer alarak Rojava kantonlarını ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. AKP bu amaçla Kobanê saldırısını IŞİD ile birlikte planlamış ve uygulamıştır. Bakûrê Kürdistan’da gelişen ve tüm Türkiye’ye yayılan 6-8 Ekim serhildanları, AKP’nin bu kirli politikalarına karşı büyük bir toplumsal patlamadır. AKP’nin ateşkes ve diyalog sürecine rağmen Bakûrê Kürdistan ve Rojava Kürdistan’ında Kürtlere karşı verdiği savaş, büyük bir isyan hareketi olarak AKP’nin karşısına çıkmıştır.

Bugün Cizre’de yaşanan olaylar da AKP’nin bu savaş politikalarından bağımsız değildir. Bu olayların özellikle Bülent Arınç’ın Hüda-Par’ı ziyaretinin hemen sonrasına denk gelmesi manidardır. Aslında Arınç’ın Hüda-Par ile neleri konuştuğu ve neleri planladığı Cizre olaylarında ortaya çıkmıştır. Türk devleti geçmişte Hizbullahı nasıl Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı örgütleyip kullandıysa bugün AKP Hüda-Par’ı aynı biçimde Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı kullanmaya çalışmaktadır. AKP, saldırılarını Hüda-Par’ın arkasına gizlenerek yapmaktadır. Hüda-Par’ı kendi saldırılarını gizlemede bir kılıf, tasfiye planlarını kapatmada bir maske olarak kullanmaktadır.

Cizre’de polisin bizzat örgütlediği birkaç çete grubunun olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu gruplardan biri halkı kandırmak, gerçek yüzlerini gizlemek için kendilerine Şêx Seîd’in torunları ismini takmıştır. Yurtsever gençlik hareketiyle hiçbir ilişkisi ve alakası olmayan bu çete grupları gençlik adına hareket ederek halka baskı uygulayıp, emniyete yakın yerlerde asayişler kurarak kontroller yapmaktalar. Polis ve AKP bağlantılı bu çete gruplar halkın evlerine, işyerlerine, malına, canına zarar vermekteler. Hırsızlık, uyuşturucu, fuhuş v.b. kötü işler yaparak toplumun kültürüne ve ahlakına saldırmaktalar. İşledikleri her suçu, yaptıkları her saldırıyı yurtsever gençliğin üzerine atarak Yurtsever Gençlik Hareketi’ni halkın gözünden düşürmeye ve karalamaya çalışmaktalar.

27 Aralık günü Cizre’de, Yasin Özel ve Barış Dalmış gibi iki değerli yurtsever gencin şahadetine neden olan olaylar, kesinlikle bir AKP devlet komplosu ve provokasyonudur. Tıpkı Roboski’de olduğu gibi bu gün de Cizre halkını sindirmenin ve ezmenin kirli bir planıdır. Aynı oyun Silopi’de de ve daha birçok yerde tezgahlanmak istenmektedir.

AKP Cizre’deki katliam girişimini Hüda-Par’ın üzerine atarak kendisini aklayamaz. Bunlar beyhude çabalardır. AKP’nin ak kaşık olmadığı defalarca kez ispatlanmıştır. AKP’nin derdi savaş değil de barış ve demokratik çözüm olsaydı, çete gruplar örgütleyip saldırılar geliştirme yerine şimdi çoktan demokratik müzakereyi başlatmış olacaktı.

Türkiye’de bütün sorunların çözümü kesinlikle demokratik siyasettir. Müzakeredir. Kürt sorunu müzakereyle demokratik çözüme kavuşmadan toplumsal barış ve huzurdan asla söz edilemez. Bu kargaşa ve kaos aşılamaz. Türkiye içine düştüğü bu cehennemden kurtulamaz. Çözüm; her gün yeni oyunlar tezgahlamak değil, İmralı’da derhal müzakereye oturmaktır.

HÜR SEDA HABER