İşte Gülen Cemaatinin Parti Tercihi

İşte Gülen Cemaatinin Parti Tercihi

Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce'den, son günlerde, "parti kurma hazırlığında olduğu" iddia edilen ve Başbakan'ın da "Bu işlere meraklıysanız parti kurun" diye seslendiği Gülen Cemaati'nin tutumuna ilişkin oldukça net bir yazı geldi.

Hükümetle Gülen cemaati arasındaki gerilimin tırmanması ve cemaate yakın bazı isimlerin AK Parti’den istifa etmesi üzerine bazı kulislerde ‘cemaatin parti kuracağı’ iddiaları dile getirilmiş, hatta dün Star gazetesi yazarı Fehmi Koru, cemaatin en geç cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi parti kuracağını öne süren bir yazı yazmıştı.

Bugünse Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce bu iddialara tepki göstererek, "Hizmet’in asla partileşmeyeceğini yürekten hem de büyük bir güvenle ve yüksek sesle söylemekten çekinmeyiz. Herkesin içi rahat olsun, Hizmet hareketinden bir parti çıkmayacaktır" dedi.

Hüseyin Gülerce'nin Zaman gazetesinde "Hizmet hareketi, parti mi kuracak?" başlığıyla bugün yayımlanan yazısı şöyle:

Hizmet hareketini ve önde gelenlerini 40 yıldır tanıyan dostlar bile yazdığına göre başlıktaki soruya kendini bu dairenin içinde gören biri olarak şahsen ben de cevap aramalıyım.

Gerçi “camia, partileşmeye gidiyor, 30 Mart’tan sonra yeni parti kurarlar” diyen arkadaşım, bunu bir TV programındaki konuşmacının üslubundan hareketle söylüyor. Ama olsun, bu iddianın cevaplanması gerekiyor.

İçinden geçtiğimiz olağanüstü, öngörülemeyen ve samimi her insanı üzen, yaralayan, şaşırtan dönemin atmosferi gereği büyük savrulmalar oluyor. Göz gözü görmüyor, bu atmosferin toz dumanı içinde neredeyse her iddia, iftira, karalama gerçekmiş gibi bir algıyı zorluyor. Böyle zamanlarda ilkelere, vefaya, dürüstlüğe sarılmanın, yangına benzin ile değil, su ile koşma basiretine sarılmanın dışında yol yok. Teenni ile hareket etmek, kavgacı üsluptan uzak, hatta sükût durmak çok zor olsa da ille de üslup, ille de üslup güzelliği… Hasar ne olursa olsun, içine savrulduğumuz bu atmosfer bir gün dağılacak, ileride yüz yüze bakılacak.

Hizmet hareketine, devleti ele geçirme ve idareye hâkim olma sevdası gibi isnatlar her dönemde yapıldı. Hâlbuki isnatlar, iddialar yerine hukuk devletinde yapılması gereken tek şey, yargıya müracaat etmektir. Her defasında belirtiliyor; suçun şahsîliği prensibi ve masumiyet karinesi diye hukukun temel iki rüknü var. Yargı kararı ile suçlu bulunmadığı sürece insanlar masumdur.

Kullardan bir kul olarak Allah’ın rızasını kazanmaktan başka gaye edinmemiş milyonların hukuku çiğnenmemelidir. “Hizmet insanı”, müminin asıl vasfının tevazu olduğuna inanmış iken, bu insanlara “siz kendinizi diğer cemaatlerden, diğer insanlardan üstün görüyorsunuz” demek ağır ithamdır. Milyonlar içinde yanlış yapan, dinin özünü yanlış anlayanlar elbette olur. İnsan bu, makamdan, servetten, kuvvetten ayağı kayabilir. Ama yanlış örneklerden hareketle, Hizmet hareketinin idarî, siyasî bir pâye devşirmenin peşinde olduğunu, bunun için de parti kurulacağını söylerseniz hepimizi şaşkına çevirirsiniz. Bizler, bu hareketi doğru anlamışsak, Hizmet’in asla partileşmeyeceğini yürekten hem de büyük bir güvenle ve yüksek sesle söylemekten çekinmeyiz…

Günlük politikalardan, iktidar ve menfaat mücadelelerinden uzak durmak başkadır, ülkemizin ve milletimizin geleceği ile ilgili meselelere kayıtsız kalmamak başkadır. Elbette sırf millet, devlet ve gelecek nesiller adına siyaset sahnesinde rol almak, seçmen iradesine yaslanarak alın teri dökmek, mesai harcamak makbul bir şeydir. Bu vazifeleri kim yapıyorsa, hangi görevde, makamda olursa olsunlar onları kimse hafife alamaz, kötüleyemez, duadan uzak tutmaz. Tıpkı bunun gibi, şu zamanda en büyük tehlikenin, kalplerin bozulması ve imanın zedelenmesi olduğuna inanmış; bütün himmetini kalplerin ıslahına teksif ederek bu tehlikeye karşı koymaya söz vermiş fedakâr insanları da, siyaset minderine çağırmanın yanlışlığı da görülmelidir. Kendilerine paye olarak “muhabbet fedailiği”ni seçmiş insanlara, acımasızca yaftalar yapıştırılması büyük haksızlıktır. O insanların düsturu şudur: Değil parti kurup politika sahnesinde rol almak, dünya sultanlığına dönüp bakmak, bize yakışmaz. Çünkü yanlış anlaşılırız, sevgi kahramanlarını tanıyarak ümide kapılan dünya kadar insanı hayal kırıklığına uğratırız… “Demek ki, bunlar da makam-mansıp sevdasına tutulmuş; meğer bunca gayret iktidar içinmiş; şimdiye kadarki sevgi ve hoşgörü mesajları yalanmış” dedirtiriz.