JİTEM'in Cinayetleri Aydınlanmayı Bekliyor

JİTEM'in Cinayetleri Aydınlanmayı Bekliyor

Bitlis merkeze bağlı Yaygın (Samo) köyünde JİTEM tarafından köylülerin gözleri önünde hunharca katledilen ve faili meçhul olarak rafa kaldırılan 8 yaşındaki Emrullah Eybek ile 11 yaşındaki İsmet Arman'ın dosyaları aydınlanmayı bekliyor.

 - Köyde operasyon yapan kolluk kuvvetlerinin, önce kardeşini hayvanların yanına gönderdiğini daha sonra gözlerinin önünde ateş ederek katlettiğini belirten Rahmetullah Eybek, katliamları yapanların belli olduğu halde hala kendileri hakkında bir soruşturmanın dahi açılmaması kendilerini rahatsız ettiğini söyledi.

“Çobanlarımıza ve hayvan sürülerimize ateş edildi”
Eybek, olayın yaşadığı günden bu güne kadar olanları İlke Haber Ajansına şöyle anlattı: “23.06.1994 tarihinde gece yarısı köyün karşısında, iki sürü halinde hayvanlarımızın bulunduğu alanda silah sesleri yükseldi. Bizler olayın operasyon olduğunu tahmin ettik. Meğer gece yarısı hayvan sürülerimize ateş edilmiş ve hayvanlara bakan 2 tane köy çobanımız yaralanmıştı.

Sabah saat 5-6 civarında amcamoğlu bana haber verdi. Çobanlarımızın da yaralı olduğunu söyledi.  Ölü olup olmadığını sordum. Bana, ölü yok fakat bu yaralıları hastaneye götürmemiz gerektiğini söyledi.

Kalktım yaralılara bakmaya gittim. Yaralılardan biri kulağından biri de dizinden yara almıştı. Yaralar kurşun yarası değildi. Fakat muhtemelen atılan el bombasının parçası ya da şarapnel parçasından dolayı oluşmuştu.

Bu yaralıları hastaneye götürmek için çağırdığımız köy minibüsüyle yola koyulurken, kolluk kuvvetlerince yolumuz kesildi. Bize hastaları götüremezsiniz dediler. Ben de kendilerine bunlar yaralıdır. Bizim çobanlarımızdır. PKK’lı değildir diye kendilerinin de kontrol etmelerini istedik. Gelip baktılar yaraları fazla ağır olmadığı için bıraktılar. Yaralıları hastaneye gönderdik.” dedi.

“Biz onlara kahvaltı verdik, onlar ise bizi katletti”
Kolluk kuvvetlerinin, köylüleri toplayarak köyde arama yapacaklarını söylemeleri üzerine, köy muhtarının buna bir şartla müsaade edeceklerini söylediğini belirten Eybek, “Kendilerine köy muhtarı, tamam serbestsiniz arama yapabilirsiniz fakat duyduğumuz kadarıyla sizler arama yaparken evlere suç aletini bırakıp, sonra bunu yakaladık diye vatandaşı suçlu olarak itham ediyorsunuz. Köy ihtiyar heyetinden birer kişi sizinle beraber gelsin her girdiğiniz eve birlikte girsin öylece arama yapın. Bizler bu güne kadar yanlış bir şey yapmadık ve bundan sonra da yapmayız diye kendilerine söyledi.

Muhtar bunu söyleyince, kolluk kuvvetlerinin başındaki şahıs tamam arama bitmiştir. Arama yapılmayacak dedi. Köyün yukarısına doğru yani evimizin olduğu yere geldiler. Ben komutanım gelin bir çay için dedim. O da olursa içerim dedi. Kendilerine Allah ne verdiyse kahvaltılık bir şeyler bıraktım.” dedi.

“Önce kendisi gönderdi, sonra vurarak katletti”
Köylülerin, gece ateş edilerek dağıtılan hayvanlarına bakmak isteklerini komutana söylediklerini ifade eden Eybek, sözlerine devamla, “Sonra köylüler geldiler gece hayvanlarımızı vurmuşsunuz? Sürülerimiz dağılmış, geçim kaynağımız hayvanlarımızdır diye komutana söylediler. O da tamam erkekler gitmesin çocuk ve kadınlar gidebilir dedi. O zaman 8 yaşındaki kardeşim yanımdaydı. Komutan kendisine sen niye gitmedin diye onu da gönderdi. Kardeşim 11 yaşındaki amca çocuğumla birlikte gittiler. Yaklaşık 200-300 metre uzağa gidince komutan bana orada ne var dedi. Ben de senin gönderdiğin çocuklardır dedim.
Ne erken gitti dedi. Bir de dürbün ile baktı evet onlar dedi. Sonra başka birisine dürbünü verdi bak onlar mı diye söyledi? O da baktı evet onlar dedi. Çayını içtiler yanımızdan kalkıp gittiler. O sırada çocuklar da hayvanların yanına vardılar. Vardıkları sırada bunlar evimizin arkasında artık roketle mi veya lav silahıyla mı bilmiyorum, ateş edip, çocukları vurdular. Ateş edildiğini bizler gördük. Çocukların vurulduğu yerle askerin ateş ettiği yer arasındaki mesafe yaklaşık 500 metredir.

