"İt Soyları Yine Havlıyordu"

"İt Soyları Yine Havlıyordu"

Düşü olmayan sonsuz bir uykuya daldılar...

İnternethaber.com / Süleyman Özışık

Düşü olmayan sonsuz bir uykuya daldılar...

Tanıdığımız o dehşet duygusuyla birkez daha içimiz titriyor. Ben bu yazıyı yazarken sayı 300'e dayanmıştı. Yerin bilmem kaç yüz metre altında yaklaşık 150 kişinin daha olduğu haber veriliyor. Ortaya çıkacak rakamı yazmaya bile korkuyorum. 

Feryat evlerinden figanlar yükseliyor. Ne yazsak anlamsız kalacak. Bu acının tamiri, tesellisi yok! 

Düşü olmayan bir uykuya bir daha uyanmamak üzere yenik düştüler. Rüyasız, havasız, nefessiz bir şekilde hareketsiz kaldılar kendi kazdıkları toplu mezarda...

Acı, o görüntüleri izleyenlerin her tarafını yakıp kavuruyor. Yakınlarının ağlamaya bile dermanı kalmadı. Ne yazsak boş, lakin ateş düştüğü yeri yakıyor! 

Dün elim ayağım kurudu, yazamadım. 

Ve dünden beri olanı biteni televizyonlardan, gazetelerden, internet sitelerinden ve sosyal medyadan takip ediyorum. 

Merak etmeyin!

"Bu olay hükümete kurulmuş bir kumpas" falan gibi komplo teorisi içeren cümleler kurmayacağım. Hiçbir güç, 700 kişinin hükümeti devirme uğruna yeraltına sokluup öldürülmeye çalışıldığı tezini bana kabul ettiremez.

Benim üzerinde duracağım şey farklı...

Soma'daki maden işletmesi özel sektöre bağlı. Ancak iki gündür nereye baksam, aynı tablo ile karşılaşıyorum ve bir anlam veremiyorum. 

Bazı gazeteler, televizyonlar ve internet siteleri el birliği etmişçesine maden işletmesinin sahibini göklere çıkarırken, "İhmal var ve suçlu hükümet" fikrini toplumun bilinç altına zerketmeye çalışıyor.

Üstelik bu suçmalar, madendeki facia haberi duyulur duyulmaz yayılmaya başlandı. Örneğin 3 kişinin öldüğü haberi duyulduktan 2 saat sonra pek çok noktada "Hükümet bu ölümlerin hesabını verecek" yazılı dev pankartlar ellerde taşınmaya başlanmıştı bile...

Yaptığım şey hükümeti aklama çabası değil. Kendi payıma, "Eğer bir ihmalleri var ise, acısı olanlar kadar bu ihmalin hesabını sormayana Allah bu acıları misliyle yaşatsın" diyorum. 

Hükümetin neyle suçlandığını soruyorsunuz, "Denetimleri sağlam yapmamışlar" diyor protesto edenler. Raporlara bakıyorsunuz, gerekli denetimler zamanında yapılmış ve "mükemmel"denilerek rapor verilmiş. 

Hadi denetimlerin sağlam yapılmadığını bir an için kabul edelim. İyi de denetimleri sağlam yapmayan hükümetten önce, yeterince önlem almadan o işçileri ölüme gönderen maden işletmesi sahibinin suçu günahı hiç mi yok?

Neden bizim işçi dostu medyamız bu konuya değinmiyor?

Ben söyleyeyim...

Çünkü söz konusu maden işletmesinin sahibinin, "bazı medya kuruluşlarıyla" oldukça duygusal bağları var. Aptal olmayanlar bu medya kuruluşlarının kim olduğunu minnacık bir araştırma sonucunda bulabilir.

Medyayı bir kenara bırakalım!

Bizim işçi temsilcisi sendikalarımız nerede? Hani daha 10 gün önce, "Biz işçinin hakkını Taksim'de arayacağız, bayramını da Taksim'de kutlayacağız" diyerek ortalığı karıştıran sendikalardan bahsediyorum. 

Neredeler?

Bu ülkede sendikaların işi eylem yapmak, yakıp yıkana zemin hazırlamak, sokaklari ateşe verip devletle çatışanlara destek vermek de bizim mi haberimiz yok? 

Maden ocağının sahibinin açıklamasını okuyorum. "Bizim zerre kadar hatamız, kusurumuz yok"diye açıklama yapıyor ve herkes şartsız koşulsuz bu açıklamaya iman ediyor. Ama nasıl oluyorsa hükümet zerre kadar hatası kusuru olmayan bu madende yaşanan faciayla ilgili tek suçlu olarak görülüyor.

