"Kaybeden Cemaat Oldu"

"Kaybeden Cemaat Oldu"

Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, hükümete yönelik 17 Aralık operasyonları merkezinde gündemdeki konulara ilişkin önemla açıklamalarda bulundu.

Yeni Şafak Ankara Bürosu'nu ziyaret eden İşler, Kezban Bülbül ve Ayfer Mallı'nın sorularını yanıtladı;

17 Aralık operasyonunun cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilişkisi var mı yoksa hedef yerel seçimler mi?

17 Aralık'ı değerlendirmek için biraz daha önceye, 2012 yılına gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. 2012 yılından itibaren özellikle 2011 yılında AK Parti seçimleri aldıktan sonra Başbakan'ın itibarını zedeleme yönünde çabalar başladı ve bu özellikle 2012 yılında çok tırmandı. Hem ulusal hem de uluslararası basında diktatör, baskıcı, sultan, padişah şeklinde nitelemelerle Başbakanımıza karşı karalama kampanyası başlatıldı. Bunun devamı niteliğinde Gezi olayları geldi. Gezi olaylarında sadece Başbakanın imajı değil aynı zamanda Türkiye'nin imajı da yerle bir edilmeye çalışıldı. Onun akabinde 17 Aralık operasyonu geldi. Belki 17 Aralık operasyonu daha güçlü bir darbeydi. Özellikle de uluslararası güçlerin, odakların içeriden güçlü bir müttefik, destekçi bularak bu operasyonu başlatmaları da çok manidar. 17 Aralık'la ve ardından gelen 25 Aralık'la öldürücü darbeyi vurmak istediler ve bir şekilde Tayyip Erdoğan'ı siyaset sahnesinden uzaklaştırmak, AK Parti Hükümeti'ni düşürmek istediler ama başaramadılar.

100 YIL ÖNCE SONUÇ ALDILAR

Ben bunun bir tekerrür olduğunu düşünüyorum. 100 küsür yıl öncesine gittiğimiz zaman bu tür olayların benzerlerinin Sultan Abdülhamid'e de yapıldığını görüyoruz. Müstebit, baskıcı, sansürcü, 'Kızıl Sultan' şeklinde nitelemeler yapıldı. O gün de Sultan Hamid'e karşı yürütülen kampanyanın arkasında uluslararası odaklar ve bunların yerel ayakları vardı. Aynı senaryonun bugün de tekrar ettiğini görüyoruz. Ama o gün bu oyunu oynayan yerli ve uluslararası çeteler başalı oldular, fakat bu sefer rövanşı millet alacak. Bu sefer milletimiz iradesini sandıkta ortaya koyuyor. Milletimiz yaşanan olayların bilincinde. 30 Mart'ta vereceği oylarla da bir kere daha Tayyip Erdoğan'a ve AK Parti'ye sahip çıkacağını düşünüyorum. Ve 100 yıl önce oynanan oyunun da rövanşını millet, çetelere karşı bu şekilde almış olacak. Yaşananların elbette cumhurbaşkanlığı seçimi ile de ilişkisi var. Cumhurbaşkanını ilk kez millet seçecek. Bu da bu seçimlere özel bir anlam katıyor. Bunun için de kritik eşik 30 Mart. 30 Mart'ta AK Parti'yi ve Tayyip Erdoğan'ı başarısız kılmak için bu aralık operasyonunu yaptılar.

KAYBEDEN CEMAAT OLDU

17 Aralık operasyonu sadece hükümete ve AK Parti'ye yönelik mi? Cemaat, CHP ve MHP'ye operasyon var mı?

Görülen o ki bu yapılan operasyon sözde bize karşı yapıldı ama esas itibariyle operasyonu yapanlara ve onlarla işbirliği içerisinde olanlara daha büyük zarar verdi. 17 Aralık ile birlikte kaybeden taraf Cemaat, Gülen Hareketi olmuştur. Diğer taraftan da CHP'ye de birtakım dayatmalarla, operasyonlarla CHP tabanının kabul etmeyeceği adaylar gösterilmiştir hem İstanbul'da hem Ankara'da. Çok ciddi bir kriz içerisindeler. Bu yüzden CHP, dikkatleri başka yöne çekme için HSYK ipine sarıldı. Bir akıl tutulması yaşıyorlar. Anayasa Mahkemesi'ne giderek cumhuriyet tarihinde bir ilke imza attılar.

'ARALARINI BOZAMAYACAĞIZ'

Bir süredir Cumhurbaşkanı da hedef alınmaya başladı. Cumhurbaşkanı'nı neden hedef seçiyorlar?