“Olay yerinde inceleme ve tutanak tutulmasına müsaade edilmedi”
Kardeşimin cenazesinin üzerine gittiğimde parçalanmış bedenini görünce dengemi kaybettim. Yere yığıldım. Artık farkına varmadığım bir cisme çarpmam nedeniyle bir gözümü kaybettim. Cenazeleri köye getirirken cenazelere yaklaşmamızı engellediler. Bir damın üstünde saatlerce bu parçalanmış cesetleri güneşin altında beklettiler.” diye konuştu.

Yol güvenliği gerekçesiyle savcının olay yerine gelmesine müsaade edilmediğini, olay yeriyle ilgili hiçbir tutanak tutulup, inceleme yapılmadığını ve katledilen küçük çocukların basına ve otopsi raporuna, operasyon güzergahına mayın döşeyen PKK mensubu olarak yansıtıldığına dikkat çeken Eybek, şöyle devam etti:

“Askeri aracın arkasına atılan parçalamış cesetleri Bitlis Devlet Hastanesine getirdiler. Burada kendi istekleri doğrultusunda otopsi yaptırılarak rapor tutular. Daha sonra otopsi sonucu tutulan raporda, PKK’nın talimatıyla Yaygın köy kırsalında mayın döşerken, mayının patlaması sonucu şarampel parçalarıyla öldükleri belirtilmiştir.

“Olay basına ve otopsi raporuna,  2 PKK'lı yaralı, 2'si ölü olarak ele geçirildi diye yansıtıldı”
Bizatihi komutanın gönderdiği ve askerin gözümüzün önünde ateş ederek öldürdüğü 8 ve 11 yaşlarındaki çocukları, PKK adına mayın döşerken, mayının patlaması sonucu öldüğü rapora yazıldı. Babamın iki gözünün görmemesi ve benim de şuurumu kaybettiğimden dolayı akrabalarımız cenazelerimizi getirip, köyde defnettiler. O gün olaylar basına kırsal kesimde 2 terörist yaralı, 2 terörist ölü olarak ele geçirildi şeklinde yansıtıldı.”

“Bizi de öldürürler korkusuyla o dönem suç duyurusunda dahi bulunmadık”
O dönemde kardeşini gözleri önünde öldüren devlet ve JİTEM’in kendilerini öldüreceği korkusuyla suç duyurusunda dahi bulunmadıklarını ve kardeşinin faillerinin bulunarak, adalet karşısına çıkarılmasını istediklerini dile getiren Eybek, “Kardeşimizi yanımızda öldürenlerin, bizi de öldürür korkusuyla 2000’li yıllara kadar hiçbir suç duyurusunda bulunmadık. 2000’li yıllardan sonra dilekçeler vermeye başladım. Fakat yaptığımız hiçbir başvuru nazara alınmadı. Dilekçelerimiz işleme alınmadı. 28.10.2013 tarihinde Bitlis Barosuna başvurarak, faili meçhul dosyalar kapsamında, kardeşimin ve amca çocuğumun faillerinin bulunarak adalet karşısına çıkarılması talebinde bulunduk.

''Devlet yaptığı zulmü örtbas etmeye çalışıyor”
Bunun üzerine Baro, suç duyurusunda bulundu. Henüz bundan da bir gelişme yaşanmış değildir. Avukatlarımız olmasına rağmen. Artık devlet yaptığı bu zulüm ve katliamlarla yüzleşmek istemediği için dosyaları zaman aşımına uğratarak üzerinin örtülmesini istiyor.” şeklinde konuştu.

Son olarak Eybek, emirleri veren komutanın üzerinde rütbenin olmadığını fakat askerin onun verdiği talimat ile hareket ettiğini ifade ederek, olayın yaşadığı dönemde bütün operasyon emirlerinin Mutki Tabur Komutanı Ergenekon sanığı Arif Doğan tarafından verildiğini sözlerine ekledi.  (Şükrü Tontaş - İLKHA)



İLKHA