Evet kabul ediyorum!

Dünyanın neresinde olursa olsun böyle facialarda hükümetler protesto edilir, istifaya çağırılır burası normal. Acısını dışa vurmak için isyan edenlere büyük saygı duyuyor ve anlıyorum.

Neticede dün Soma'da bu acıyla kavrulan bazı insanlar gerek başbakanı, gerek bakanları ve hatta Kemal Kılıçdaroğlu'nu dahi protesto ettiler.  Gerek başbakan, gerek bakanlar ve gerekse Kılıçdaroğlu bu protestoları büyük bir olgunlukla karşıladı, isyan edenleri teselli etmek için yanlarına koştu. 

Yeri gelmişken değinmeden edemeyeceğim.

Bu protestoları gerçekleştiren acılı insanlardan bazılarını gözaltına alan güvenlik güçlerinin tavrını acılı halka yapılmış büyük bir saygısızlık olarak görüyorum. Hele yerdeki eylemciye tekme atan Başbakan'ın müsteşarı olan zatı kınıyor ve o tekmenin hesabının mutlaka sorulması gerektiğini düşünüyorum. 

Ancak tam da burada başka bir noktaya değinmek istiyorum izin verirseniz..

Gerek Meclis'te grubu bulunan, gerekse bulunmayan muhalefet partilerinin bu olay sonrası takındığı tavrı siz de farkettiniz mi?

Bugüne kadar yaşanan en küçük olayda bile hükümeti istifaya davet eden muhalefet partileri yaşanan faciadan sonra iktidara yönelik en küçük bir eleştiride bulunmuş değil. Ne Kemal Kılıçdaroğlu, ne Bahçeli ne de diğerleri. İktidar bir yana, maden işletmesiyle ilgili bir tek açıklamalarına dahi rastladınız mı?

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu alışılmışın dışında bir iş yapıyor ve Enerji Bakanı Taner Yıldız'dan brifing alıyor. Diğer CHP'li vekiller yine aynı. İlk kez bir facia sonrası hükümet ve muhalefet elele çalışıyor. Adeta, "Bu işte hükümetin veya maden işletmesinin bir suçu yok. Bu iş bir kaza"mesajı veriliyor halka...

Ama görünen o ki bu mesaj birilerini ikna etmemişe benziyor. Hep söylerim, yine tekrarlayacağım. 

İlla muhalif olacaksan, gerizekalı olmayacaksın. 

İktidarı ve muhalefeti elele verip bu acının üstesinden gelmeye çalışırken bahsini ettiğim bu gerizekalılar, kara kabuktan çıkan gri bezelye gibi yine ortalığa saçılmaya başladı. Dün gün boyu bazı şehirlerde gösteri yapmak için sokağa dökülerek, bu olayı hükümet karşıtı ayaklanmaya çevirmek için didinip durdular.

Galiba niyetleri yaşadığımız acıya yeni acılar katmak!

Sosyal medyada yazılanlara baktım.

Sokak eylemleri sonucu paramparça olan Ukrayna'dan ders almayan bazı alçak tipler, aklı cesaretinden az olan şehir iblislerini yeniden ortalığı ateşe vermek için gazlıyordu.

"Kömürü sevmiyorum. Ya uğruna can veriliyor, ya uğruna oy veriliyor" diyerek hala ve hala halkın bir kısmını aşağılayan aşağılıktan da aşağılık sanatçılar yine işbaşındaydı.

"Duam odur ki AK Partiye oy veren herkes evlat acısı yaşasın" diyen yosma kılıklılar yine timsah gözyaşları döküyor, "Haydi sokağa çıkalım" diyerek tuhaf aforizmalar parçalıyordu.  15 yaşındaki Afganistanlı çocuğu madende çalışıyormuş gibi gösteren it soyları yine havlıyordu.

Sedye kirlenmesin de zarar görmesin diye çizmesini çıkarmaya çalışan yaralı madencinin hakkını, sokakları yangın yerine çevirerek savunduğunu sanıyordu sefiller!

Onlar işçi dostu, Erdoğan da işçi düşmanı, işçi katili oluverdi bir anda...

Bunun için sokaktalar. İşçi katili diktatörü devirmek için sokaktalar. Bunun için yakıyor, bunun için polise saldırıyor, bunun için kaldırımları söküyor, bunun için esnafa zarar veriyor, bunun için devletin malını yakıp yıkıyorlar.

Kısacası işçiler için değil, şerefsizliklerini tescil için sokaktalar!...