Öteden beri hep Erdoğan'la Gül arasında bir çatlaktan bahsedilir; böyle bir çaba, gayret sözkonusu. Aralarındaki dostluk ve kardeşlik tanımlara sığmayacak ölçüde. Bugüne kadar gayet güzel anlaştılar. Birbirlerine saygıyla bugüne kadar siyasi faaliyetlerini yürüttüler ama Cumhurbaşkanı'nın internet yasasını onaylamasından sonra bazıları artık ümitsizliğe kapılarak 'biz bunların arasını açamayacağız' noktasına geldiler. Tabii ki Cumhurbaşkanımız önemli bir kişilik, Cumhurbaşkanlığı bittikten sonra siyasete dönme olasılığı da olduğu için spekülasyonların yapılmasının sebebi olarak ben bunu görüyorum.

İslam ümmeti özür bekliyor

Dini argümanların bu sürece alet edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hz. Peygamber'in birtakım kirli emellere alet edilmesi kabul edilebilir bir şey değil. Ortada siyasi kavga var. 'Hz. Peygamber'i rüyamızda gördük, tweetleri artırın talimatları verdi' ifadesi ya da o sahnede Hz. Peygamber'in yakışıksız bir şekilde tasvir edilmesi kabul edilemez. Bundan dolayı ben bu işi yapan kanalın 76 milyondan, İslam ümmetinden özür dilemesi gerekir. Siyasi emellere Hz. Peygamber'in isminin karıştırılması, 'Hz. Peygamber bizimle beraber' mesajı vererek kitlelerin kandırılmaya çalışılması yanlış. Benim aldığım İslam terbiyesine göre bir insan rüyasında Hz. Peygamber'i görüyorsa onu edeben deşifre etmemesi, kendisine saklaması lazım. Bizler eğer rüyalarımızı anlatmıyor isek bu bizim o tip rüyalar görmediğimiz anlamına gelmez. Biz şunu biliriz ki, evliyalar kerametlerini anlatmazlar, gizlerler. 'Sahte evliya kerametini anlatırmış' şeklinde bir söz vardır. Dolayısıyla İslam terbiyesi bu tür insanların rüyasında gördüğü güzel şeyleri kendisine saklamayı gerektirir. Bir de şu var: Bunlar ne hikmetse bir olay yaşandığı zaman sanki rüyaya yatıyor. Hazırda bekleyen rüya paketleri var, isteyen istediği rüyayı görüyor. Rüyalarla amel edilmez. Rüya ile amel etmek sadece Peygamberlere mahsustur.

AKILLAR KİRAYA VERİLMİŞ

Başta Hz. Peygamber olmak üzere diğer argümanların kullanılması, bitmişliğin, çaresizliğin göstergesi. İnsanlar olarak bir şahsı sevebiliriz, bir cemaate mensup olabiliriz. Ama bu gönül bağımız aynı zamanda aklımızı kiraya vermemizi gerektirmez. Yaşananlara baktığımız zaman bazı akılların kiraya verildiğini düşünüyorum.

En çok dua Başbakan'a

Türkiye'deki gelişmeleri dışarıda nasıl değerlendiriyorlar?

Gittiğimiz her yerde müthiş bir Türkiye sevdası, Tayyip Erdoğan sevgisi var. İnsanlar ağlıyor ve bize dua ettiklerini söylüyorlar. Suriyeli ziyaretçilerimiz 'Biz kendimizi unuttuk. Bizim tutunacak tek dalımız Türkiye, aman Türkiye'ye bir şey olmasın' demişti. Belki bir grup beddua edebilir Başbakan'a ama an itibariyle yaşayan insanlar arasında en fazla dua edilen kimdir diye sorsanız en başta Tayyip Erdoğan gelir.

Hedef: Daha aktif istihbarat

MİT Yasası'na ihtiyaç duyulmasında son gelişmeler etkili mi?

MİT bizden önce içe dönük faaliyet yapıyordu. Hakan Fidan'ın müsteşar olmasından sonra MİT'in dışa dönük faaliyetleri arttı. Bu yasayla kısaca MİT'i hem içeride hem dışarıda daha aktif hale getiriyoruz. Büyük devletlerin istihbarat örgütleri nasıl çalışıyorsa Türkiye'de yapılan da bu. MİT'in hem yurtiçinde hem yurtdışında daha aktif, hızlı faaliyet yapabilmesi gerekir. MİT, büyüyen Türkiye'ye ayak uyduracak.